Dünyamız sırlarla, gizli çarelerle ve çaresizliklerle dolu. Eskinin insanları yıldızlara bakarak, fallar açarak, simgeler çözerek, simyadan, tılsımdan, türbeden, muskadan, harflerden, sayılardan medet umarak yaşadı.
Rivayet edilir ki El Muntasır'ın kütüphanesinde salt bu konularla ilgili 18 bin kitap varmış.
El Mağribi'nin Şumusul Envar'ı bu tür kitaplardan biridir. Düşman ordusunu büyük bir bozguna uğratmak istiyorsak sancak üzerine yazılacak yazılar bu kitaptadır. Yerin altında, mağaralarda, kayaların içinde veya kulelerde saklanmış hazinelere ulaşmanın anahtarı bu kitaptadır. Kâğıdı gümüşe veya altına dönüştürmenin, su üstünde yürümenin ve hatta havada uçmanın formülü de bu kitaptadır.
Astrolojiyi (yıldız falcılığını) bilim sayan eski insanlar müneccimlere (yıldız falcılarına) çok itibar eylediler. Sefere ne zaman çıkılırsa başarılı olunur, düğünler hangi gün yapılırsa bir yastıkta kocanır, atları çayırlara salmanın uğurlu vakti nedir; onlara soruldu. Müneccimbaşı Hüseyin Efendi 4. Murat'ın hangi yıl öleceğini bilmişti. Daha sonra, belirttiği 1650 yılı içinde 4. Mehmet'in ölmeyeceğinin tutması üzerine fiyakası bozuldu.
Topkapı Sarayı'nda 87 adet tılsımlı gömlek varmış. Bunları sultanlar günlük giysilerinin altına giydiklerinde nazardan ve türlü kötülükten korunur, hasta iseler şifa bulurlarmış.
1774 yılında -büyük toprak kaybına yol açan savaştan sonra- Ruslarla yapılan görüşmelerden iyi bir sonuç alınamamıştır. Rivayet olunur ki Rus elçilerini insafa getirebilmek için kırmızı keseler içine muskalar konup elçilerin geçeceği yollara gömülmüştür...
Şimdi 21. yüzyılda akıl, bilim, demokrasi, hak, hukuk çağındayız. Ama yaşadığımız, gördüğümüz bunca akılsızlık, vicdansızlık, kayıtsızlık, kötülük, çaresizlik karşısında ne yapacağımızı, hangi kapıyı çalacağımızı bilemez olduk. Arayıp tarayıp müneccimler, kâhinler, erenler, bilgeler mi bulsak? Varıp akıl danışsak; biraz umut, biraz huzur, biraz derman bulmayı mı denesek? Ne yapsak?..