Sporu oluşturan temel taşların başında adalet yer almaktadır. Herhangi bir karşılaşmada görev yapan hakemin kararlarındaki tarafsızlığı, sporun ruhuna can damarı olur. Maçın sonucunda oluşan adaletsizlik, hem sporcuların hakkını ve emeğini ayrıca destekleyenlerin ümidini ve spora olan inancını düşürür. Bu yüzden “adaletli oyun” kelimesi, sözde kalmayarak toplumsal bilinç haline getirilmelidir.
Adalet yalnızca sahada uygulanmamalıdır. Sporun çeşitli dallarıyla birlikte en basit şekilde arkadaşlık ilişkilerinde bile bu hissiyat ve bilinç sağlanmalıdır. Bu noktada başta sporcuların ilk yetiştiricisi olan ailelerin ardından federasyonlar ve yönetimler, tüm tarafların çıkarlarını gözeten adil bir sistemi kurabilmek için bütün çabalarını göstermesi gerekir.
Sağlıklı bir spor ortamı, henüz küçük yaştaki çocuklara bile örnek olur. Kaybedenin de kazanan kadar mutlu olabildiği ve çabalarının karşılığını alabileceği sistem sporu yalnızca sporda bırakmaz. Birey için eğitici ve toplum için birleştirici bir rol oynar. Sporda adalet ortamı oluşturulduğunda yalnızca zafer değil, güven ve saygı da beraberinde kazanılır.