Muayene odasına girer girmez,
"Bende kaygı bozukluğu var, hocam." dedim. "Dertlenmekten uyuyamıyorum."
"Hangimizde yok ki?.." dedi.
"Bendeki kaygı biraz fazla sanırım."
"Rahat ol, hemşerim." dedi, bilgisayarın tozunu alırken. "Şu üç günlük dünyada hayatı kendimize zehretmek çok saçma değil mi?"
"Ben dünyanın üç günlük olmasını da dert ediyorum, hocam."
"Bunu hepimiz zaman zaman kafaya takarız. Ama elde olmayan şeyler için dertlenmek anlamsız. Bana, gerçekten kaygılanmanı gerektiren bir şey söyler misin?"
"Örneğin, evime hırsız girecek diye korkuyorum. Yoksulluğun ve sefaletin arttığı dönemlerde adi suçlar da artıyor, malum."
"Evet, bundan korkabilirsin. Ama artık evlerimiz çok daha güvenli, cezalar caydırıcı. Haberlere fazla takılma. Gasteciler uydurmayı pek severler."
"Olabilir fakat geçen yıl benim eve iki kez hırsız girdi."
"Yaa!.. Bak, buna çok şaşırdım... Ama iyi yanından bak: Üçüncü kez girmesi milyonda bir olasılık... Başka nedir seni uyutmayan?"
"İftiraya uğramaktan, davacımın aynı zamanda davama bakan kadı olmasından ve mahkemeden önce kesilmiş cezadan korkuyorum."
"Hiç olacak şey değil. Bu çağda ve bu ülkede..."
"Sabaha karşı kapımın çalınmasından ve polislerin beni alıp götürmesinden de..."
"Hemşerim, sen hırsızdan da korkuyorsun, polisten de. Polisler seni niye alıp götürsünler?"
"Yazı yazıyorum, bir şeyleri eleştiriyorum. Bu yüzden olabilir."
"Yazma öyleyse. Sen yazmazsan emin ol, hayatımızda herhangi bir eksiklik olmaz."
"Evet ama o zaman da duyarsız, ot gibi bir insan olmaktan korkarım. Öbür dünyada bana bunun hesabını sorarlar."
"Sormazlaar! Hiç öyle bir günah duymadım. Fakat kendine vazife çıkarman günah olabilir. Belki bu yüzden..."
"Hiç sanmıyorum, hocam. Bin gemle bağlı yağız atın şaha kalkamayışını, yüz yıllık çınarın köküne kibrit suyu dökülmesini dert etmek neden yanlış olsun ki?"
"Seni kaygılandırıp hayatı sana zehrettiği için yanlış."
"Benim hayatımı, bunlara sebep olanlar mahvediyor, hocam... Yaa, ben niye size geldim ki? Böyle psikolojik destek mi olur, Tanrı aşkına! Şu arkanızdaki diploma sahte galiba. Siz de parayla mı aldınız bu diplomayı?"
"O diploma sahte mi, gerçek mi; bilmiyorum hemşerim. Ama bana ait değil. Hoca henüz gelmedi. Ben de -gördüğün gibi- onun koltuğuna oturmuş, masasını temizliyorum. Fakat sen beğenmesen de onun yaptığı işi de pek âlâ yapabiliyorum…"