Tarih, çoğu zaman yalnızca kanlı savaşlar, tek taraflı antlaşmalar veya bazı liderler ile anlatılır. Oysa ki tarih insanların yaşayışları, kültürleri ve direnişlerinden de oluşmaktadır. Olaylar, yalnızca yaşandığı dönemi değil, günümüzü oldukça etkiler. Bu sebepten dolayı geçmişe dönerken sadece olaylara değil olayların hangi nedenden meydana geldiğine bakmamız gerekmektedir.
Eğer toplumlar geçmişte atalarının ne yaşadığını, nasıl zorluklara göğüs gerdiğini hangi değerler uğruna bedel ödediğini unutursa, yönlerini de kaybeder ve geleceğe ulaşamaz. Tarihini unutanlar; aynı acıları sürekli yaşayan topluluklara dönüşür. Tarih, doğru okunduğunda yalnızca bizlere gösterge değil; aynı zamanda toplumların geleceğinin akıbetini şekillendirebilecek bir yol haritasıdır.
Bugün karşılaştığımız birçok sorunun asıl gerekçesi, geçmişte yapılan hatalardan alınmayan derslerden kaynaklanmaktadır. Olayları gerçekliğinden ayırt ederek değerlendirmek, yalnızca yeterli derecede bilgisi olmayan kişilerin yorumudur. Bu da bizi aynı problemlerin içerisine atar. Oysa tarih, anlamlandırıldığında bir kurtuluş reçetesine dönüşebilir.
Bu yüzden tarih, sadece üniversitelerde bulunan önemli akademisyenlerin veya tarihçilerin alanı değildir. Her birey, yaşadığı toprağın geçmişiyle bağ kurup tarihinden dersler çıkarırken; yaşanmışlıklardan ilham alınarak yanlışların tekrarına izin vermemelidir. Çünkü tarih, yalnızca geçmişi anlatmaz aynı zamanda geleceği inşa etme sorumluluğunu da üstlenir.