FIFA Kulüpler Dünya Kupası'nın bu yılki organizasyonu, kulüp futbolunu gerçekten küresel bir vitrine dönüştürme yolunda önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Ancak bu hedefe ulaşmak için hâlâ üzerinde çalışılması gereken pek çok detay olduğunu düşünüyorum.
Bu yıl ilk kez 32 takımla düzenlenen turnuvaya altı konfederasyondan takımlar katıldı. Bu açıdan bakıldığında, özellikle Afrika kulüpleri adına global bir etki yarattığını söylemek mümkün. Farklı kıtalardan temsilcilerin yer aldığı bu organizasyon, futbolun evrenselliğini ortaya koyan değerli bir platform haline gelmeye aday.
Her ne kadar organizasyon genel hatlarıyla başarılı görünse de bazı kulüpler, takvimlerinin yoğunluğu nedeniyle bu turnuvayı ek bir yük olarak değerlendirdiler. Özellikle Avrupa’nın önde gelen kulüpleri açısından, oyuncu sağlığı ve sezon planlaması gibi endişeler ön planda tutuldu.
İlk kez düzenleniyor olmasına rağmen, birkaç yapısal eksiklik giderildiği takdirde bu turnuvanın uzun vadede başarılı olacağı kanaatindeyim. Ancak UEFA Şampiyonlar Ligi gibi yılların birikimine sahip bir organizasyonla kıyaslandığında, benzer düzeyde ilgi görmesi biraz zaman alacaktır.
FIFA Kulüpler Dünya Kupası ile UEFA Şampiyonlar Ligi her ne kadar prestijli organizasyonlar olsalar da farklı deneyimler sundukları açık. Şampiyonlar Ligi, UEFA üyesi ülkelerin elit kulüplerinin yer aldığı Avrupa merkezli bir gelenektir. 1955 yılından bu yana düzenlenmesiyle hem tarihsel hem sportif açıdan kulüpler düzeyindeki en üst seviye kabul edilmektedir.
Buna karşılık FIFA Kulüpler Dünya Kupası, altı kıtadan 32 takımın yer aldığı daha genç bir organizasyon. Dört yılda bir düzenlenmesi, formatı ve yeni olması sebebiyle henüz Şampiyonlar Ligi kadar yerleşik bir statüye ulaşabilmiş değil. Prestij açısından da halen ikinci planda kalıyor.
Dikkat çeken bir diğer konu ise bu yılki turnuvaya UEFA Başkanı Aleksander Ceferin ve UEFA yetkililerinin katılmamasıydı. Ceferin'in, Şampiyonlar Ligi'nin bir gelenek; Kulüpler Dünya Kupası'nın ise bir “hırs” olduğunu dile getirmesi, bu iki kurum arasında süregelen güç mücadelesinin bir yansıması olarak değerlendirilebilir.
FIFA Başkanı ile UEFA Başkanı arasındaki bu gerginlik ilerleyen süreçte nasıl bir sonuca varacak, hep birlikte göreceğiz. Ancak şurası açık ki, futbolun geleceği yalnızca saha içinde değil, uluslararası organizasyonlar düzeyinde yaşanan bu tür çekişmelerle de şekillenmeye devam edecek.