İnsanın onuru; onun en sessiz, sükut etmiş ama en büyük çığlığı, en gür sesi, haykırışıdır.
Bu haykırışa karşı her daim saldıranlar, onu değersizleştirmek, itibarsızlaştırmak, söndürmek isteyenler olmadı mı? Elbette oldu.Altın çamura düşse, altın değerinden bir şey kaybeder mi? Elbette kaybetmez.
Her dönem ictimai yaşamda haysiyet düşmanları; insan onurunu incitmek, derinden yaralamak için fırsat beklerler. Onlar yalnızca bir şahsa değil; içinde yaşadıkları topluluğa, tertemiz vicdanlara saldırmaktan geri durmazlar.Çünkü; karakterden yoksun olanlar bilirler ki; şahsiyetli, onurlu, duruşu olan insanlar var oldukça haysiyet cellatlarının sahte dünyaları ve yaşamları çökmeye mahkumdur.Bu sahte karakterlerin hedefi; kendilerine engel gördükleri insanların onuru, haysiyetidir. Ellerindeki bir avuç çamur ile koca bir deryayı kirleteceklerini zannederler.Halbuki tarihin sayfalarında,insanların gönüllerinde kirletenler değil, temiz kalanlar iz bırakmıştır.
Dün haysiyetin değerini bilmeyenler ne kadar çoksa, bugün de en az o kadar çoktur.Ancak gerçek olan şu ki:*İnsan onurunu, haysiyetini çiğnemeye kalkanın kaderi zamanı gelince kendisinin çiğnenmesidir.*Bunu bir anlayabilseler…Fakat onların kalbi mühürlenmiş, zihinleri kirlenmiş, yüzlerinin astarı yırtılmış, utanma duyguları yok olmuş, kötülük benliklerini ele geçirmiştir, farkedemezler.
Roma İmparatorluğu’nun en kirli adı sorulsa önce kim söylenir? Elbette cevap*Brütüs* olur.Bir dostun arkasından hançer saplamanın faturası sadece Sezar’ın ölümü müdür?Elbette hayır. Bütün saray, ardından Roma ödedi.O an sadece Sezar ölmedi; dostluğun onuru, şerefi, insan haysiyeti öldü.*Brütüs'ün bu ihaneti onu, yalnız çığlık içinde tarih sayfalarına kaydetti.Çünkü karakteri, onuru olmayanın sonu*pişmanlık uçurumudur.
Judas*değil midir bir kaç kuruş için Hz. İsa'yı düşmanlarına satan haysiyetsizler sembolü…Haysiyetini gümüşe satan Judas'a insanlık,*ihanetin bedelli mezarını layık görmedi mi?
Haysiyetini kaybeden insanların; masa, kasa, nisa için yapmayacakları entrika yoktur. Görmek isteyen ya tarih sayfalarına ya her köşe başına, ya yakınına, ya da yanı başına bakması yeterlidir.Karekterli pozları verirler ama ne yaparsa yapsınlar bir yerde kendilerini açık ederler.Maske düşer, makyaj akar, gerçek yüz görünür.
Selçuklu verizi*Emir Saadettin Köpek'in* sultanlık hayali iddia odur ki;*1. Gıyaseddin Keyhüsrev*ile annesinin gayrı meşru ilşkisinden dünyaya geldiğini öne sürüp tahta oturmak için perdesini araladığı tiyatro oyununu kendi yazdı, kendi oynadı, perdeyi yine kendi kapadı.Öyle ibretlik bir oyun ki, yüzyıllardır tarih onu gömdükçe gömüyor. Adı anıldığında insanın kendine yeniden bakası geliyor.Tabi ki bakarsan...Onursuzsa başlayan sultanlık entrikaslarında, sultanlığı bırakın vezirlik makamından olup, rezillik makamına, kendini bilmezliğin insanı tepetaklak edip ibretlikler çukuruna gidişin müthiş hayat hikayesi. İhanetin bedeli *Kubadabat Sarayı'nın girişindeki burçlara ölüsünün demir kafes içinde günlerce asılı bekletilmesi, saraya girip çıkanların ibretle seyretmesi.*İnsanın ihtiraslarına yenik düşmesi neticesinde zirveye çıktım derken dipsiz karanlık çukura düşmesi; onurunu, haysiyetini kaybetme hikayesi.Daha nice hikayeler.
*En büyük hakaret, hakikatin üzerine gölge düşürmek değil midir?*Yanında duracak yüzü olmayanın, haysiyeti olur mu?Tabii ki olmaz.
Haysiyetinin bedeli mücadeledir ve hafızalarda yer edinmektir. Haysiyetsiz olmanın bedeli tozlu raflarda unutulmak, hatırlansa bile arkasından kötü konuşulmaktır.
İnsan haysiyeti, soluduğumuz temiz hava gibidir:*Göremezsiniz ama yokluğu insanı boğar.Zaman değişir, kişiler değişir ama onların metodları hep aynıdır.Kimi fitneyle, kimi nifakla, kimi sözle, kimi parayla, kimi makamla saldırır.Adları bazen Brütüs olur, bazen Judas, bazen kalender bir yüz maskesi takmış politik dalkavuk, bazen iş insanı, bazen dost görünen sizden biri, bazen mütevazi görünen herhangi biri. Ama onlar için sonuç hep aynıdır:Başardık derken hüsran yaşamak.Haysiyet yoksunu olanın iyi bir hikaye yazdığı nerde görülmüş?*Haysiyet cellatlarının kaderi, pis kokudan yanına yanaşılamayan leşler çöplüğüdür.
Bugün de aynı oyunlar devam etmiyor mu?Tabi ki devam ediyor.Kişiliği cüzdanında, haysiyeti makamda, gücü dalkavuklukta arayanları hep beraber görüyoruz.İnsanları yıpratıp kendilerini büyüteceklerini sanıyorlar.Lakin bilmezler:Bir insanın onuruyla oynamaya kalkan, aslında kendi karektersizliğini kendi mezar taşına oyar.
Kainat bir hayat sahnesi.Oyun biter, perde kapanır..Alkış haysiyet, yuhalanan haysiyet cellatlarınadır.Tercih kişinindir.
İnsanın en büyük serveti haysiyetidir. Onu korumak kolay değildir, onu bir kez kaybettin mi geri alamazsın.Haysiyeti kırılanın acısı sukut eder ama onu kıranı herkes konuşur.
Ve mazi der ki:Güzel olan toprak değil, onu onuruyla adımlayan insandır.
Bugüne kadar adını bilmediğimiz nice insanlar geldi geçti.Fakat haysiyetiyle yaşayanların adı zamanın gönlüne, haysiyet cellatları ise onursuzlar defterine yazılmıştır.
Haysiyetli yaşam, ölümsüzlüğün dilidir. Tercih senin...