Avrasya, Ortadoğu yanıyor. Bölge yeniden dizayn ediliyor. Türkiye'nin güney ve güneydoğu sınırlarının ötesinde siyaset, satranç tahtasına dönüştürüldü. Hamle üstüne hamleler oluyor. 1. Cihan Harbinde amaçlananlar istenen neticeleri vermedi. Sykes Picot Antlaşması ve Sevr Antlaşması Kurtuluş Savaşı ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve ekibi tarafından çöpe atıldı. Türkiye Cumhuriyeti'ni kurularak kilit kırıldı. Yaşanan hüsranın acısı tamamlayamadıkları hedefleri için emperyalizmin uşakları bölgeyi yakmayı, tarihi hesaplaşmayı gerçekleştirmek için tek tek ilerliyorlar. Son nokta belli değil mi?
Türkiye, tarih boyunca doğu ile batı arasında yalnızca bir köprü değil, aynı zamanda bir gerilim hattı. Bir umut odağı ve bir belirsizlik sahnesi oldu.
Türkiye artık bir kavşakta. Sadece coğrafi olarak değil; tarihsel, siyasal ve toplumsal olarak da bir “eşik ülkesi”yiz. Eşiği aşabilirsek, önümüzde büyük bir fırsat var. Ama yanlış adımlarla, derin bir çukura da yuvarlanabiliriz.
Siyasette, demokrasinin mi yoksa güç yoğunlaşmasının mı kazanacağı belirsiz. Her seçim bir yol ayrımı, her yasa tasarısı bir pusula. Bugün ise geçmişin yükleriyle geleceğin ihtimalleri arasında sıkışmış, kritik bir dönüm noktasında duruyor.
Ekonomide umut aranıyor ama o umut yatırım istiyor. Gençlerin yarısı “yurt dışı hayali” kuruyorsa, “milli ekonomi” söylemi havada kalır. Dijital dönüşüme ayak uyduramazsak, sadece ürün değil, insan da ithal eder hale geliriz.
Toplum?
Toplum, gerilimle değil, güvenle büyür. Kimlikler arasında değil, insanlar arasında köprü kurmalıyız. Aksi halde o fay hatları bir gün sadece siyasi değil, fiziksel anlamda da kırılabilir.
Çevre ise en sessiz çığlığı atıyor. İstanbul betona boğulmuşken, Anadolu kuruyor. Konya çatlıyor, fay hatları yıkıyor, ormanlarımız yanıyor. Bize düşen sadece “yangın söndürmek” değil, bir daha yanmayacak bir sistem kurmak.
Türkiye’nin geleceği; ne sadece seçimde, ne sadece muktedirlerde. Gelecek, önce ailede sonra okul sıralarında başlıyor. Üniversitelerde, fabrikalarda, tarlalarda, klavyelerde, ekran başlarında yazılıyor.
Unutmayın: Gelecek bize gelmez. Gelecek, bizim ona yürüyüşümüzle şekillenir.
Bu arada devlet ve millet olarak şu cümleyi önemsemek lazım diye düşünüyorum. Pakistan Savunma Bakanı, " Birliktelik olmazsak her birimiz aynı kaderi yaşayacak." Çok anlamlı gerçekçi değil mi? Önce kendi bünyemizde sonra diğerleri ile değil mi?