İklim krizi insanlığın zor günlere sürüklüyor. Su kaynakları giderek azalıyor. Kişi başına yıllık su tüketimi düşüyor. Suya olan ihtiyaç artıyor. Ancak diğer taraftan dünya nüfusu artıyor. Akdeniz havzasında Ortadoğu'da su sıkıntısı artıyor. Yer üstü ve yeraltı suları azalıyor.
Öte yandan Ortadoğu amansız kaynayan bir kazan. Sorunlar bitmek bilmiyor. Bitecek gibi de gözükmüyor. Ortada görünen ve görünmeyen gerçekler var. "Cambaza bak siyaseti ", algılar bölgenin kaderini şekillendiriyor.
Siyaset, enerji, terör, strateji, sosyoloji vs.üzerinden çatışmalar bölgeyi kor ateşe çeviriyor. Grift ilişkiler yumağında; şovenist, etnik, dinsel, mezhepsel, terör vb. gibi argümanlar ile bölge insanı kan gölünde yaşıyor.
Yakın gelecekte bölgenin en büyük tehlikesi küresel iklim krizi ve yanlış strajik hamlelere bağlı kıtlık, açlık, çatışmalar, göçler, mülteci sorunları. Temel neden ise " İKLİM KRİZİ -SU " gerçeğidir.
Harita ve gerçeklere dikkat edilirse Türkiye, Irak, Suriye, İsrail, Ürdün, Lübnan, Mısır, Sudan, Etiyopya arasındaki ilişkiler temelinde SU'un stratejik öneme daha iyi anlaşılır.
ÖYLESE;
SU, Ortadoğu için sadece bir yaşam kaynağı değil, aynı zamanda siyasi, ekonomik ve sosyal ilişkilerin şekillendirilmesinde kritik bir rol oynayan bir unsurdur. Bu coğrafyada, su kaynaklarının sınırlı olması suyun stratejik bir malzeme haline gelmesine yol açmaktadır. Su oyunları, suyun paylaşımı, yönetimi ve kullanımıyla ilgili devletler arasında çatışmaların ve işbirliklerinin belirleyici olduğu, çoğunlukla enerji ve güvenlikle bağlantılı bir oyun görünüyor.
SU kaynaklarının sınırlı olduğu bölgede su kaynakları genellikle birkaç büyük nehirle sınırlı. Bölgenin kaderinde Fırat, Dicle ve Nil oyun kurucu. Bunların yanında Lübnan'dan doğan Asi nehri, Litani nehri, Ürdün Nehri, Golan Tepeleri çok kısıtlı su havzaları olsa da bölge için hayati öneme haiz.
Türkiye, Fırat ve Dicle nehirlerinin kaynağını kontrol ederken, bu nehirler Suriye ve Irak gibi komşu ülkeler için de büyük bir öneme sahiptir. Türkiye'nin, bu nehirler üzerinde inşa ettiği barajlar ve su projeleri, bölgesel gerilimlere yol açan temel faktörlerden biridir.
Ortadoğu'da suyun stratejik önemi nedeniyle Türkiye'nin güneydoğusunda inşa ettiği GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi) gibi büyük su projeleri, bölgesel ilişkilerde önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye, Fırat ve Dicle nehirlerinin üst havzalarındaki barajlarla bu iki nehrin akışını kontrol etmektedir. Bu durum, Suriye ve Irak ile su paylaşımı konusunda ciddi gerilimlere yol açıyor.
Suriye ve Irak, Türkiye'nin inşa ettiği barajlar nedeniyle suyun akışının azaldığını ve bu durumun hem tarımsal üretimi hem su ihtiyacını olumsuz etkilediğini iddia etmektedir. Bu durum, suyun bir araç olarak kullanılmasına doğal olarak perde arkası gerilimi zemin oluşturuyor.
Ortadoğu'da, su oyunları yalnızca Türkiye'yle sınırlı değildir. Nil Nehri, Mısır ve Sudan için hayati önemde bir kaynak. Son yıllarda, Etiyopya'nın, Büyük Etiyopya Rönesans Barajı'nı (Hedase barajı) inşa etmesi, Mısır ve Sudan ile büyük bir gerilime yol açmıştır. Mısır, Nil Nehri’nin akışını tehdit eden bu proje olarak görürken Etiyopya bölgesel enerji arzı ve kalkınma için olumlu olduğunu iddia ediyor. Mısır ve Sudan'ın Etiyopya ile mücadelesi suyun yalnızca bir yaşam kaynağı değil, aynı zamanda bir güç unsuru olarak nasıl kullanıldığını gözler önüne sermektedir.
İsrail'in Golan Tepelerini ele geçirme konusunda yaptıkları ortada. Yani mesele sadece büyük İsrail devleti mi? Güvenliğini temin etmek mi? İran'a karşı ABD güçleri ile birleşmek için koridor açmak mı? Pkk, Pyd ulaşma koridoru ile destek vermek mi? Davut Koridoru projesi. Tabiki nedenlerdir. Ancak gerçeğin arkasında SU vardır.
Asi nehri; Lübnan, Suriye, Türkiye arasında sorun olduğunu görmek zor değil. Ürdün Nehrinin, Ürdün -İsrail - Filistin için ne kadar önemli olduğunu ortada. Susuz hayat düşünmek mümkün mü? İlerleyen iklim krizini dikkate alındığında işin ne kadar ciddi olduğunu yakın gelecekte görmek mümkündür.
Ayrıca SU, savaşlar ve çatışmalarda bir silah olarak kullanılması da söz konusu olabilir. Su kesintileri, tarımda büyük verim kayıplarına yol açabilir. Bu da yerel nüfusu etkileyerek göç hareketlerine neden olabilir. Türkiye, Suriye ve Irak gibi ülkeler arasında yaşanan iç savaşlar sırasında, suyun bir stratejik araç olarak kullanılabileceği bir alan haline gelmiştir. Bu da suyun, sadece yaşam kaynağı olmanın ötesinde, güvenlik stratejilerinin bir parçası haline geldiğini göstermektedir.
Türkiye, Suriye ve Irak ile su paylaşımı konusunda çeşitli protokoller imzalamış olsa da, bu protokoller genellikle gerilimlere ve ihlallere yol açmaktadır.
Diğer yandan su kaynaklarının ortaklaşa yönetilmesi gerektiği söyleniyor. Birçok uluslararası kuruluş, suyun bölgesel işbirliği yoluyla yönetilmesini savunmaktadır. Özellikle Birleşmiş Milletler, suyun herkesin ortak yararına olacak şekilde kullanılmasını teşvik etmektedir. Bu bağlamda, BM'nin ve küresel aklın bölgedeki oyunlarının altyapısında su konusunun ne kadar önemli olduğunu anlamak mümkündür.
Ortadoğu'da su kaynakları, bölgesel ilişkilerin ve güvenliğin şekillenmesinde kritik bir rol oynamaya devamedecektir. Su oyunları, yalnızca kaynakların paylaşımıyla ilgili değil, aynı zamanda devletlerin stratejik çıkarlarıyla da bağlantılıdır. Suyun stratejik değeri bölgesel güvenliği derinden etkilemektedir.
Yakın gelecekte bölgede ceryan edebilecek büyük bir savaşın sebebinin altında suyun yaratacağı aşikardır. Ortadoğu girdabının içinde olan buğday, açlık, kıtlık, göçler, mülteciler, yerel çatışmalar muhtemel büyük çatışmanın başlangıcının ayak sesleri olabileceğini unutmayın.
Üniversite yıllarından hocam rahmetli Fazlı SOLMAZ' ı yad etmek olmaz. Yıllar önce diyordu ki, " 3. Dünya Savaşı SU ve BUĞDAY yüzünden çıkacaktır. " Mekanı cennet, ruhu şadolsun.