Nesillere dair kaygılar

Sınıflarda öğretmenin, evde-anne babanın karşısında en büyük rakip kimdir biliyor musunuz? Öğrencinin cebinde,  elindeki sessizce titreşen o küçük ekran!

Nerede bir eğitim yöneticisi, öğretmen veya eğitişim bileşenleri konuşsa cep telefonlarını "dikkat katili" olarak görüyor. ABD, İngiltere, Avrupa ülkeleri, Çin vs. hepsi kolları sıvamış. Öğrenciler nesiller için sosyal medya, telefon, internet kısıtlamaları veya yasaklarını devreye sokuyorlar veya çalışma yürütüyorlar. Çünkü; biliyorlar ki eğitim, el kadar ekrana kurban ve teslim edilemez.

Biz ne yapıyoruz? Çocuğu tabletiyle susturuyor, telefonuyla avutuyor, sosyal medyada kayboluşunu "çağın gereği" deyip kendimizi mahkum ediyoruz.  Sonra da şaşkın bir şekilde, "Niye okumuyorlar, niye çok başkalar, niye üretmiyorlar, niye ruhsal sorun yaşıyorlar, niye gerçek hayattan kopuklar, niye sanal yaşıyorlar, niye konforu seviyorlar, niye değerleri önemsemiyorlar ?” diye soruyoruz. Sormuyor muyuz? Konuşmuyor muyuz? Soruyoruz, konuşuyoruz.

Evet, mesele sadece sınıf disiplini, ev, sokak değil bir nesil meselesidir. Bugün öğrencilerimizin önemli bir kısmının ruhsal sorunlarından bahsediliyorsa, bu yalnızca teknoloji şirketlerinin, çocuğun eline telefonu veren yalnızca anne babanın değil, onu bağımlılıkla baş başa bırakan sistemdir, sistemi işletenlerdir.

Eğitim vizyonunu iktidarlar şekillendirdiğine göre, eğitim sosyal medya bileşenlerine, silikon vadisinin algoritmalarına bırakılamayacak kadar hayati bir meseledir.

Kısıtlamalar, yasaklar gerekir. Ancak yetmez. Çünkü sorun yalnızca cihazlar değil; onu yönetecek bir eğitim ve kültür politikasının planlanmasındaki eksiklikte.

"Özgürlük" kılıfıyla dayatılan dijital sömürgeciliği görmezden gelemeyiz. ABD ve Avrupa ülkeleri kendi çocuklarını sosyal medya bataklığından çekmek için düzenlemeler yaparken, biz hâlâ gençleri ekrana zincirlenmekten kurtaracak düzenlemeleri yapamadık.

İnternet ve sosyal medya sınırsızlığı, öğrencilerimizin geleceğini çalan bir hırsıza dönüşmüştür. Eğer bu hırsızın kapısını kapatmazsak, kaybolan sadece birkaç not ortalaması, kitaplar, okullar değil; kaybolan, ülkenin geleceği olacaktır.

Elbette interneti, dijitalleşmeyi, teknolojiyi hem eğitimde hem tüm alanlarda ihtiyaçlar doğrultusunda en etkin şekilde kullanmalıyız. Dünyanın gerisinde kalamayız. Ancak bu haliyle de yürümesi mümkün değil.

Artık lafı eğip bükmenin zamanı geçti diye düşünüyorum. Çocuklarımızın yaşadıklarını gördükçe yüreğim sızlıyor. Geleceğimiz adına korkuyorum. Çocuklarımızı ekranların değil, hayatın ortasına koymak zorundayız. Bunun için: okullarda sosyal medya, telefon, internet kısıtlamalarının uygulanması, dijital bağımlılıkla mücadelenin ulusal politika haline getirilmesi acil ihtiyaçtır. 

Şimdi karar vermezsek, yarın çok geç olacak. Çünkü; bir milletin çöküşü bilinçli nesillerin yok edilmesiyle olur. Kitapları kaybeden onu yeniden bulabilir, ancak telefon tablet ekranına gömülmüş bir nesil denetlenmez, korunmazsa bir daha geri gelmez. Yetkili iradeler geç olmadan nesiller ve geleceğimiz için tedbirleri bir an önce alınız.

2025-2026 Eğitim Öğretim Yılı eğitim camiasına, velilerimize, ülkemize hayırlı olsun. Çocuklarımızın ve milletimizin bahtı ve yarınları açık olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Şal Arşivi

BAĞIMLILIK ÇORAKLAŞAN ZİHİNLER

01 Aralık 2025 Pazartesi 11:35

Dünden bugüne Aydın Balcı

19 Kasım 2025 Çarşamba 12:58

İhtirasın bedeli

11 Kasım 2025 Salı 11:46

Haysiyet Cellatları

05 Kasım 2025 Çarşamba 11:20

Yeniden doğuş

29 Ekim 2025 Çarşamba 09:55

Beşerin Samimiyet Öyküsü

22 Ekim 2025 Çarşamba 11:08

Entellektüel yalnızlık

16 Ekim 2025 Perşembe 10:00

Sosyal Medya Tarihçiliği

06 Ekim 2025 Pazartesi 14:32

Karakter mi kariyer mi

02 Ekim 2025 Perşembe 10:53