Nedim'in, "Donar soğuktan efendi, semender ateşte" dizesinde karşıt kavramları bağdaştırması oksimorona örnektir. Attila İlhan'ın, "Cinayeti kör bir kayıkçı gördü" dizesi gibi. Özdemir Asaf'ın "Yuvarlağın Köşeleri" tamlaması gibi.
Son dönemlerde yaygınlaştı: Edebiyat yarışmaları düzenleniyor. Ödül dereceleri: birincilik, ikincilik, üçüncülük. Peki, ödül ne? Yazmışlar ya işte! Birincilik, ikincilik, üçüncülük. Kazananlar için ödül töreni de düzenleniyor. Ödülü olmayan ödül töreni...
"Şiir yazamayan şair, kitap okumayan aydın, bilimsel çalışması olmayan bilim adamı" da birer oksimoron. "Sanattan anlamayan sanatsever" de var.
Erzurum'da yaşayan Canip Bey kırk yıllık ressam. Yüzlerce öğrenci yetiştirmiş. Bugüne dek beş sergi açmasına rağmen sergisine gelenlere ve gelemeyenlere tek bir resim satamamış. "Aslında bir resim satıldı." diyor. "Bir öğrencimin hatırını kıramayıp sergime kattığım başarısız bir çalışması vardı. O resmi beğenip aldı biri..."
Akçaabat'ta bir otobüs durağında bir kadın oturuyor. Belediye Başkanı mahallede incelemeler yaparken "Otobüs kaç dakkada bir geçiyor burdan?" diye soruyor etrafındakilere. "Hiç geçmiyor ki!" diyorlar. "Otobüs geçmeyen otobüs durağı" da oksimorona örnek. Hiç uçak inmeyen faal havalimanı gibi.
Lisede ekonomi dersimize gelen hoca, iyi bir insandı ama konuları bilmediği gibi hiç çalışmadan da gelirdi. Ders kitabını açar, okumayı yeni sökmüş biri gibi ve bağıra bağıra okurdu. "Bilmediği konuları öğreten hoca..."
Kendimizden örnek bulmakta zorlansak da gelişmiş ülkelerde neler neler var: hastane müdürü fırıncı, banka yönetim kurulu üyesi yağlı güreşçi, uzay ajansı müsteşarı sebze meyve uzmanı, yabancı dili olmayan turist rehberi, hukuk bilmeyen hukuk fakültesi dekanı...
İbrahim Değil