"Kıyamet ne zaman kopacak?" sorusunu yanıtlarken Hoca'mız gayet neşeliydi: "Küçük kıyamet hanım öldüğünde kopacak, büyük kıyamet ben öldüğümde..."
Siz gevrek gevrek gülün de Hoca'm, hele bir bakın ki biz gülüyor muyuz? Kaç zamandır yanıtını aradığımız soru bu.
Hicret'in 1000. yılında kopacak diye beyan ettikleri vakit, 3. Murat efendimizin saltanatına denk geliyordu. Kıyamet kopmadan evvel alametleri görülür, derler. Şair Gelibolulu Mustafa Ali, "Dünya çok değişti. Ulema artık bilgili ve dindar değil. Bilgili kişiler eziliyor. Rüşvet ve yolsuzluk her yeri sardı..." diye anlatıyor o dönemi. Ama kıyamet kopmadı işte. "Ne olur ne olmaz, biraz temkinli olalım, bir iki hayır filan işleyelim..." diyerek son zamanlarda kötülükten geri duranlar olmuşsa belki o yüzdendir.
Maya takviminin bitimini dikkate alanlar, 21 Aralık 2012'de kopabilir, dediler. İzmir'in Şirince köyünün kıyametten etkilenmeyeceği duyulmuştu. Kıyametten kaçmak isteyenler köye akın ettiler. O gün için köydeki işletmeciler, hayatta kalmayı herkesten çok isteyen konuklarına kıyamet menüsü hazırlamıştı: su böreği, sarma, yöresel ot yemekleri, mürver şurubu... Başkaları ölürken size afiyet olsun hanımlar, beyler!..
Bu konuyu ciddiye almayanlar olsa da insan havayı, suyu, toprağı mahvederken iklimler değişti. Dünya nüfusu artarken doğal kaynaklar hızla tükeniyor. Bilim ve teknolojinin kötü amaçlı kullanımını da ekle üstüne. Kıyamet tarihini tekrar gözden geçirelim. Ama Şirince'ye sığınmakla kurtulmamız pek mümkün olmayacak.
Bu konuya kafa yoran kimi âlimler, "Kıyamete epey yaklaştığımız anlaşılıyor." dediler. Nerden anlaşılıyor? "Geride bunca asır bıraktık ya, ordan işte..."
Bir âlimden dinledim: Bir bedevi, Hazreti Peygamber'e sormuş, ne zamandır diye. "İşlerin, ehil olmayana verildiği zaman kıyameti beklemeye başla." demiş Peygamber.
Liyakatsizlik, adaletsizlik, vicdansızlık aldı yürüdü. Şimdi biz kıyameti mi bekleyelim, yoksa kötü insanların bir an önce hidayete ermelerini mi?..