Haydutlar kulübü

21. yüzyıl, “hukuk devleti”, “demokrasi” ve “barış” kavramlarının en çok tüketildiği ama en az uygulandığı çağ oluyor. Devletlerin birbirine saldırırken bile hukuk diliyle konuştuğu; çocukların, sivillerin öldüğü yerlerde "insani operasyon" dendiği; halkların açlığa mahkûm edildiği ambargolara “güvenlik önlemi” süsü verildiği bir çifte standart çağındayız. Ve bu çağın aktörleri, hem Doğu’dan hem Batı’dan geliyor. Adına ne derseniz deyin: haydutluk, artık küresel düzeyde bir yönetim biçimine dönüşmüş durumda.

"Demokrasi pazarlayıcısı, silah tüccarı" Washington yönetimleri. 1945 sonrası dünya düzeninin mimarı olduğunu iddia ediyor. Ama o düzenin içinde Irak, Afganistan, Libya, Vietnam, Suriye gibi harabeye dönmüş ülkeler var. “Demokrasi götürdüğü” her yerde kan, gözyaşı ve yıkım bıraktı. Bugün Ukrayna üzerinden Rusya’yla vekâlet savaşı yürütürken, aslında Avrupa’yı silah pazarına dönüştürüyor. Öte yandan İsrail'e verdiği sınırsız destekle Gazze'de yaşanan felaketin suç ortağı durumunda. ABD Başkanı Joe Biden, bir yandan “ateşkes” çağrısı yaparken, diğer yandan Tel Aviv'e bomba ve mühimmat taşıyan uçaklar gönderiyor. Trump İsrail’in Gazze katliamında yanında dururken, İran'a yönelik savaşta İsrail'in ortağı olduğunu nükleer tesisleri vurarak en iyi iki ortak olduklarını, bu iki ortağın yaptığını hiç kimse yapamayacağını açıklıyor. Hem saldırıyor hem bölgesel barışı sağlayacağız diyor. Bu nasıl bir ikiyüzlülük?

Danold Tramp...
ABD başkanının kullandığı evlere şenlik uslüp. Devlet adamlığına yaraşır ne dil ne de davranışlar sergiliyor. Diplomasinin  nezaket dilini yerle bir etmiş. Devlet adamı mı, sokak kabadayısı mı belli değil. Yetmiyormuş gibi hadsiz, kibirli, aşağılayıcı, insan onurunu kırıcı dil ve davranışları. İnsanlık tarihi için utanç verici bir yönetici profili.

"Güvenlik  bahane, işgal şart"...
İsrail’in temel dış politikası “güvenlik” kisvesiyle genişlemeye dayanıyor. Gazze'yi açık hava hapishanesine çeviren, Batı Şeria'da yerleşimci terörünü destekleyen bu rejim, kendisini “varoluş tehdidi altında” göstererek her suçu meşrulaştırıyor. 2023’ten bu yana Gazze'de başkayan saldırılarda bugüne kadar 50 binin üzerinde  sivil hayatını kaybetti. Buna rağmen İsrail’e ne yaptırım geliyor, ne uluslararası mahkemeler harekete geçiyor. Çünkü arkasında ABD, Almanya, İngiltere gibi ülkeler var. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun ifadesiyle: “Kimin ne dediği umurumuzda değil.” Güvenlik perdesi arkasında Suriye topraklarını işgal ediyor, İran'a vekaletleri ve nükleer silahları gerekçe gösterer 10 gündür acımasızca saldırıyor. BİP ve koltuğu için her şeyi yapabilen Netanyahu yönetimi. 

"Devrim ihracı ve direniş ekseni"...
İran, ideolojik bir dış politika yürütüyor. Şii Hilali olarak adlandırılan eksende Yemen'den Lübnan'a, Irak'tan Suriye'ye kadar uzanan bir nüfuz alanı oluşturdu. Rejimin temel stratejisi, bölgedeki Batı etkisini kırmak ve İsrail karşıtı direniş hattını güçlendirmek. Ama içeride halk ekonomik sorunlar ile boğuşurken, dışarıda milyarlarca dolarlık milis gücü fonlamak, bu “direniş” söyleminin samimiyetini sorgulatıyor. Devrim Muhafızları üzerinden yürütülen askeri politikalar, İran'ı hem Arap komşularıyla hem de Batı'yla sürekli gerilim hattında tutuyor. Ali Hamaney rejimi için dış düşman, içerideki otoriterliği meşrulaştıran bir araç. Ancak şimdi büyük bir saldırı ve yıkım altında. Rejimin mezhepsel siyasetinin yarattığı sonuçlar; hem islam aleminde hem Ortadoğu'daki yarattığı sonuçlar hem bu rejimi iktidara getirenlerin yaptıkları ortada.

"Eski imparatorluğun hayaleti"...
Rusya, Ukrayna işgalinde Batı'yla doğrudan çatışmaya girmese de, Sovyet sonrası topraklarda kontrol alanı oluşturmak için askeri gücünü acımasızca kullanıyor. Vladimir Putin liderliğinde Kremlin, kendi güvenliğini başkalarının topraklarında tahkim etmeyi strateji hâline getirmiş durumda. Suriye'de Esad rejimini ayakta tutarak Doğu Akdeniz’e yerleşmişti ancak; Ukrayna’da Donbas’ı, Kırım’ı ilhak ederek Avrupa’nın doğusuna yeni bir “Demir Perde” çekti. Putin'in hayali açık: NATO'nun genişlemesini durdurmak, eski Sovyet coğrafyasına yeniden nüfuz etmek. Bunu yaparken uluslararası hukuku da, sivilleri de, ekonomik dengeleri de umursamıyor.

"Tarihsel hesaplaşmadan günah ortaklığına"... Almanya, İsrail politikaları konusunda Batı'nın en sadık destekçilerinden biri. Soykırım suçuyla hesaplaşmış bir ülke olmasına rağmen, Gazze’de sivillerin öldürülmesine ses çıkarmıyor. Berlin, 2024'te Anayasa Mahkemesi eliyle İsrail’e silah gönderilmesinin “temel haklara aykırı olmadığını” ilan etti. Üstelik Almanya’da Filistin’e destek veren gösterilere yoğun baskılar uygulanıyor. Bu, tarihin travmalarıyla siyaset yapılmasının en tehlikeli örneğidir. Alman Şansölyesi Friedrich Merz; İsrail bizim bölgedeki kirli işlerimizi yürütüyor, demedi mi? 

" Karanlık mirasın gölgesinde "...
Londra, her zaman diplomasinin sahne arkasında oynamayı tercih etti. Bugün Orta Doğu’daki krizlerin çoğunda imzası var. Balfour Deklarasyonu'yla İsrail’in doğum belgesini yazan, Irak’ın sınırlarını cetvelle çizen bu ülke, günümüzde de sessiz ama etkili bir pozisyonda. Silah satışlarıyla, istihbarat iş birlikleriyle, çıkar ilişkileriyle süreci yönlendiriyor. İngiliz diplomasisi, sessizliğin gücünü bilen ama zulme göz yummaktan rahatsızlık duymayan bir akılla hareket ediyor.

"Medeniyet maskesi, sömürgeci ruh"...
Fransa, bugün hâlâ Afrika'nın birçok ülkesinde ekonomik ve askeri varlık bulunduruyor. Mali, Burkina Faso ve Nijer gibi ülkelerden kovulsa da, bu ülkelerdeki kaynaklara göz dikmeye devam ediyor. İçeride ise “laiklik” adı altında Müslümanlara baskı uygulanıyor. Başörtüsü yasakları, cami denetimleri ve İslami kurumlara yapılan baskınlar, “özgürlükler ülkesi” imajıyla çelişiyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un “Avrupa Ordusu” fikri, aslında NATO’ya alternatif değil, Fransa çıkarlarına hizmet edecek bir paralel güç arayışıdır. Macron diğer taraftan ABD ye batının bağımlılığının azaltılması için Rafale uçakları görüntüsü üzerinden mesaj veriyor.

" Doğunun sakin gücü"...
Çin'in planlarını ve yaptıklarını, bekle gör siyasetini, Doğu Türkistan'daki devam eden soykırımını, Tayvan-Sarı Deniz'deki
siyasetini,  Afrika, Ortadoğu politikalarını, küresel ekonomi ve nüklee güç olma yolunda sakin yürüyüşünü unutmamak gerek.
 
Batı’nın demokrasi ve insan hakları söylemi, Doğu’nun ideolojik direniş naralarıyla birleşince ortaya çıkan şey adalet değil, bir kaostur. Siyaseten haydutluk, artık sadece tankla, tüfekle değil; medya, diplomasi, ambargo, proxy( vekalet ) savaşlar, istihbarat operasyonlarıyla yürütülüyor. Bu kural tanımazlar kulübünün mağdurları ise hep aynı: Yoksul halklar, işgal altındaki milletler, çocuklar ve siviller…

Dünyanın yeni bir adalet sistemine, sahici bir uluslararası hukuk düzenine ihtiyacı var. Ama bunu, mevcut sistemin aktörlerinden beklemek saflık olur. Çünkü onlar için düzen; çıkarları sürdüğü sürece vardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mehmet Şal Arşivi

BAĞIMLILIK ÇORAKLAŞAN ZİHİNLER

01 Aralık 2025 Pazartesi 11:35

Dünden bugüne Aydın Balcı

19 Kasım 2025 Çarşamba 12:58

İhtirasın bedeli

11 Kasım 2025 Salı 11:46

Haysiyet Cellatları

05 Kasım 2025 Çarşamba 11:20

Yeniden doğuş

29 Ekim 2025 Çarşamba 09:55

Beşerin Samimiyet Öyküsü

22 Ekim 2025 Çarşamba 11:08

Entellektüel yalnızlık

16 Ekim 2025 Perşembe 10:00

Sosyal Medya Tarihçiliği

06 Ekim 2025 Pazartesi 14:32

Karakter mi kariyer mi

02 Ekim 2025 Perşembe 10:53