İnsanlar sosyal medyayı hayatlarının merkezine koymadan önce gün batımını izlemek, sevdiği yemeği doyasıya yemek veya arkadaş grubuyla edilen o keyifli sohbet… Anı yaşamak ve ondan keyif almak tam olarak böyle bir şey idi. Günümüzde ise bu durum sadece takipçilere güzel gözükebilmek ve kendimizi tatmin edebilmek üzere yapıyoruz. Teknolojinin olağan dışı ilerleyişi hayatımıza birçok kolaylık katarken, özgür bir şekilde yaşamamızı daha doğrusu sosyal medyada çok daha farklı bir kimliğe dönüşmemize neden oluyor.
Düğünlerde oyun havalarıyla kendimizden geçeceğimize veya konserde çalan o müziğin ritmine kapılmamız gereken yerde, elimizde telefonla çekim yapmaya çalışıyoruz. Köye, şehirden uzak bir yere veya dışarıda oturduğumuz kafede ortamın akışına kendimizi bırakmamız gerekirken bizler burayı sosyal medyada nasıl daha iyi paylaşırız derdine düşüyoruz. Anı yaşayabilecekken artık anılarımızı belgeliyoruz. Bazen size de tuhaf gelmiyor mu? Yaşamamız gerekenleri sırf dijitalleştirmek için elimizden kaçırmamız..
Kendimize 'Peki bu neden oluyor?' sorusunu sormamız lazım. Çünkü sosyal medyadaki 'paylaşım' temelli çalışma prensibi, 'hissetme' duygusunun önüne bir hayli geçiyor. Tabi bizlerde karşılık buldukça veya elimize bir şey geçinde daha fazlasını istediğimiz için ipin ucunu kaçırıyoruz. Oysa kendimizi frenleyebilmeyi öğrensek çok şeyin önüne geçeceğiz .
Aslında çözüm basit ama bir o kadar da sabır istiyor. 1 saat de olsa telefonu kapat ve 'ne olup bitiyor?' diye hiç düşünme. Göze belki çok kolay bir eylemmiş gibi geliyor ama 5 dakika geçmeden 'acaba bir şeyler oluyor mu?' düşüncesi gerçekten insanı hareket etmeye fazlasıyla geçiriyor. Günümüzde artık teknolojiye sahip olmak yerine ona esir olmamak çok daha önemli. Çünkü hayatın kendisi dokunmatik bir ekran değil, hayatı tecrübe edebilmek ve öğrenmektir. O deneyim ise hayatı yaşadıkça artar.
Lafı fazla uzatmamak gerekirse, hızının önüne geçemediğimiz teknolojinin nimetlerinden nasiplenirken onun bizi kendimizden ve kimliğimizden koparmasına izin vermemeliyiz. Çünkü küçücük devrelerden oluşan bu cihazlar, bir tebessümün, keyifli bir sohbetin ve içten bir sarılmanın yerini hiçbir şekilde tutamaz. O anları yaşayabilmek bizlerin elinde. Bu anları deneyimleyebilmek ise bizlerin en büyük zenginliğidir..