Nesillerin yok olması; milletin, devletin, kültürün; umutlarının, yarınlarının yok olmasıdır. Bunu ne ailenin, ne toplumun, ne de devletin göze alması mümkün değildir.
Günümüz gençleri, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar "bağlı" durumda... Lakin bu bağlılık; bir mefkûreye, bir davaya, bir kültüre ya da bir hayale değil; ekrana, bildirim sesine ve uçsuz bucaksız kaydırma çukuruna bağlılık… Buna teknoloji diyoruz, ilerleme diyoruz; ancak gerçekte nesillerin sessizce çöktüğü yeni bir bağımlılık türü ile karşı karşıyayız.
Sosyal medya, gençlerin duygu-düşünce mekanizmasını ele geçiriyor. Zihinleri saniyelere sıkıştırıyor. Telefon bağımlılığı, gençleri felakete sürüklüyor. Gençlerin dikkat sürelerini kısaltıyor, odaklanmalarına set çekiyor, derin düşünmelerini engelliyor. Bırakın kitap okumayı, kısa bir metni okuyamıyor, okumak için sabredemiyor. Dersin başında uzun soluklu oturamıyor; çünkü beyin sürekli dopamin isteyen bir makineye dönüşüyor.
Bu nedenle kitap okuma alışkanlığı giderek azalıyor, zihinsel dayanıklılık güç kaybediyor. Gençlerin her geçen gün akademik başarısızlığı artıyor.
Normal şartlarda ekran; bilginin, öğrenmenin kaynağı iken son dönemde bilginin en büyük düşmanına dönüşüyor. Gençler yazma, çizme, not almayı unutuyor. Zihni harekete geçirme, anlama, yorumlama yerine ekranda gördüklerini birkaç saniyede hızlıca geçiyor. Yani “öğrenme yerine tüketiyor.” Bilginin derinliğine inme yerine yüzeysel zihin akışı yürütüyor. Gençler, akademik öğrenme kaybı yaşıyor. İşin özünde yeni neslin önemli bir bölümü bilgi çağında bilgisizleşiyor, bilgi havuzunda cehalete teslim oluyor.
Diğer yandan gençler sosyal çöküş yaşıyor. Beraber oldukları ortamda yalnızlaşıyor. Masada birlikte oturan gençler, sohbet yerine telefonuna bakıyor. Yemek masasında sessiz sedasız… Sohbetlerde birbirinden kopuk… Birbiriyle ilişkilerinde gereğinden fazla kırılganlar… Kendi aralarında gerçek bağlar kuramıyorlar, hayali bağlar oluşturuyorlar.
Gençlerin bu bağımlılığı derinleştikçe derinleşiyor. Telefon onlar için önemli bir organ gibi. İletişim becerileri zayıf… Empati yapmayı beceremiyor, duygusal ifade becerileri köreliyor. Düşünemeyen, alık, donuk hâle geliyorlar.
Gençler sürekli başkalarının en iyi anlarıyla kendilerini kıyaslıyor. Bu kıyaslama, yetersizlik hissini büyütüyor, özgüvenlerini çökertiyor. Dışarıdan dayatılan mükemmel hayat modelleri, kimlik oluşturma becerilerini altüst ediyor.
Telefon bağımlılığı öte yandan gençliğin sağlığını tehdit ediyor: Uyku düzensizliği, göz bozuklukları, omurga–iskelet–duruş bozuklukları, obezite, ruhsal hastalıklar gibi… Demek ki telefon bağımlılığı bedeni de çökertiyor.
Sorumluluk Kimde?
Çok büyük, bir o kadar da sessiz ilerleyen bu kriz sadece gençlerin değil; ailelerin, okulların, toplumun ve devletin sorumluluğudur.
Sorumluluk sadece ailelere ve okullara da bırakılamaz. Çünkü bu sorunla mücadele bir yere kadar devam ediyor, sonrasında akamete uğruyor. Bu nedenle asıl görev ve sorumluluk iktidarın görevidir. Özellikle Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu, Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı; veriler ışığında gerekli yasal düzenlemeleri bir an evvel hayata geçirmelidir. “16–17 yaş altına telefon kullanım sınırlaması, internet-sosyal medya kullanım kısıtlaması acilen yasal düzenleme ile uygulamaya konmalı” yerine “telefon yönetimi” uygulanmalıdır. İşte birçok büyük devlet bu uygulamalara imza atıyor.
Neler Yapılmalı?
Bazıları şöyle:
- Anne-baba önce kendi ekran disiplinini oluşturmalı. Çünkü model olmadan eğitim olmaz.
- Derslerde “dijital okuryazarlık”, “sosyal medya gerçekliği”, “algoritmaların etkisi” anlatılmalı. Dijital farkındalık seminerleri verilmeli.
- Telefon kullanımı için belirli alan ve zaman kuralı oluşturulmalı.
- Öğrencilere “dikkat eğitimi”, “konsantrasyon egzersizleri”, “odaklanma” yöntemleri öğretilmeli.
Sevgili Gençlere!
Dijital özgürlüğün anahtarı en nihayetinde sizlerin elinde. Zihninize hükmetmelisiniz. Telefonsuz zaman dilimi oluşturmalı, yatağa telefonla girmemeli, dijital perhiz gibi uygulamalarla kendinizi koruma altına almalısınız.
Kurumlar!
- Dayatılan modellerden korumak için doğru, gerçekçi modelleri görünür kılmalı.
- Uyuşturucu, sigara bağımlılığı gibi sosyal medya bağımlılığını engellemeye yönelik politikalar geliştirmeli.
- Gençlere yönelik kulüp, sanat, spor, kültür, edebiyat etkinlikleri yaygın hale getirilmeli. Aksi takdirde gençlerin boş anlarını teknolojik araçlar dolduruyor. “Boş zamanı değil, boş zihni ve ruhu doldurmak gerekir.”
Gençlik, bir ülkenin geleceğidir deyip duruyoruz. Lakin bugün, milyonlarca genç elinde taşıdığı küçük bir telefon ekranı üzerinden yönetiliyor. Gençlerin zihinleri bir nevi uyuşturuluyor. İzleyin, bakın; telefon ellerindeyken hayat duruyor.
Eğer bu bağımlılığa karşı zamanında tedbirler alınmazsa geleceğimiz, istikbalimiz, istiklalimiz; telefon ve tablet ekranlarının gölgesinde solacaktır.
Ama güçlü irade, etkin kararlar, güçlü ve doğru eğitim ile bu nesil; ekranın bağımlısı, telefon kölesi değil; teknolojinin ve bilginin mahir ustası olabilir. Yoksa zihinler çoraklaşır, yarınlarımız yok olabilir. Buna kim rıza gösterebilir?
“Mesele telefonu kullanmak değil; telefonun esir aldığı bir yaşama razı olup olmamaktır.”
“Genç zihinleri özgürleştirmek; milletin ve devletin aydınlık yarınlarını özgürleştirmek olacaktır.”-