Realite her zaman gözle görülmez.
Bazen devasa yalanlar en parlak ışıkların altında söylenir.
En büyük grift kandırmacalar ise en güvenilir, samimi görünen simalarda saklanır.
Beşer zihni, gördüğüne inanma ve ikna eğilimindedir.
Ama ya gördüklerimiz bize gösterilmek istenenlerse?
Son yüzyılın gerçekliği, algıların savaşıdır.
Bir görüntü; birkaç kelime, ustaca kurgulanmış bir tiyatro, sahneyle gerçekliğe bürünür.
Sosyal medya, haber bültenleri, reklamlar… Tümü zihinlerimizde yeni bir "gerçeklik" inşa etmek için rekabet ediyor.
Asıl sorun; kandırıldığını anlamadığı sürece, insan kandırılmaya devam eder.
Bir insan bir düşünceyi kendi özgür iradesiyle mi savunur, yoksa sürekli tekrar edilen mesajlarla inandırıldığı, ikna edildiği için mi?
Bazen bir insan nasıl bir anda kahraman ilan edilir, sonra bir çırpıda ona nasıl hain damgası vururlur?
Tüm cevaplar algı yönetiminde yatar.
Gerçekle yüzleşmek, çoğu zaman konfor alanını terk etmeyi gerektirir.
Çünkü algılarla yaşamak kolaydır; sorgulamak, eleştirmek, irdelemek ise yıkıcı olabilir.
Onun için siz; gözünüze gösterileni değil, gösterilmeyeni arayın.
Duyduğunuz sözlerin değil, o sözlerin neden, niçin ve kim tarafından söylendiğinin peşine düşün.
Algılarla kandırılmak, yalnızca bilgi eksikliğinden değil, sorgulama, eleştirme, araştırma cesareti göstermemekten doğar.
Unutulmamalıdır ki; algı bir perdeyse veya perdeye yansıtılansa, hakikat perdenin ardındadır.