Sabır, toplumda genelde sessiz ve güçsüz insanların içine kapanması gibi algılanıyor. Ama aslına baktığımızda sabır, insanın kendi iç sesini dinleyerek, doğru kararı doğru anda verebileceği sürecin kendisidir. Günümüzün şartları ne kadar bizlere atik olmayı ve hızlı karar vermemiz noktasında zorlasa da doğru zamanı bekleyip en uygun anda hareket edenleri öne çıkarıyor.
Sabırlı olmak, karşındakine boyun eğmek değildir. Tam aksine atalarımızın da dediği gibi 'Öfkeyle kalkanlar zararla oturur.' sözünün karşılığıdır. Yeri geldiğinde bazı durumlar karşısında 'hiçbir yer yapmamak' çok etkili bir çözüm olabilir. Sebebi şu ki yaşanılan an karşısında anlık verilen kararlar geri dönüşü olmayan pişmanlıklara neden olabilir.
Özellikle bölgemizin insanlarının daha da sabırlı olması gerekmektedir. Farklı görüş, davranış, durum değişiklikleri veya hastalık vb. gibi anlarda sabırlı olmak, toplumun barış içerisinde yaşamasını sağlar. Sabır bizlerin metanetinin güçlenmesini sağlar. Çünkü sabreden insanlar bazı şeylerin vakti geldiğinde gerçekleşeceğinden emindirler.
Sabreden insanlar her ne olursa olsun o işin sonunda huzur olacaktır. Dünyanın kuralı budur: Vakti ve zamanı geldiğinde her şey bir denge içerisinde yerini bulacaktır. Belki günler, belki aylar, belki de yıllar.. Yeter ki bizler kadar uzun sürerse sürsün inancından veya doğru bildiği yoldan ümidini yitirmeden devam edebilsin.