Adalet, bir ülkenin temelidir. O temelde herhangi bir çatlak oluştuğunda, Adalete bağlı olan bütün yapılar işlevini yitirir.. Toplumun adalete olan inancı tükendiğinde, birçok kuruma olan güven sarsılarak geleceğe olan inancı da aynı şekilde olumsuz bir yöne evrilir. Bir diğer şekilde adaletin daha doğrusu sonucun gecikmesi, adaletsizliğin başka bir boyutudur. Çünkü hakkı arayanların önü kesilmeye çalıştığında maalesef haksızlığın sesi her zaman daha çok çıkar..
Günümüzde etrafımıza baktığımızda, anlamını git gide yitiren adalet kavramı, sadece Adliyelerde değil, sokaklarda, okullarda, kurumlarda ve sosyal medyada sıkça sorgulandığına şahit olmaktayız. Gelinen son noktada toplumumuz 'haklının' değil 'güçlünün' her konuda 1 adım daha önde olduğunu düşünüyor. Oysa ki güç sahibinin değil de haklı olanın hakları korunabilse yani adalet yerini her zaman bulunabilse, toplumumuzda birçok olumsuzluğun oluşması sonlanacaktır.
Adalet yalnızca yasalarla değil bizlerin vicdanıyla da ilişkilidir. Hakimin verdiği kararların yanı sıra, toplumları oluşturan bireylerin de içinden gelen adaletli yaklaşım duygusu da bir o kadar önemlidir. Yarının geleceğini oluşturacak olan çocuklar “adalet” kelimesini rahatlıkla ve içtenlikle kullanıyorsa orada iyilik, merhamet ve gelecek vardır. Ama adaletin hep bir güçlünün yanında ise o toplumun geleceği elbet bir yere kadar sürecektir.