Sarayda bir yarışma düzenleniyor. Bahçede benim boyumda bir kaya var. Onu kaldırıp birkaç adım götürebilene büyük ödül verilecek. Kollu kuvvetli kocaman adamlar geliyor, sırayla deniyorlar. Değil kaldırmak, yerinden oynatamıyorlar bile. En son sıska bir adam geliyor, insanlar onu görünce gülüyorlar, "Bu çalı zeybeği ne yapabilir ki?.." diyerek. Bizimki kimselere aldırmadan gidip kayayı kucaklıyor, "Ya Allah!" diye ünleyip yekiniyor. Veee tabii ki kaldıramıyor...
Bir olayı komik yapan nedir? Karşıtlık, abartma, uyumsuzluk, gaflet, ölçüsüzlük, beklenmezlik...
İlkokuldayız, 23 Nisan'ın ön günü. Birkaç kişi sınıfı süslüyoruz, öğretmenimiz Sadık Yazıcı'nın görevlendirmesiyle. Nöbetçi kadın öğretmen teneffüste sınıfı boşaltmamızı istiyor ama biz aşkla çalışmaya devam ediyoruz. Biraz sonra tekrar gelip hâlâ sınıfta olduğumuzu görünce sinirleniyor. "Başka işiniz yok mu sizin?" cümlesini ne diye kuruyorsa artık, ben de "Bizim işimiz bu." diye karşılık veriyorum. Buraya kadar komik olan bir şey yok. Bu sözüm üzerine öğretmen beni bir sokak köpeğini döver gibi dövüyor. Buraya kadar da her şey olağan görünüyor ama bu yaşantıda komik birkaç husus var: Çocuk bayramı konulu çalışmada bir çocuğun dayak yemesi. Dayaktan sonra kendini toparlayınca sınıfı süslemeye devam etmesi. Dayak atan kadının da karnının burnunda olması. Yani o da yakında bir çocuk sahibi olacak. (Fakat o çocuğun bizim gibi soysuz olmayabileceğini göz ardı etmeyelim derim.) Burada komik, özellikle tezat ve mübalağadan doğuyor.
Sığır hırsızı bir aile var. Çalıp kesiyor; kavurma, pastırma filan yapıp yiyorlar. Günün birinde aileden bir adam hasta düşüyor. Komşular toplanıp geliyor. Biri diyor ki: "Vallah bu ölecek." Bir başkası atılıyor: "Ula salavat getir!.." Adamın mecali yok ki salavat getire. Çocuklar ağlıyor, anaları onları teskin ediyor: "Kuzularım ağlamayın... Babanız iyi olacak, yine sığır çalıp getirecek, pastırma yapıp yiyeceğiz..." Adamcağız zorlukla gözünü açıp mırıldanıyor: "İnşallah, inşallah!.."
Bu fıkrayı komik yapan nedir, bunu da siz düşünün. Bir de şunu: Bir mizah cennetinde yaşadığımız halde neden şen şakrak geçmiyor günlerimiz? Her gün yığınla komik olay yaşanırken?.. Hemen hepsi trajikomik olduğu için mi acaba?.. Adlî, ekonomik, politik molitik resmî demeçler, zartlar zurtlar...