Mehmet Şal

Mehmet Şal

Kapıdaki tehlike ve yakın gelecek...

İnsanlık tarihi belirli zaman dilimlerinde iklimsel değişimlere bağlı büyük değişim ve dönüşümlere uğramıştır. Değişim ve dönüşümlere etki eden en önemli faktör kitlesel göçlerin yaşanmasıdır.

Göçler ile; siyasal, ekonomik, askeri, sosyal, kültürel, dini değişimler kaçınılmaz olmuş. Evrensel değişimin, yaşamın mihenk taşı olmuştur. Göçler sonrasında uzun yıllar süren büyük kaoslara, krizlere, dramlara şahit olunmuştur.

İnsanlık; iklim değişiklikleri, küresel ısınma gibi hadiseler neticesinde başta tarım, hayvancılık, ticaret, para, altın gibi alanlarda sonrasında siyasal, dini, sosyal , sağlık, askerlik gibi noktalarda korkunç değişimler ve bu değişimlere bağlı kitlesel dramlara sahne olmuştur.

EGE GÖÇLERİ ile Balkanlardan Anadolu' ya; ekonomiden sağlığa, paradan siyasete büyük yıkımlar, değişimler, felaketler ardından bu coğrafyalarda yeni siyasi statükolar oluşmuştur. Ekonomiler, sosyal, ve dini yaşamlar alt üst olmuştu.

KAVİMLER GÖÇÜ ile Asya'dan Avrupa'ya milletler yerinden edilirken yeni dünya düzeni inşası uzun yıllar almış. Toprak, para, din Avrupa'nın kaderini sekillendirmiş, Avrupa'da Ortaçağ'ın altyapısı oluşmuştu. Orta Asya'dan Anadolu'ya Türk dünyasının altın çağına giden yolu açılmıştı.

13. yüzyılın ikinci çeyreğiyle CENGİZ HAN'ın liderliğinde başlayan Moğol istilası, Asya, Anadolu ve Doğu Avrupa'nın kaderini değiştirdi. Yaklaşık 150/200 yıl bu bölgelerde ekonomik, siyasal, toplumsal, dini kaoslar- krizler eksik olmadı.

KEŞİFLER ile ( 1492 )Avrupa'dan Amerika'ya büyük umutlarla, zengin olmak gayesiyle göçler yoğun bir şekilde gerçekleşmiş ancak Amerika kıtasında da büyük kıyım yıkımlara sahne olmuştu. Ardından uzun vadede bugünkü küresel güç Amerika'nın oluşumuna zemin yaratmış. Parayı, altını, ekonomiyi, siyaseti, askeri düzeni domine eden ABD ortaya çıktı.

KAŞİFLER sayesinde hem Amerika'nın altın gümüş kaynakları Avrupa'da zenginleşmeyi doğurdu. Hem dünya ticaret yolları Avrupa kontrolüne geçti. 20. yüzyıla kadar Avrupa ekonominin, paranın, altının, bilimin, siyasetin merkezi oldu. Avrupa'da ortaya çıkan altın bolluğu ve ticari zenginlik siyaset, ekonomi, bilim, kültür hayatını Avrupa lehine döndürürken, bu duruma ayak uyduramayan cihan gücü Türk İmparatorluğu önce ekonomik olarak sarsılmış sonrasında askeri ve siyasi potansiyeli köhneleşti. Ardından dini yönden dejenerasyon ile bilim kültür hayatı karanlık bir sürece girdi. Sonrasında küresel aktör konumunu gücünü kaybetmiş, ekonomik ve siyasal dengeler Avrupa'nın lehine dönüşüme uğramıştı. Ta ki 20. yüzyılın ikinci yarısına kadar...

İnsanlık, 21. yüzyıl başı ( 2000) itibariyle uzun bir aradan sonra yeni göç dalgası ile uyandı.

Dünyanın müesses nizamını tesis etmeye çalışan Evanjelist Kabalacı güç, siyaset ve aile şirketleri ABD'yi, RUSYA'yı, ÇİN'i, İSRAİL'i, İRAN'ı HİNDİSTAN'ı çeşitli plan ve projelerle elinde tutarken; dolar, altın, gıda, sağlık ve yeni enerji yani alternatif enerji ( Toryum, Bor gibi ) unsurlarında tekel olmak için 2000 yılı sonrasında özellikle Pandemi sonrasında dünya ve insanlık üzerinde adım adım ilerliyorlar.

Evanjelist zihniyet ve temsil eden aile şirketleri dini kehanetler ve hedefler üzerinden " Gerçekleşenleri değil, gerçekleştirmeyi hayal ettiklerini, ütopik hayalleri, kehanetleri gerçekleştirme üzerinden planlarını yürütüyorlar. Yani dini gerçekler üzerinden değil, dini kehanetleri gerçekleştirme üzerinden ekonomik, siyasi vs. yolları kullanıyorlar.

İNANMAYANLARA SORUYORUM: ABD ile Rusya hiç savaştığını gördünüz mü? İsrail ile İran'ın hiç savaştığını gördünüz mü? Çin ile ABD arasında 1937/45 arasında küçük çaplı çatışmalar hariç büyük bir savaşa savaşına şahit oldunuz mu? Ama yeni savaşın ABD ile Çin arasında Tayvan üzerinden olması kuvvetle muhtemeldir.

Ha ! Bu güçler gerekirse savaş çıkartırlar. Şu anda İsrail'in Gazze'ye saldırmadının ve ABD 'nin tam destek vermesinin meselenin Hamas olduğunu mu zannediyorsunuz? Meseleler oldukça derin.

Biz gelelim 21 . yüzyıl başı ile başlayan göç dalgasına. İlk bakışta çok büyük bir sorun gibi gözükmüyor olabilir. Ancak yaklaşık 30 yıllık dilimde şimdi ifade edeceğim göç hareketi çok büyük sonuçlar doğurabilecek durumdadır.

Şöyle bir bakıldığında Çin'den Afrika'ya yoğun bir göç yaşanıyor. Afrika'da Çinliler her yerde cirit atıyor. Doğal olarak Afrika'da Çin baskısı altına giriyor. Bu durum Afrika'da gıdaya ulaşım, sağlık sorunlarını daha da tetikliyor. Küresel ısınmanın etkisiyle özellikle Kuzey Afrika ülkelerinden Avrupa'ya milyonlarca göçün yaşanması kuvvetle muhtemel olacaktır.

Pakistan, Afganistan, İran üzerinden Arap Yarımadası'ndan, ANADOLU'ya düzensiz göçler devam ediyor. Bir taraftan iklim değişikliği ve gıda ve su sorunu, diğer taraftan bölgede devam eden savaşlar , terör hadiseleri yeni göçlere kapı açma ihtimali yüksektir.

Yani yaşanabilecek yeni göçler Türkiye'de göçmen sayısını 30, 40 milyona zorlayabilirler. Yani ülkemiz büyük bir tehlike tehdit ile karşı karşıya bırakılabilir. Ulusal güvenlik ve bütünlüğümüz adına büyük krizlerle karşı karşıya kalınabilir.

Meksika üzerinden gelen göçlere karşı bir nevi ikiye bölünen ABD siyasetini giderek ısınıyor. Trump ve destekçisi 20 üzerinde eyaletin tutum ve direnişini, ilerleyen süreçte ABD'de yaşanabilecekleri iyi okumak gerekir. ABD'de göçmenlere karşı bu keskin tavır yakın zamanda sonuçlarını sert şekilde gösterecektir.

Dünyanın müesses nizamını kuran ve elde tutmaya çalışan bu EVANJELİT KABALACI güç yeni yüzyılda; TOPRAK, GIDA, SU, PARA, ALTIN üzerinden kendilerini konumlandırıp, temelinde din metaforu olan yeni statüko ve müesses nizamı tesis etmek için çaba sarf ediyor.

Öncelikle birkaç yıl içinde küresel iklimi kontrol altına almaya çalışacaklar. Her yıl çok enteresan hal alan, anlamlandırılamayan iklim durumunu ve yaşanan iklimsel olayları göz önüne getirin. Bununla gıda sektörünü başta buğdayı kontrol edecekler. Rusya - Ukrayna Savaşı'nda buğday koridoru oluşturulmasını hatırlayınız. Gıda ürünlerine ulaşma zorluğunu ve küresel fiyatlardaki artışları hatırlayın. Gıdaya ulaşım zinciri kırılmıştı. Sonrasında SU sorunu Oldukça geniş bir konu...

Pandemide gördüğümüz gibi sağlık sektöründe yapılanları, insanların evlere hapsedilmesi, ilaç krizi. Birçok hastalıkta patlamaların yaşanması. Obezite, kanser, kalp krizleri vs. Salgından ilk çıkan virisun ortaya çıktığı 1.5 milyarlık Çin oldu. Bu nasıl oldu ? İyi düşünmek gerekir. Korku imparatorluğu oluşturdular.

Her iki durumda insanlar toprağa dönüş, müstakil yaşama dönüş, bireysel üretime yönelmeyi tercih etmiş durumda. Tercih etmeye de devam ediyor. Hep beraber yaşıyoruz ve görüyoruz. Toprağın, üretimin ne kadar kıymetli olduğu ortaya çıktı.

HAARP teknoloji ile 40, 50 yılda gelinen nokta ortada. Haarp teknolojisi ile üst düzey gelişimler yer kürenin düzeninde yer altı ve yer üstü yapıda istediklerini tesis etme gücüne varmak üzereler. Gelecek adına korkunç sonuçlar oluşturabilecek bir teknoloji... Depremleri iyi irdelemeli. Önemli bir konu...

Tüm bu gelişmeler ışığında Evanjelist zihniyet ve Kabalacılar, bu zihniyetin ağababaları; gıdadan sağlığa, silahtan teknolojiye, siyasetten silah sektörüne büyük aile şirketleri Rockefeller, Rothschild gibi küresel tekeller yeni dünya düzeni için her yolu deniyorlar.

Küresel iklimi kontrol ve yönlendirme ile ortaya çıkan ve devam etme olasılığı yüksek olan göç dalgası; ilk etapta ekonomik, toplumsal, kültürel sorunların oluşmasına, orta vadede güvenlik, asayiş, terör sorunlarına uzun vadede bu bölgelerde sınır ve ulusal güvenliğin, ülke bütünlüğün, merkezi üniter yapının geleceğinin tehdit ve tehlike altına girmesine konusunda zemin hazırlama olasılığı yüksektir.

Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti Devleti; ulusal güvenlik meselesi olan tarım , tarım politikalarını yeniden ele almalı. Ata tohumları başta olmak üzere ulusal tarım stratejisini sil baştan yenilemeli. Her vatandaş gücü nispetinde toprak edinmeli. Tarımsal üretimin bireysel ve milli bir mesele olarak ele alarak ulusal güvenlik meselesi görüp aksiyon ve strateji izlenmelidir.

Hayvancılık politikalarının temelden gözden geçirilmesi, dışa bağımlılığı azaltacak adımlar bir an önce atılması, devlet politikası haline getirilmesi elzem bir durumdur. Sayısız boş yatırımlar yerine hayvancılığa yatırım yapıp ulusal hayvancılık projeleri uygulamaya konmalı, inek besiciliğini kolaylaştırmalı, hayvancılığa ve ona bağlı sektörü milli politika görüp devletimizi ve halkımızı refaha ulaştırmanın aksiyonlarını uygulamaya tezden koymalıdır.

Gıda sektöründe GDO'lu ve ithal ürünler, paketlenmiş ve insan genetiğini yerle bir eden tarımsal ilaçlama unsurlarından bir an önce kurtulmalı. Son dönemde yaşadığımız obejite, kanser, kalp krizi gibi patlama yapan hastalıklara karşı hem ata tohumun üretimine ve organik üretime yönelmek aciliyet gerektiren bir durumdur. Anadolu toprağı, hayvancılığı ile bu ülkenin insanını abat eder. Tekelci dışa bağımlı içteki ve dıştaki yapıyı kırıp bir an önce milli politikalar geliştirmelidir.

Sağlık alanında özellikle ilaç sektöründe tekelleşen yapıya karşı milli çıkarları önceleyen bir sağlık sistemi inşa edilmeli. İlaç sektöründe dışa bağımlılığı azaltacak ilaç sektörünü hallaç pamuğu gibi kaldırıp atmalı, ülkenin sağlık sistemi yeniden elden geçirilmelidir.

SU meselesi başlı başına ayrı bir melese...

Durumun ciddiyetini anlamak istiyorsanız; " PENTAGON, AMERİKAN SAVUNMA BAKANLIĞI, ABD HAVA KUVVETLERİ raporlarını ve planlarını EVANJELİT yapının projelerini, ROTHSCHİLD, RACKEFELLER aile şirketlerinin tekelleşen yapılarını, perde arkası stratejilerini, düşünce kuruluşlarının raporlarını " incelemeniz 2000'ler sonrasında oluşturulmak istenen yeni dünya düzenini, göçlerin yaratacağı kaos ve kriz ortamını ve malum coğrafyaların başta Anadolu'nun karşı karşıya kalacağı sorunları anlamakta sizlerin kafasında yeni fikirler oluşumunda ve inandırıcı olmasında yeterli olacaktır.

ABD eski dışişleri bakanı " HANRY KİSSİNGER ne diyor: " Türkiye Türklere bırakılamayacak kadar önemli bir ülkedir değerlidir" sözünden bir fikre varabilmek zor olmasa gerek.

" Malum şirketler ve örgütler dini ritüeller ve kehanetler üzerinden yapılanları değil gerçekleştirmek istenen hayaller için çalışırlar."

Her bahsettiğim konu başlı başına inceleme konusudur.

YAZIYA YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
SON YAZILAR