Bir elinde diploma, diğer elinde tornavida olsa

Trabzon, asırlardır emeğin ve üretimin şehri olmuştur. Ahşabın kokusunu, çeliğin sesini, denizin tuzunu işine katan insanların diyarı. Sürmene bıçağından Vakfıkebir ekmeğine, telkârisinden marangozuna kadar bu şehir, ustalığın başka bir adıdır. Kısacası Trabzon’un ruhunda üretmek her zaman vardır.

Ama bugün sokaklarda tek bir cümle yankılanıyor: “Usta bulamıyoruz.”

Bir zamanlar çırak bolluğuyla övünen Trabzon, artık mesleğini devredecek genç arıyor.
Çünkü yıllardır gözden kaçan bir gerçek var; Mesleki eğitimin itibarı azaldı.

Bu yazıyı hazırlamadan önce mesleki eğitimle ilgilenen birçok hocamla görüştüm. Uzun yıllardır da bu alana kafa yoran bir arkadaşınız olarak aslında çok da farklı şeyler duymadım. Kısacası hemen hemen herkes aynı sorunlardan bahsediyor. Ama her biri o kadar derin ki, hepsine tek bir yazıda değinmek neredeyse imkânsız.

Fen liseleri dolup taşarken meslek liseleri ve mesleki eğitim merkezleri çoğu zaman “başaramayanların gittiği yer” olarak görülüyor. Oysa bir mesleği öğrenmek; zeka, planlama, sabır ve iletişim ister. Yani hem aklın hem elin birlikte çalıştığı bir süreçtir.

Trabzon’daki mesleki eğitim merkezleri 15 yaşından itibaren öğrenci alıyor. Haftanın dört günü iş yerinde, bir günü okulda geçen bu model aslında mükemmel bir sistem.

Genç hem meslek öğreniyor hem lise diploması alıyor, hem de devlet desteğiyle gelir elde ediyor. Bu miktar normalde asgari ücretin 3’te 1’i oranında fakat bazı işletme sahipleri bu ücretlere kendisi de ekleyerek öğrencinin motivasyonunu arttırıyor. Üstelik eğitim süreci sonunda öğrencilerin kalfalık belgesi, ardından da sınavla ustalık belgesi alma hakkı var. Ama bu sistem hâlâ yeterince tanınmıyor.

Bugün Türkiye’de evinde küçük bir tamirat yaptırmak istesen usta bulmak zor. Bulduğunda ise ücretler çoğu memur maaşını geçmiş durumda. İyi ki de geçmiş; çünkü bu durum, bir mesleği olmanın değerini gösteriyor ve gençlerimizin, ebeveynlerimizin emeğe hak ettiği değeri vermesi gerektiğini hatırlatıyor belki de.

Sanayiye gitsen, her atölye, her tezgâh dolu; işi olmayan usta neredeyse yok. Bu tablo, meslek sahibi olmanın ne kadar değerli olduğunu açıkça gösteriyor. Gençlerimiz yıllarını üniversite sıralarında hedefsizce geçirmek yerine, bir meslek edinmenin gücünü fark etmeli. Ne iş yaparsa yapsın, elinde mutlaka bir mesleği olmalı.

Bugün Avrupa’da usta bulmak neredeyse imkânsız hale geldi; bu da gösteriyor ki geleceğin en güçlü sermayesi, el emeği ve beceridir.

Bir diğer büyük sorun ise staj yapılacak işletme bulmak. Çünkü işletmede “usta öğreticilik belgesi” şart. Oysa ustalık belgesi olan herkes kısa bir eğitimle bu belgeyi alabiliyor. Bu sadece bir evrak değil, geleceğe atılmış bir imza.

Her usta, yanında yetiştirdiği her çırakla kendi mesleğinin ömrünü uzatıyor. O yüzden iş yerinin alt yapısını yeni neslin de keyif alabileceği şekilde dizayn etmek meslek lisesinden ve mesleki eğitim merkezinden gelen öğrenciye daha hassas davranmak geleceğimiz için elzem bir durumdur.

Trabzon’un üretim kültürünü yeniden canlandırması gerekiyor. Sanayi, mobilya, gıda, metal, turizm… Bu şehirdeki her işletme, aynı zamanda bir eğitim yuvası olmalı.
Devlet, meslek lisesi ve mesleki eğitim merkezi okullarından mezun olan kişileri istihdam eden işletmelere özel teşvikler vermeli. Okullar ise çağın teknolojisine uygun hale getirilmeli.

Ve belki de artık “Proje Meslek Okulları” dönemi başlamalı. Bu okullar sınavla öğrenci almalı.

Okulların alt yapısı Bursa İnegöl Mesleki Eğitim Merkezi Kampüsü gibi dizayn edilmeli. Hem sektör hem okul birbiriyle daha çok iletişim halinde olmalı. Ustanın çekici, kalfanın ölçüsü, çırağın emeği bu ülkenin temel direğidir. O yüzden sadece milli eğitim camiası olarak değil toplum olarak bu sorunu çözmek için gerekeni yapmalıyız.

Siyasilerimiz kavga ortamından uzaklaşarak bu tür konuların üzerine eğilmelidir, bu sorunları çözmek için birbiriyle yarışmalıdır.

Turizmde öne çıksak da, Trabzon’un asıl kimliği ve geleceği, üretim kültürünü yeniden canlandırmakla şekillenecektir. Çünkü bir şehir üretmeyi unutursa, kendini anlatma gücünü de kaybedecektir.

 

Erhan Eroğlu

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
103 Yorum
Erhan Eroğlu Arşivi

Türk Milletinin Gururu; Cumhuriyet

29 Ekim 2025 Çarşamba 10:26

Toplumun kayıp saatleri

07 Ekim 2025 Salı 10:24

Dükkânlar açık, peki ya dijital kapılar?

18 Ağustos 2025 Pazartesi 12:14