Teknolojinin ve yapay zekanın gelişmesiyle birlikte dijital veri hacmi her geçen günde artarken, bu verilerin yedeklenmesi de karmaşık bir hal almaya başlıyor. Sıradaki adım ise veriyi sadece depolamakla kalmıyor o verileri de olası bir ihtiyaç durumunda anında erişilebilir ve işlenebilir bir halde tutabilmektir. Bu sebepten ötürü markalar veya büyük kurumlar, genel olarak kullanılan tek katmanlı yedeklemenin aksine, senkron replikasyon veya sürekli izleme sistemlerine yönelmeye başlıyor.
Söz konusu değişimin temel nedenlerinden, günümüzde artık verilerin olası kaybının, üretimden başlamak üzere birçok alanda anında nerdeyse eylemleri durdurabilecek kritik bir hâle gelmesidir. Herhangi bir dosyanın bozulması ya da bir sunucuda meydana gelebilecek bir olumsuz durum, eskiden belirli bir alanın problemi sayılırken günümüzde ise bütün işleyişin tamamını etkileyen büyük bir riske evrilmesidir. Bu nedenle verilerin yedeklenmesi, temel ve basit bir güvenlik uygulaması olmaktan çıkıp tamamıyla operasyonel sürekliliğin aktif olduğu bir işlem hâline geliyor.
Yeni düşünceler ve eylemler, veri yedeklemenin artık belirli bir zaman periyotlarında değil, süreklilik esaslı olarak yapılmasını zorunlu olarak kılıyor. Bu da kurumların yalnızca depolama kapasitesini değil, veri sistemlerini ve iş akışlarını da yeniden oluşturmasını gerektiriyor. Sonucunda ise yedekleme, teknik bir zorunluluktan çıkıp, modern çalışma düzeninin stratejik altyapısı hâline gelmiş bulunuyor.