Günümüz şartlarında insanlar maalesef hızlı, öfkeli ve bir o kadar da acelesi bir hale geldi. Örnek vermek gerekirse genellikle trafikte birine yol verildiğinde bu eylem karşısında teşekkür beklemek bile çok zor bir şeymiş gibi geliyor. Oysa ki bir merhaba, bir gülücük ya da bir “hayırlı işler” demek karşımızdakinin gününe renk katarak güzelleştirebilir. Nezaket, ne parayla ne de kıdemle ölçülür. Nezaket tamamıyla yalnızca insan kalabilme meselesidir.
Eskiden büyüklerimizin yanında rahatsız olmasınlar diye yüksek sesle konuşulmaz, bereketi ve beraberlik olsun diye sofralara birlikte oturulurdu. Bugün akıllı ekranlar maalesef aramıza aşılmaz duvar ördü. Ne yazık ki aynı masada oturup birbirimize bir o kadar daha uzaklaştık. Teknoloji her geçen gün ilerledikçe, sahici duygular da bir o kadar geriye gidiyor. Naifliğin ve alçakgönüllülüğün yerini tamamıyla “ben haklıyım” tavrı aldı. Oysa haklı olmaz karşımızdakini kıracağımız anlamını taşımamaktadır.
Toplumlar, bakıldığında o kadar basit ve küçük şeylerle yıkılabilir ki.. Kırıcı bir çift kelime, söylenmeyen bir teşekkür, yok sayılmış bir kalp… Bizlerin yeniden saygıyla dinlemeyi, empati yapabilmeyi, anlamayı öğrenmemiz gerekiyor. Çünkü bu duygular yalnızca davranış biçimi değil aynı zaman da insanlığın ve huzurun sesidir. Ve o ses ki maalesef her geçen gün biraz daha kısılıyor.