İbrahim Değil

İbrahim Değil

Rezil bir yayın ve mizah üstüne

Ülkemizde yaşanan büyük yıkımla ilgili aşağılık bir karikatür yayımladı geçen hafta. Bu yayının, insanlık düşmanı olduğunu gösteren başka rezillikleri de var.  Mizah, bu ırkçı zavallıların yaptığının tam tersidir oysa. İncelik ve zekâ ister. Mizahçı, bir topluma veya kesime düşmanlık yapmaz. Şiddetin, zulmün, kötülüğün karşısındadır. Vicdan sahibi olduğu için her şeyin mizahının yapılamayacağını da bilir. Ölüm acısı gibi… 
“Mizahçılara bakın, hepsi aksi, ters adamlardır.” diyor Umur Bugay. Ama insanlığın yararına bir aksiliktir bu. Aksayan bir şey, kötü yapılmış bir iş onları huzursuz eder. İsterler ki her şey daha iyi, daha güzel olsun. Bunun için de müzmin muhaliftir mizahçılar. Oy verdikleri parti iktidarda olup bir yanlış yaptığında onu da eleştirmekten çekinmezler. “Topluma dayatılan tabuların, yalanların gerçek yüzlerini göstermek için çalışırlar… Ben eğer mizahçıysam, hamasete, fanatizme karşıyım. Felsefe ve bilimdir insanı aydınlatacak…” diyor, unutulmayan yapıtların senaristi.
Savaş düşmanı Aristophanes’in “Barış” adlı güldürüsü, 2 bin 400 yıl sonra bile insanları güldürebiliyor. Usta işi mizah, böyle, zamana dayanabilen bir şeydir. 13. yüzyılda yaşadığı kabul edilen Nasrettin Hoca’nın, “Biraz da biz ölelim, el elin eşeğini türkü söyleyerek arar, dostlar alışverişte görsün, ölme eşeğim ölme, sahibi ölmüş eşeği kurt yer…” gibi özlü sözler üreten mizahi öykücükleri de böyledir. 
130 yıl kadar önce Trabzon valiliği yapmış olan Direktör Ali Bey’in “Lehçetül Hakayık” adlı mizahi sözlüğündeki onlarca nükteli söz de değerini koruyan mizaha örnek gösterilebilir:
Şair: Söz kantarcısı.
Yetenek: Bağışlanmaz hata.
Hizmet: Unutkanlara yapılan iyilik.
Saçma: Bize karşı çıkanların görüşleri.
Hafıza: Menfaatimize uygun fikirleri depoladığımız sandık.
Müttefik: Bize ihtiyacı olan. 
Şöhret hırsı: Çok yükselmek için çok alçalmayı bilmek.
Adalet: Ayarı bozuk terazi.
Gurur: Tüyleri döküldüğü hâlde yine kuyruğunu yelpaze gibi açan tavus kuşu…
İyi mizah böyle bir şey. Biz de bu alanda kalem oynatan bir emekçiyiz fakat şimdi mizah üzerine birkaç kelam ederken mizah yapacak durumda değiliz. Geçen haftaki korkunç felakette çok büyük acılar yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz. Giden canlar geri gelmeyecek elbet. Deprem bu coğrafyanın bir acı kaderi. Ama bu tür felaketleri çok daha az yıkımla atlatabilmeliyiz. Akılla, bilimle, liyakatle, denetimle yarınlarımız daha güzel olacaktır.
“değişen bir şey yok hiç / ölüm hariç.
aynı gökyüzü aynı keder” diyor Behçet Aysan. Oysa ölümler de değişmeli, kederler de…
Kaybettiğimiz on binlerce canımıza rahmet, bedeni ve yüreği yaralı tüm insanlarımıza acil şifalar diliyorum.

YAZIYA YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.