Tüm profesyonellerin malumu olduğu üzere dünyada ki turizm hareketliliği değişmekte ve bu hareketlilik aynı değişim oranında da çeşitlenmekte. Öyle ki artık turist kavramının yanında gezgin kavramını da zikretmeye ya da duymaya başladık. Ortak noktaları merak ve hareketlilik olan bu iki olgunun beklentileri ve arayışları birbirinden ayrışmakta. Bu gerçeklik biz turizm bölgelerini onların satın alma reflekslerini nasıl etkileyeceğimizi tekrar düşünmemiz gerektiği ile baş başa bırakmakta.
Öyle ki; destinasyonlar kendilerini bu iki kavramın beklentilerine göre konumlandırmak ve bu pastadan pay almak için ne yapmaları gerektiğini iyi düşünmek zorunda. Bu noktada kendini hissettiren en önemli olgu hiç şüphe yok ki çeşitlilik. Bahsettiğimiz çeşitliliğin sağlanması uzman bir bakış açısına ihtiyaç duyarken bunu tanıtmak ise başka bir iş ve profesyonellik gerektirmekte.
Dünyadaki durum bu şekilde iken maalesef şehrimiz konuyu gerçekliğin çok uzağında ele almakta ve son yıllarda bir salgın şeklinde pandemi diye tanımladığımız fotoğraf verme-kendinden bahsettirme hastalığı içerisinde savrulup durmakta. Bütün tanıtım faaliyetleri maalesef bireysel PR hassasiyeti önceliği olan insanların hırslarında eriyip gitmekte.
Bir önceki yazımız da sahip olduğumuz mirastan ve bu mirasın üzerindeki coğrafyanın kıymetinden bahsetmiştik. Peki bu mirasın tanıtımı noktasında en son etkin ve adından söz ettiren çalışmayı hatırlayanınız var mı? Benim belki bir tane.
Dünya üzerinde bizim alternatiflerimiz olarak gösterilen ve rekabet içinde olduğumuz destinasyonlarla kıyası bırakın komşu iller ile bile karşılaştırıldığın da geride kaldığımız bir dönemden geçiyoruz.
İstanbul-Ankara ölçeğinde tanıtım günleri ve tereyağı-kuymak denkleminde üçüncü sınıf sosyal medya temsilcilerinin pazarlama uzmanlığı uhdesinde kaldığı bir yılı geride bırakıyoruz. Dubai , Berlin, Londra dahil dünyanın sayılı fuarlarına bir o kadar b2b görüşmelerine katılmış birisi olarak söyleyebileceğim en önemli şey ; çok daha etkin yerlerde kullanılacak bütçeler bazı kişilerin hem içerik hem de yarattığı etki anlamın da tam bir fiyasko ile sonuçlanan çalışmaları ile heba edilmekte. Hemen bir tanesini sizlerin hafızalarında tazelemek isterim; 85 milyonluk ülkede iki üç bin beğenisi olan kişileri sosyal medya fenomeni diye yüz binlerce dolar harcayarak götürdükleri Katar programı bunun en bariz örneği. Evet uluslararası bir faaliyete kerameti kendinden menkul bir sosyal medya hesabı sahibi ile gidildi. Hatta aynı fenomen önümüzdeki günlerde yine şehrimizde boy gösterecek.
Aynı anda 10 binden fazla uçağın havada olduğu, günde 6 milyon kişinin yer değiştirdiği bir dünyada, bütçelerimizi kullananların hem bölgemize hem de dünyaya daha global bakmaları, mikro-milliyetçi ve karikatürize olmuş tavırlardan sakınmaları en büyük dileğimiz. Sosyal medya hesaplarımız aracılığı ile evimizin içerisine kadar giren doğru tanıtım faaliyetleri tüm satın alma sürecimizi etkileyebilmekte. Özellikle alanında başarılı olmuş ,dünya çapında kabul görmüş fenomenlerin yanı sıra bizleri etkileme ve karar verme süreçlerimizde güvenirlilikleri ile yönlendirme kabiliyeti olan tüm uluslararası aktörleri ve imkanları sürece dahil etmek birinci önceliğimiz olmalı. Örneğin bugün beğeni toplayan dizi ve sinema projeleri çekildikleri bölgelere uzun süreler seyahat refleksi oluşturmakta.
Bu vesile ile aralık ayı içerisinde birincisi düzenlenecek olan şehrimizin ilk uluslararası film festivalinin duyurusunu yapmak isterim. 24-28 Aralık tarihleri arasında düzenlenecek olan ve ulusal ve uluslararası yüzün üzerinde film, belgesel ve kısa filmlerin gösterileceği Altın Taka Ödülleri adı altında derecelendirmesi yapılacak keyifli bir festival şehrimize kazandırılacak. Devamlılığı sağlandığı takdirde saygınlığı ve etkisi artacak bu festivale katılacak ünlü sinema yüzlerinin şehrimizle ilgili yapacakları paylaşımların etkisi emin olun paha biçilemez ölçekte ve etkide olacaktır. Hiç şüphe yok ki uzun ve meşakkatli bir yol ve en önemli ihtiyaç yine işinin ehli profesyoneller. İyi ve keyifli bir hafta diliyorum.
