Bir hikâyeye sahip olmak çok kıymetli. Yerel motifleri güçlü olan bölgelerin hikâyeleri de güçlü olunca bulundukları coğrafyanın dışına çıkarak küresel bir etki yaratabiliyorlar. Bu etkiyi gelire dönüştürme imkânı da en kolay turizm sektörü ile mümkün olabiliyor. Bunun için ihtiyaç duyduğumuz en önemli şey ise bu bilinci oluşturmaktan geçiyor. Turizmi ile Kültür/Bilinç kelimelerini hemen hemen tüm yazılarda birlikte kullanmaya çalışıyorum çünkü sorunlarımızın temelinde yatan asıl gerçek bu kültürün şehrimizde eksik olması. Bu bilince erişmek için bahsi geçen eksiği tamamlamış organizasyonlardan faydalanma yönteminden bahsederek yapılabilecekleri paylaşmaya çalışacağım.
Bir başka eksiğimiz ‘Know How’
Ne yapılacağı, nasıl yapılacağı ve nerede yapılacağına dair bilgi sahibi olma ve bu bilgi ile aksiyon alabilme becerisi olarak kısaca ‘know how’ denen birikimi edinmek her sektör için olduğu kadar turizm sektörü içinde hayati önem taşıyor. Öyle ki bu kavram tüm dünyada insanlar, şirketler ve ülkeler arasında transfer edilebilir hatta satılabilir kıymetli maden muamelesi görüyor.
Eksikliğini vurguladığımız turizm kültürünün/bilincinin oluşması için en önemli yol gösterici de iş hayatının bilimi sayılan beceri paketi de diyebileceğimiz yine bu know how kavramı. Buradan hareketle yapılması gereken, ihtiyaç duyduğumuz bu gücü, kavramın şehrimizdeki temsilcilerinde aramak.
Peki bize, sektörümüze ve nihayetinde şehrimize nasıl gelir
Örneğin bu pakete sahip konaklama temsilcisi marka oteller şehrimizin sokaklarında dünya çapında güçlü isimleri ve logoları ile kendisini gösteriyor. Tam bu noktada ‘gösteriyor’ yerine ‘hissettiriyor’ kelimesini kullanmayı çok isterdim. Ama dünya çapında kıymeti olan ve çok ciddi ücretler ödenerek şehrimize getirilen bu markalardan istifade edilmediği/edilemediği bir gerçek.
Örneğin bu gerçek, şehrin belki de en uluslararası markaları olan otellerin sektör değerlendirme toplantılarından tutunda uluslararası mecralardaki tanıtım faaliyetlerin de bulunmalarını sağlayamamaktan/sağlamamaktan veya kendilerinden istifade edilmek istenmemesinden anlaşılıyor. Şehrimizde ki yerel marka olan bir otel yöneticisi olarak tüm açıklığı ile söyleyebilirim ki bu markalar olmadan yapılan her faaliyet eksik ve etkisiz kalacaktır.
Marka otellerin getirebilecekleri ve hissettirebilecekleri
Bir örnek vererek konuyu somutlaştıralım. Şehrimizde dünyanın her noktasında oteli olan markalar var. Bu markalar tüm temsilcileri ile dünya çapında kıymeti olan veriler ve öngörü içeren raporlar paylaşmakta. Bunun o otel yatırımcısına ve yöneticisine dolayısıyla faydalanılırsa bulunduğu şehrin sektör planlamasına sunacağı katkıyı başka nereden sağlayabilirsiniz?
Bir başka husus ise acentede/turistte/gezginde/misafirde ‘güven duygusu’ oluşturmak, pazarlanmaya çalışılan bölgede bu güçlü markaların varlığı ile sağlanabilir. Bu duygunun satın alma refleksine dönüşmesine gidecek yolu açacak olan emin olun bu markaların katılımlarıdır.
Bölgemizin çeşitli noktalarında heybetli ve şık binaları ile boy gösteren bu markalardan şehrimiz adına faydalanmak bu otellerin sahibi ve yöneticilerinin de misyonu olmalı. Ama asıl sorumluluk, bu imkânı onlara açmak, onlarda bu heyecanı/şevki oluşturmak ile şehirde yaşayanların temsilciliğini yapan yerel yönetim, oda ve sivil toplum örgütlerinde diye düşünüyorum.
Yerel ile evrensel olanın ilişkisi anlamında en vasat dönemi yaşıyoruz
Bu vasatlığa ait sorumluluk söylediğimiz gibi iki taraflı. Bunu ortadan kaldırmak için çaba sarf etmek öncelikle bilgiye hürmet etmekle başlar. Sektör sırf Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisin de ilk sırada yer alan yemek ve uyumak ihtiyacını giderdiği için başta yeme içme ve ağırlama olmak üzere turizmin en önemli dinamikleri hakkında kanaat belirtme cesaretini gösterenlerden ancak know how sahibi kişi ve kurumları sürece dâhil ederek kurtulabilir.
Aksi halde 2026 Turizm almanağına da tıpkı bu yıl olduğu gibi ancak ‘meydan da çok arap var’ yazarız.
İyi haftalar.