Eğitim ve sağlık, bir toplumun ilerlemesinin ve refahının temel taşlarıdır. Bu iki alan, bireylerin hayatını doğrudan etkileyen ve sosyal adaletin sağlanmasında çok önemli rol oynayan alanlardır. Ancak son yıllarda, bu temel hizmetlerin özelleştirilmesi yönündeki politikaların artış göstermesi, derin tartışmalara yol açmaktadır. Özelleştirme, bu hizmetlerin niteliğini ve erişilebilirliğini ciddi şekilde tehdit eden bir unsur haline gelmiştir.
Eğitim sisteminin özelleştirilmesi, eşitlik ilkesini zedeleyen en büyük unsurlardan biridir. Kamu okulları, herkesin temel bir eğitime erişmesini sağlamak üzere tasarlanmıştır. Ancak, özelleştirme politikalarıyla birlikte özel okulların sayısındaki artış ve kamu okullarına yönelik yatırımların azalması, gelir farklılıklarının eğitime erişimde de kendini göstermesine neden olmaktadır.
Maddi imkânları daha iyi olan aileler çocuklarını özel okullara gönderebilirken, dar gelirli aileler kamu okullarıyla yetinmek zorunda kalmaktadır. Bu durum, çocuklar arasındaki eşit olmayan başlangıç noktalarını daha da derinleştirir. Öte yandan, eğitimin özel sektörün kazancını önceliklendirdiği bir alan haline gelmesi, kaliteyi ikinci plana atan bir yaklaşımın ortaya çıkmasına yol açabilir.
Sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi, toplumsal adaleti baltalayan diğer bir sorundur. Sağlık, bir insan hakkıdır ve ticarileştirilmesi kabul edilemez. Ancak, özel hastanelerin ve sigorta şirketlerinin ağırlık kazandığı bir sistemde, bireylerin sağlık hizmetlerine erişimindeki temel kriter, ekonomik durumları haline gelmektedir.
Dar gelirli bireyler, özel hastanelerin yüksek maliyetleri nedeniyle gerekli tedavileri alamamakta ya da kamu hastanelerindeki uzun sıra ve yetersiz altyapı nedeniyle mağdur olmaktadır. Sağlık sisteminin özelleştirilmesi, hastaların nitelikli ve zamanında hizmet alımını engelleyerek bireylerin yaşam kalitesini düşürmektedir.
Eğitim ve sağlık sisteminin özelleştirilmesi, toplumsal yapıda derin ayrışmalara neden olabilecek tehlikeler taşımaktadır. Bu nedenle, bu alanların devlet kontrolünde kalması hayati bir gerekliliktir. Devlet, bu iki temel hizmet alanında yatırım yaparak herkesin eşit şartlarda bu hizmetlere erişmesini sağlamalıdır.
Bir toplumun gelişmişliği, eğitim ve sağlık gibi temel hakların nasıl sunulduğuyla doğrudan bağlıdır. Bu nedenle, bu alanları ticarileştirerek bireylerin hakkının gaspedilmesi yerine, kamu hizmeti anlayışıyla herkese eşit ve nitelikli hizmet sunulması sağlanmalıdır. Sonuç olarak, eğitim ve sağlık devletin öncelikli görevlerinden biri olmalı ve özelleştirme politikalarından kaçınılmalıdır.