Trabzon... Tarihiyle, kültürüyle, insanıyla bu memleketin omurgasıdır. Ama gelin görün ki bazen küçümsenir, bazen dışlanır, bazen de “marjinalleştirilir.” Neden?
Belki de Trabzon’un hakikati bazılarına fazla gelir. Çünkü bu şehir, lafını esirgemez. Doğrusu neyse onu söyler. Günü kurtarmak için değil, kalıcı olmak için yaşar.
Sadece futbolda değil; siyasette, sanatta, edebiyatta, hatta akademide adından söz ettirmiş nice isim çıkarmıştır bu topraklar. Bir şehir düşünün ki hem Karadeniz’in ruhunu taşır, hem de memleketin dört bir yanına kendinden bir iz bırakır.
Futbolda “büyük” diye anılan dört kulübün arasında yer almak kolay mı? 1980’lerden bugüne, Anadolu'dan çıkıp İstanbul’un hegemonyasını yıkan ilk takım olmanın gururunu yaşamak her şehre nasip olmaz. Trabzonspor, sadece bir futbol takımı değil; bir duruş, bir kimliktir.
Siyasette keza... Ülkenin kaderini şekillendiren pek çok ismin Trabzonlu olduğunu unutmak ne mümkün?
Ve kültür... Kemençenin ince tınısı, horonun yeri göğü titreten vuruşları... Karadeniz türkülerinin ağıdında bir coğrafyanın kaderi gizlidir. Hırçındır ama duygusaldır Trabzon. Derinlerde bir yerde hep bir özlem, hep bir sevda taşır.
O yüzden buradan açıkça söyleyelim: Trabzon’a haksızlık etmeyin! Bu şehir sadece bir yerleşim yeri değil, bir karakterdir. Memleketin lokomotiflerinden biridir. İtildikçe daha çok direnmesini bilir. Ve unutmayın; bu ülkenin kalbi, sadece Ankara'da değil... O kalbin güçlü atışlarından biri de Karadeniz kıyısında, Trabzon’da.