Prof.Dr. Osman Bektaş

Prof.Dr. Osman Bektaş

İşgala açık kıyılarımız

Tüm dünyada artan nüfus, gelişen sanayi ve diğer sosyoekonomik koşullar arsa ihtiyacı konusunda dikkatleri her zamankinden daha fazla deniz kıyılarına çevirmiştir.

Bu koşullar altında denizel kıyılarımızı çevrecilerin öngördüğü gibi ne pahasına olursa olsun korumalımı?  Yoksa daha gerçekçi bir yaklaşımla toplumsal ihtiyacı karşılayacak, çevreye en az düzeyde zarar verecek şekilde denizden yer kazanmaya yönelik ( land reclamation ) çağdaş bir kıyı yönetimi yasası mı uygulamayız?

Aslında tüm gelişen ve gelişmekte olan ülkeler değişen dünya koşulları altında çevrecilerin karşı duruşlarına rağmen denizlerden yer kazanmayı benimsemek zorunda kalmışlardır. Ancak konu ile ilgili uygulamalar etkin yasa ve yönetmeliklerle sınırlandırılmıştır. Başka deyişle kıyıları salt korumak yerine çağdaş, sürdürülebilir bir kıyı yönetim modeli benimsenmiştir.

Çağdaş kıyı yönetimi politikası denizden hangi amaçla kamu yararına yer kazanılacağını sorgulayan, dolgu şekli ve yöntemini bilimsel verilerle sınırlandıran, uzun vadede çevrede oluşabilecek olan zararları ön gören ve bunları en az a indirecek önlemleri alabilen özellikte olmalıdır. 

Bu günkü haliyle etkin bir kıyı yönetimi yasamız olmadığından kıyılarımız korumasız ve işgale açıktır.

Bu zorunluluktan dolayı Kıyı Kanunda yapılacak olan değişikliklerin 2 yıl içerisinde  tamamlanacağını söyleyen Bayındırlık ve İskan Bakanı sayın Mustafa DEMİR kıyı işgalini aşağıdaki gibi özetlemeğe çalışıyor:

‘Kıyı kenar çizgisi çalışmalarının %50 den fazlası tamamlanmıştır.

Amaç kıyıların korunması, yasaya uygun hale getirilmesi ve işgallerin önlemesi diyor’

İşgalciler kimlerdir?

  • Sahillerde yapılan ikinci yazlık evler, tatil siteleri

  • Arazi kazanmak için yapılan dolgular

  • Ulaşım sorunu adına yapılan oto yollar bu kapsamda sayılıyor ( Hürriyet / Nuray Babacan 25 Ocak 2011 ).

Geçmişten bu güne dek süre gelen kıyı işgalleri karşısında başta toplumun, üniversitelerin, sivil toplum örgütlerinin davranışları ve tepkileri nasıldır?

Esas olarak gelişmiş ve gelişmekte olan toplumların kıyı işgallerine karşı verdikleri tepkiler ve bu tepkinin sonucunda ulaşılan başarısız sonuçlar benzerlik arz eder.

Ancak aradaki fark, gelişmekte olan ülkeler kıyı işgallerini ve çevre tahribatını en fazla gazetelerde tartışırken gelişmiş ülkeler işgalleri, işgallere karşı tepkileri, toplumun çevreye karşı duyarlılığını, basının rolünü bilimsel verilerle makaleler halinde uluslararası bilimsel dergilere taşıyabilmektedirler.

Japonya da Isahaya Körfezinin doldurulması sırasında toplumun ve basının zaman içerisinde değişen rolünü açıklayan uluslararası makalenin ( The roles and limitations of newspapers in environtmental reporting. Case study: Isahaya Bay land reclamation Project issue. Marine Pollution Bulletiin. 2003. Volume, 47 p.237-243 ) özeti şu şekildedir:

Isahaya Körfezinin doldurularak denizden yer kazanma projesi 1950 yıllarında planlanarak gündem oluşturdu.

1970 yıllarında ise yerel ölçekte ilgili kuruluşların tartışmaları gazetelerde boy göstermeye başladı ise de dolguya yapılan itirazlar basının ilgisizliği nedeniyle etkili olamamış ve 1989 yılında dolgu başlamıştır.

1997 yılında dolgunun önemli bir kısmı tamamlanınca basın dolgunun çevrede oluşturduğu ve oluşturacağı istenmeyen etkilerini gündeme taşımağa başlamış, toplum bu konuda daha da bilgili ve bilinçlendirilmiştir. Ancak artık geriye dönüş söz konusu değildi.

Sonuç olarak çevre konularında medyanın halkı uyarması ve bilgilendirmesinin önemi bilimsel bir araştırmayla ortaya konulmuştur.

Bölgemizde ise Doğu Karadeniz sahil oto yoluna yapılan itirazlar halen mahkemelerde devam ederken hatta proje aleyhine kararlar çıkarken otoban kullanıma açılmıştır.

Rize de yapılan deniz dolgularına önceleri toplum hiçbir itirazda bulunmayıp konuya sadece denizden kazanılan arsa gözüyle baksa da günümüzde özellikle Rize Belediyesi dolgunun olumsuz yönlerini gündeme taşımağa başlamıştır.

Trabzon da ise çevreye karşı daha duyarlı olan toplum güncel Akyazı dolgu projesinin başlangıç aşamasında amaç,  proje, zemin etüdü ve dolgu şekli ve tekniği konularında eleştiriler ve öneriler getirmişse de ve de konuyu mahkemeye taşımışsalar da dolgu işlemi başlamıştır.

Umarız ki 2 yıl sonra tamamlanacak olan kıyı kanunu ile kıyılarımızın ve çevremizin korunması yasalar ve yönetmeliklerle ile teminat altına alınır.

Kıyıların korunması salt kıyıları korumak yerine toplum yararına denizden kazanılacak arsalar yanında iyi bir kıyı yönetim yasası ve politikası ile mümkündür.

 

Prof.Dr. Osman BEKTAŞ

obektas@ktu.edu.tr

YAZIYA YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR