Av.Günfer Erkuloğlu

Av.Günfer Erkuloğlu

Fazlası Zarar..

       ♦ İyi niyette sınır yok

Güzeldir Türk insanı. Yardımseverdir, paralanır hizmet için. Genleri böyle kodlanmış. Hatta bazen fazlaca düşünceli olur bazen, işgüzarlık boyutunda.

Orta yaşın üzeri bir hanım İstanbul’dan otobüse biniyor. Valizini görevliye teslim ediyor ve bir de evcil hayvan taşınan kutulardan bir tane.

Muavin soruyor “Bu ne abla?” “Kedim .” diyor kadın. İçerde olmaz aşağıya koyalım valizlerin önüne doğru diyor muavin. Kadın da kabul ediyor.

Yolculuk başlıyor. Muavin şoförle sohbet ederken kediden bahsediyor. Şoför vicdanlı adam endişeleniyor kedi için ve mola verdiklerinde muavine kediyi kontrol etmesini söylüyor.

Molada muavin bagajı açıyor, kedi kutusunda fakat hareketsiz yatıyor. Uyuduğunu düşünüp bırakıyor öylece.

Bir dahaki molada muavin yine kontrole geliyor. Hala uyuyan kediye çekingen bir tavırla sesleniyor “Şiişşt… pişt… kedi.”

Kedide ses yok. Sallıyor kutuyu  ve o an anlıyor; kedi sizlere ömür.

Panikleyen muavin çay içmekte olan şoförün yanına koşuyor. ”Abi kedi ölmüş..”

Beraberce kutunun yanına geliyorlar. En temiz duygularıyla ölü kedinin sahibini üzmemeye ve hızlı bir çözümle merhumu canlı bir kediyle değiştirmeye karar veriyorlar.

Terminal çöplüğü taranıyor, bizim müteveffaya benzer renklerde bir kediyi iki kafadar sıkıştırıyor.

Kedi tutsaklığa direniyor, tırmalıyor bunları, kan ter içindeler ama görev tamam.

Yeni kedi kutuda.

Fakat vicdan azabı da yakalarında. Yol boyunca huzursuz oluyorlar.

Vakfıkebir’e doğru kedi sahibi hanım inmek istediğini söylüyor.

Şoför otobüsü durduruyor, üçü birlikte aşağı iniyorlar. Önce valizi teslim ediliyor sonra da kedi. Kadın kutuyu alınca önce bir tartıyor elinde, biraz şaşkın.

Kutudan miyavlama sesi gelince de olanca gücüyle fırlatıyor kutuyu yere.

Şoför şaşkın, muavin şaşkın, kadın şaşkın. “Nasıl olur”diye bağırıyor “Nasıl olur, kedim ölmüştü  köyüme, gömmeye götürüyordum..”

      ♦ Romantizm diye diye, erkeklik yerlerde

Köklerimize bakalım. Erkekler at üzerinde, savaşçı, avcı. Ne kadar kuvvetli, o kadar makbul.

Geçenlerde bir haber programında izledim. Mesleği doktorluk olan bir arkadaş, bilmem kaç bin fit yükseklikte paraşütle atlamış, süzülürken de bir taraftan keman çalıp bir taraftan bet sesiyle şarkı söyleyerek aşkını ilan etmekte.

Valla açık söyleyeceğim biz Türk kadınları geneli sevmeyiz böyle yumuşak işleri.

He bir de görüntü de garip; eğitmen yardımı ile paraşütle süzülüyorsun. Bu sebepten bir başka adamın kucağındasın, elinde keman ve “….sen benim gözümün nuru, kalbimin atışı, ruhumun pırıltısı…” E olmadı ki.

Boş yere söylenmiyor; kadınlar ayakları yere basan adam isterler hayatlarında diye.

Bu tip zırvalıkları önlemek için hep bu söylemler..

Not: Sizlerle paylaştığım e-posta adresime göndermiş olduğunuz mesajları memnuniyetle okuyorum. İlginize teşekkür ederim.

Değinilmesini istediğiniz hususları, olumlu olumsuz eleştirilerinizi lütfen bana yazın.

YAZIYA YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR