Turgay Beşyıldız

Turgay Beşyıldız

Anarşist ruhlu bir adamın direnişi!

Trabzon’un deniz gören Çömlekçi Mahallesi’ndeki evlerinde, 1958 yılının soğuk bir aralık günü dünyaya geldi.

Lokantacılık yapan babasını, 13 yaşında bir trafik kazasında kaybetti.

Hayriye annesi, 85 yılı aşkın bir süre kapı gibi arkasında durmaya devam ettikten sonra onu da kaybetti.

İkisi kız, 7 kardeşin 5 numaralı oyuncusu, İskenderpaşa İlkokulu ve Cumhuriyet Ortaokulu’nda okudu. Affan Lisesi’nden sonra, KTÜ Eğitim Fakültesi Sosyal Bilimler Bölümü’nden mezun oldu.

Anarşist ruhlu bir adamın direnişi!


*
O Sosyal Bilgiler yada Tarih öğretmeni olma yerine futbol dünyasına girmeyi tercih etti.

Futbolla tanışmadan Tekirdağ’da kısa dönem olarak selam çaktı bayrağımıza, vatana…

Kışlada silah tesisatını depocuya teslim etmesinin ardından, Trabzon’a yeniden geri adım attı.

Bu dönemlerde kitaplarla haşır, neşir oldu. Kitap okumaktan gözlük takmaya başladı.

Özelikle fanatik ve radikal bir anlayış olmayan bir düşünceyi ve tasavvuf’u öne çıkarın Mevlana’nın eserlerine çok takıldı. Mustafa kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını inceledi okudu. Mevlana ile Atatürk’ün kendi alanlarında çok ama çok önemli şahsiyetler olduğunu önemle hep vurguladı.

Tüm evrensel dinlere bir bakış attı. Bluss, caz müziğini çok seviyor. Gitar ve piyano vazgeçilmez enstrümanları. Bu dalda isim yapmış sanatçıları dinlemek, sıra dağlardaki rüzgarın ve kıyıya vuran dalgaların sesini dinlemek gibi onun için. Kilise müziğini farklı bir tarz olduğu için, benim gibi oda seviyor. Aynen Ney müziğine bayıldığımız gibi… Belgesel yapımlara ve western filmlerine hayran.

TRT-1’de pazar sabahları western filmi seyrederken, ekran karşısında ailece kıymalı, peynirli yiyenlerden oda. Nilüfer Cansu ve İrem Tuba isminde iki yetişkin kız babası.

Anarşist ruhlu bir adamın direnişi!
*
İlk olarak, alt yapılarda meşin yuvarlağı tanıdı.

Futbolla asıl tanışması ise vatani görevinden sonra oldu. Trabzon’un o zamanlardaki futbol ve oyuncu kalitesi yüksek amatör kümesinde, Necmiati ve Erdoğduspor’da forma giydi. Amasyaspor’da çok kısa bir dönem profesyonel futbol oynadı. Ailesinde kendisi gibi futbola bulaşan kardeşi sadece Halil İbrahim oldu. Bu isim sırasıyla Trabzonspor, Galatasaray, Antalyaspor ve Malatyaspor’da forma giymişti.

Kendisi ise Kısa süren Amasyaspor macerasından sonra 23 yaşında aktif futbol oynamayı bırakıp, genç yaşta antrenörlüğe soyundu. “Ben bu işi biliyorum ama oynayamıyorum, o zaman oynatayım” düşüncesiyle, Trabzon İdmangücü’nde İlk antrenörlük deneyimine başladı.

Bütün kategorilerde Trabzon şampiyonluğunu yakaladı. İdmangücü’nde 3.lige çıkmayı elde etti ama yönetimi amatör kalmakta karar kıldı. Aynen o yıllarda İdmanocağı’nın yaptığı gibi, doğru da karar verdiler hani.

Trabzonspor’un alt yapısında değişik kategorilerde görev yaptı. İlerleyen yılarda alt yapının başına da geçti. Trabzonspor tesislerine ilk adım attığında 30 yaşındaydı. Özkan Sümer koordinatörlüğünde alt yapıda oyuncu izleme bölümünde göreve başladı. Minik, Yıldız, A ve B Genç Takım seviyelerinde görev aldı, tam 5 yıl. Ayrılırken kendi deyimiyle “ İçimdeki enerjinin bana yapmış olduğu bir baskıyla, düşüncelerimi ve felsefemi uygulayabileceğim yeni bir dünya aradık ve riske girdik ” görüşü hakimdi.

Giray Bulak’ın asistanı olarak profesyonel teknik adam dünyasıyla 1977’de tanıştı. Göztepe, Sakarya, Antalya ve Elazığspor’da, asistan, yardımcı antrenör olarak görev yaptı.

Bu ara Ahmet Suat Özyazıcı, Vanspor’u çalıştırırken, onun denetiminde Vanspor’da Altyapı Koordinatörlüğü’ne soyundu. İzmir Aliağa GSK kulübünde görev yaptı.

Sakaryaspor ve Bulancakspor’da eşofmanlarını yine giydi. En son Elazığspor’da Giray Bulak’ın yardımcıları olarak, Mehmet Birinci ile beraber çalıştıktan sonra, Trabzonspor’un Alt yapı Koordinatörlüğü’ne getirildi kısa bir dönem.

İki kez çağrılmış, koltuğuna tam oturmadan her nedense kovulmuştu.

İlk kez tek yetkili olarak Gümüşhanespor’un başına geçti. Ardından 3.lig de Pazarspor’da aynı yetkilerle devam etti ve ilk yılında 3.ligde takımını şampiyon yaptı. Sezonun bitimine üç maç kala, şampiyonluğu garantilemiş bir takımın başına Hasan Vezir’i getirmelerini, hayatında kendisine atılan en büyük kazıklardan biri olarak niteledi. Zamanın Pazarspor Kulüp Başkanı ve yönetimi tarafından şampiyonluk primi olarak gönderilen 2004 yılında ki, o günkü rakamla 7 milyarı almayarak “Kendisine şovenist’lik yapıldı.“ fikriyle geri iade etti, üstelik paraya en çok ihtiyacı olduğu zamanda.

Anarşist ruhlu bir adamın direnişi!
*
Genelde “İnsanın karakteri, kaderidir” diyen bu adam, Ofspor’u devir alıp onu da şampiyon yaparak 3.ligden 2.lige çıkardı. Kendisine söz verilen 50 bin lirayı alamadı, daha doğrusu Ofspor’un, o dönemdeki başkan ve yönetimi tarafından söz verilen şampiyonluk priminin verilmediğini, üzerine basa basa söyledi. Ardından Arsinspor’u 2.ligde şampiyon yaparak play-off oynattı. İstanbul’un 2.lig ekiplerinden Beylerbeyi’nde 6 aylık bir süre yaşadı.

…Ve İstanbul Beylerbeyispor’dan sonra, hayatında önemli bir iz bırakan Kütahya’da, 2008 yılında kendini Tavşanlı Linyitspor’da buldu. 73 bin nüfuslu bu şirin ilçe halkı ve taraftarı ile kenetlendi.

Trabzonspor’un, Süper Ligde resmen şampiyonluğunun gasp edildiği 2010-2011 sezonunda, Tavşanlı Linyit takımını da tarihinde ilk kez şampiyon yaparak, Bank Asya 1.Ligi’ne çıkarttı. Şampiyonluk primi 30 bin TL’yi aylar sonrada olsa, iki çek olarak aldı.

Bu takımda görev yaptığı sırada bıraktığı uzun sakallarıyla dikkat çekti. Sakal bırakma nedenini, ülkemiz futbolundaki yabancı antrenör ve futbolcu hayranlığına bir tepki ve bir isyan olarak vurguladı. Ruhunu hep bir anarşiste benzetti.

Sezon sonu aynı takım haricinde, Ç.K Rizespor ve Boluspor’dan teklif aldı.

15 yıldır neredeyse hep şehir dışında olduğu ve Trabzon’a gelip gitmekten artık yorulduğu gerekçesiyle ve de kızları üniversite çağına gelmesi, 1461 Trabzon takımının teklifini düşünmeden kabul etmesi, en büyük etkenleri oldu.

Trabzonspor’un Teknik Direktörlüğü’nü zamanı geldiğinde yapmayı hayal edenlerden biri olduğu düşüncesine hep yer verdi. Bu takımın Şenol Güneş gibi çok yetenekli ve çalışkan bir teknik adamının var olduğunu hatırlatarak, kendi stilim olmakla beraber, Şenol Güneş gibi bir değerin, şu an ayak izlerini takip etmeliyim ve ediyorum, felsefesini hep önde tuttu.

Trabzonspor’un kendisine bir kimlik verdiğini ve bunu unutmadığını söyledi.

Anarşist ruhlu bir adamın direnişi!
*
Bazı yöneticilerin zor zamanlarda teknik adamları toplumun önüne atmalarını, o teknik adamların daha önce oluşturdukları davranışlarının geri dönüş refleksleri olarak açıkladı.

Şu sıralar Türkiye profesyonel futbol liglerinde 3.ligler, 2.ligler, 1.lig ve Süper Lig dahil olmak üzere haftalarca mağlubiyet yüzü görmeyen tek takım olarak, Bank Asya 1.Ligi’ne çıkan 1461 Trabzon takımının o zamanda tam yetkilisi olduğunu hatırlattı.

Sezon başı takımın başına geldiğinde, lige iki mağlubiyet ve bir beraberlikle başlarken, tereddüt ve stres içinde kalanların yüreğine haftalar geçtikçe su serpti. Kırmız grupta ligin bitimine 9 maç kala, lig lideri Bandırmaspor’un ardından 1 puan farkla averajla 3.sıraya yerleşti ve şampiyonluğun en büyük adaylarından biri durumuna gelmişti.

İbrahim Hacıosmanoğlu’nun başkan olmasıyla, beklenmeyen bir günün sonrasında sürpriz bir şekilde Trabzonspor A Takımının başına geçti. Özellikle UEFA Avrupa Lig’in de bordo mavili ekiple önemli başarılar elde etti. Ardından yine Süper Lig’de Akhisarspor, Osmanlıspor, Konyaspor ve Ankaragücü’nde idman sahasında düdüğünü boynuna astı.

Futbolda verilen sözlerin yerine getirilip, getirilmemesiyle ilgili olarak bu çerçevede Mevlana’nın bir sözünü hatırlattı “İnsanoğlu yüce bir ağaca benzer, kökü ahdinde durmaktır.“

"Sanatçı olmadan dükkan açma, önce bir ustaya hizmet et sıkılma.” sözünü baz alarak, yanlarında yardımcı antrenörlük yaptığı teknik adamların hepsine teşekkür etmeden geçmedi.

Anarşist ruhlu bir adamın direnişi!

Yakıtını kendi koyduğu, Trabzonspor kulübünün kendisine tahsis ettiği bir otomobili kullandı. En az iki daire alabileceği birikmelerini, birinci derecede yakın akrabalarıyla olan iş dünyasındaki faaliyetlerinde, o an yapması gerektiğini yaptığı için tüm birikimlerini o dönemde kaybetmişti. 4 kişilik ailesiyle babadan kalma, sobalı 60 metre karelik bir evde oturmaya uzun süre devam ettikten sonra, Trabzon’un 1 No’lu Beşirli Mahallesinde ve Şana mevkiinde aldığı yeni evlerle ile yaşama yeni bir sayfa açtı.

Bu sezon bittiğinde yani bir ay önce şampiyonluğa hasret Kocaelispor’u, play-off maçlarının ardından PTT 1.Ligi’ne çıkarmayı başardı. “Belli bir döneme kadar, kendime ait bir evim yoktu ama ailemdekilere karşı yapmam gerekeni hep yaptım, maddi ve manevi kaybettiğim çok oldu ama mutluyum.“ demeyi, bir hümanist gibi hiç bir zaman ihmal etmedi .

Kocaelispor ile sözleşmesi devam ederken, geçtiğimiz haftalarda maçlar devam ederken, ağır bir covid süreci yaşadı. Toparlanıyorum derken ikinci kez yine yakalanınca, KTÜ Farabi Hastanesi’nde yoğun bakıma kaldırıldı. Yapay akciğer makinesi ECMO’ya bağlı nefes alabildiği günlerden sonra, güzel bir haber geldi. Dün itibarıyla artık makineden bağımsız olarak, tedavisi devam etmeye, normal nefes almaya, yarım kalan işlerini tamamlamak için haklı direnişini sürdürmeye başladı.

Kim mi ? Mustafanoviç Akçaytiç değil.

Bizim Mustafa Akçay.

Keşke Görele'den yine dönseydiniz!

YAZIYA YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.