1994 Dünya Kupası'nın Amerika Birleşik Devletleri'nde düzenlenmesinden sonra ülkedeki futbola bakış açısı değişti. Dünya Kupası'ndan iki yıl sonra, 1996 yılında Major League Soccer (MLS) kuruldu ve bu tarihten itibaren futbol hızla büyümeye başladı. Öyle ki, 1996’da 10 takımla başlayan lig, bugün 30 takıma ulaşarak büyük bir gelişme gösterdi.
Futbolun bu etkileyici büyümesi, Amerikan futbolu, basketbol ve beyzbol gibi ülkede köklü geçmişe sahip diğer spor dallarıyla yarışır hale geldi. Ancak, futbolun yeni yeni gelişmeye başlaması beraberinde bazı zorlukları da getirdi. MLS sezonunun Amerikan futbolu ve basketbol sezonlarıyla çakışması bir engel gibi görünse de, futbolun popülaritesi artmaya devam etti.
Amerika, yakın gelecekte futbolda da Amerikan futbolu ve basketbolun yaptığı etkiyi yaratmayı hedefliyor. Bu doğrultuda futbol akademileri kurularak gençlerin gelişimi destekleniyor.
MLS kulüpleri büyümeye devam ettikçe, gençlik futbol akademileri de gelişiyor ve uluslararası ilgi artıyor. Bu gelişmelere paralel olarak, futbolun ülkedeki popülaritesi de sürekli artış gösteriyor. Bu popülariteyi daha da artırmak amacıyla, dünyaca ünlü futbolcular Amerika’ya transfer ediliyor. Aynı zamanda Avrupa kulüplerinin Amerikan futbolcularına ilgisi de dikkat çekiyor. Her yıl 4-5 genç futbolcunun Avrupa’ya transfer olması da bu ilgiyi ve futbolun cazibesini artırıyor.
Bir diğer önemli unsur ise üniversite futbolunun bu büyümedeki etkisidir. Genç ve yetenekli futbolculara burslar verilerek, onların Amerika'da hem eğitim almaları hem de futbol oynamaları sağlanıyor. Böylece profesyonel futbol yaşamına daha iyi hazırlanmaları hedefleniyor.
Son olarak, MLS kulüplerinin gençlik akademilerindeki temel düşünce şudur:
Gençlik akademilerinde ne kadar çok yerli yetenek yetiştirilip profesyonel seviyede oynatılırsa, Avrupa’dan o kadar fazla ilgi göreceklerdir. Bu da Amerika futbolunun gelişmesini ve büyümesini sürdürecektir.