Mehmet Şal

Mehmet Şal

Dramlar Ülkesi: Bosna

Yeşili, su kaynakları ile zengin bir tarım ülkesi olarak varlığını sürdüren Bosna yaklaşık 5 asır Osmanlı'nın Avrupa'da adeta bir uç beyliği, siyasi ve askeri üssü olarak varlığını sürdürdü. Bu süreç içerisinde Osmanlı Devleti ile sosyo-kültürel açıdan da bütünleşmişti. Osmanlı'nın Avrupa'daki ileri karakolu görevini üstlenmiş gibiydi Bosna.

Ne var ki; 19. yüzyılda Osmanlı'yı kasıp kavuran milliyetçi fırtına devletin dağılmasında, çöküşünde en önemli etken olunca Bosna'nın da acı kaderi ve dramlar süreci de başlamış oldu. 

Avusturya- Macaristan imparatorluğu Osmanlı'nın içine düştüğü bunalımdan yararlanarak ( 1878 ) Berlin antlaşması ile Bosna'yı ilhak ederek topraklarına kattı. Bu duruma müslüman, milliyetçi Boşnaklar tepki koysa da dirense de sonuç vermedi. Direnen Boşnakların topraklarında Avusturya-Macaristan veliahtının öldürülmesi Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasına neden oldu. Bosna ölümün kol gezdiği savaş alanına döndü. Savaş sırasında bölge büyük bir yıkıma uğradı. Savaş sonrasında ise Bosna, Sırbistan'a bağlandı.

Bosna, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan Yugoslavya federasyonu'nun bir parçası oldu. Sovyet Rusya destekli bu federasyonda müslüman bir ülke olarak varlığını sürdürdü. Bu süreçte daha önce olduğu gibi müslüman nüfus istemeyen Hırvat-Sırp - Sloven komşular büyük baskı ve zulüm yaşattılar Boşnaklara. Batılı devletler Avrupa kıtasında müslüman istemediklerinden ötürü bu baskılara, zulme bazen açıktan bazen de sessiz kalarak destek vermişti.

Sovyetlerin dağılması üzerine Balkanlarda dengeler değişmiş. Avrupa birliği'nin müdahaleleri ile Yugoslavya federasyonu da dağılmaya itilmişti. Yugoslavya'nın dağılması ile bağımsız devletler kurulurken Bosna'nın, Kosova'nın bağımsızlığını tanımamışlardı. Arkasından Bosna faciasının ayak sesleri gelmeye başladı. Sırplar; Slovenya, Hırvatistan gibi bağımsız olan devletleri doğal karşılarken Bosna'yı kendi toprağı görmüş ve Boşnaklara etnik temizlik başlatmıştı. İnsanlık tarihinin en kanlı katliamlarını ardı sıra gerçekleştirmişlerdi.

Bosna'daki çatışmalar, katliamlar, dramlar müslüman-hıristiyan savaşına dönüşmüştü. Önce Saraybosna'yı işgal ettiler. Ardından ülkedeki her yerleşim yerinde sistemli etnik temizlik başlattılar. Yerleşim alanları bombalanıyor, Sırp çeteler baskınlar düzenliyor, etnik temizlik her gün tırmanıyordu. Yaşananlar karşısında Avrupa ülkeleri duruma müdahale etmiyor, müslümanların yok edilmesi için Sırpların işlerini kolaylaştırıyordu. Sırplar, Yugoslavya'nın dağılması üzerine arkada bıraktığı ordusunu, askeri malzemelerini elde etmiş, Boşnaklar ise herhangi bir silahlı gücü olmadan çatışmalara hazırlıksız yakalanmıştı.

1990 sonrasında ilk olaylar patlak vermiş.  Nisan 1992'den sonra ise Sırpların ölüm kusan saldırıları vahşete dönüşmeye başlamıştı. Bu olaylarda Birleşmiş Milletler yaşananlara müdahale etmiyordu. Hatta bu birlik içinde Hollanda askeri birliği Yunan birlikleriyle Sırplara destek oluyordu. Bu gelişmeler dünya basında yansımıştı. Özellikle Serebrenica'da yaşananlar insanlığın kanını doldurmuş, vicdanını kurutmuştu. Sırplar ava çıkmış avcı gibi  Boşnakları kurşunluyor. Öldüremediklerini akıl almaz işkenceler yapıyordu. Daha da azgınlaşan Sırp askerleri ve milisleri Boşnak kadınlara toplu tecavüz ediyorlardı.

Müslüman ibadethaneler kutsal mekanlar basılıyor, yıkılıyordu. Avrupa'nın göbeğinde müslüman görmek istemeyen Sırp - Hristiyan fanatizmi İslam ve Boşnakları Balkanlardan, Avrupa'dan temizlemeye çalışıyordu.

Bosna Savaşı bir drama dönüşmüş batının iki yüzlü tavrı ile de dayanılmaz, anlatılmaz hale gelmişti.

On binlerce insanın katline, yüz binlerce insanın göç etmesini zemin hazırlayan bu olaylar insanlığın yüz karasıdır. Böylece Boşnak nüfusunu azaltıp bağımsız Bosana'nın önünü kesmeye çalışmışlardı. Hırvatlar da ayrıca hak iddia ediyor Bosna'da. Bosna; Sırbistan, Hırvatistan arasında boğulmaya çalışıldı. Boşnaklar büyük kahraman bilge lider Aliye İzzetbegoviç önderliğinde bir araya gelerek hem kendi ve varlıklarını korumak hem bağımsız devlet olmak hem de Sırbistan Hırvatistan'a karşı kendilerini koruyabilme mücadelesini vermişlerdi.

Uygarlığın beşiği olduğunu iddia eden Avrupa ülkeleri Bosna Savaşı'na sessiz kalmış yer yer açıktan destek vermiş insanlık vicdanı derinden yaralamıştı. NATO insanlığın gözü önünde yaşanan bu etnik temizliğe, vahşetine göz yummuştu.

Türkiye başta olmak üzere İslam dünyası Bosna Savaşı'nda ses yükseltmeye başlayınca ABD duruma müdahil oldu. Bosna'da barış'ın tesisi için tarafları Washington'a davet etti. Uzun süren görüşmeler sırasında Dayton antlaşması imzalanarak savaşın durması sağlandı. Bosna Hersek Cumhuriyeti'nin yeniden yapılandırılması taraflara kabul ettirilmişti.

Avrupa Birliği bu vahşeti yeterli görmemiş ki; Bosna, Kosova, Arnavutluk müslüman nüfusunu hıristiyanlaştırma yöntemi ile din üzerinden etnik değişime uğratmaya çalışıyor ve buralarda misyonerlik faaliyetlerini hızlandırıyor. Böylece Balkanları tamamen hıristiyanlaştırıp Avrupa Birliği'ne katmak istiyor.

500 yıl önce İspanya'da müslümanlara ve yahudilere yapılan muamelenin benzerini bugün Bosna'da Kosova'da Arnavutluk'ta yapmaya çalışıyorlar.

Dayton antlaşması savaşı bitirmiş ancak barışı sağlayamamıştır. Son aylarda Sırplarla Boşnaklar arasında Sırbistan'ın tehditkar tutumları nedeniyle sınır bölgesinde gerginleşen ilişkiler sorunun bitmediğini ortaya koymuştur. Bu sıkıntılı sürecin bitmeyeceği ortadadır. Çünkü Avrupa Birliği ve diğer devletlerin bu gölgedeki müslüman toplumlara yönelik zihniyetleri değişmedi.

Türkiye Cumhuriyeti tarihi kültürel sosyal ve dini bağlı olan bu coğrafya toplumlarına ilgisiz kalamaz. Türkiye'de önemli oranda bu coğrafyalardan göç edip yerleşenler var.  Bu ülkelerle ilişkilerini geliştirmeli Balkanlar'a ve Avrupa'ya açılan bu kapıları güçlü tutmalıdır. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti tarihi bağlarını göz önüne alarak Balkanların geleceğini görerek Avrupa'da Türk İslam kimliğini var etmek için bu milletlerle bağlarını güçlü tutarak yoluna devam etmek mecburiyetindedir.

Bu vesileyle Boşnakların ve İslam aleminin bilge lideri Aliye İzzetbegoviç'i, silah arkadaşlarını ve  şehitlerini şükran ve minnetle anıyorum. Mekanları cennet, ruhları şad olsun.

YAZIYA YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR