TRABZON’DA İŞE GİTMEDEN PARA KAZANANLAR KİMLER?
Spor kenti Trabzon’da her yıl değişik branşlarda yüzlerce spor müsabakası oynanıyor.
Müsabaka organizasyonun gerçekleşebilmesi ve karşılaşmaların sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için salon veya sahalarda çok sayıda personel görev yapıyor…
Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü, ilgili spor branşının bağlı bulunduğu federasyon ve Sağlık Hizmetleri İl Müdürlüğü tarafından görevlendirilen kişiler bu listelerde yer alıyor.
Fakat bu kurumların bazı yöneticilerinin, kendilerini bu listelerde görevli gösterip, müsabakalara gitmedikleri hâlde harcırah aldıkları iddia ediliyor.
Trabzon’da yıl içerisinde yüzlerce müsabaka oynanıyor. Bu müsabakaların görev listelerinde yer alan personellerin ücretleri hesaplandığında ciddi bir meblağ ortaya çıktığı belirtiliyor.
Bunun yanında, işe gitmeden veya çalışma süresini tamamlamadan mesai yazdıranların sayısının da oldukça fazla olduğu iddialar arasında.
Bu konu Trabzon’da uzun zamandır konuşuluyor. Kurumumuzun ihbar hattına da bu tür şikâyetler sık sık geliyor.
Biz de bu iddiaları kamuoyunun gündemine taşıyoruz.
Eğer böyle bir durum varsa, başta Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü olmak üzere diğer ilgili kurum temsilcilerinin açıklama yapmasını bekliyoruz.
Konu ancak bu şekilde aydınlığa kavuşacaktır.

***
ÇOCUK MU YOKSA CANAVAR MI YETİŞTİRİYORUZ!
Toplumumuzun kanayan yaralarının başında çocuklarımız ve gençlerimiz geliyor. "Z kuşağı" diye adlandırılan bu gençler, maalesef sorumluluk sahibi insanlar olarak yetiştirilmiyor.
Evde aileleri, okulda ise öğretmenleri bu çocuklara hükmedemiyor. Aileler, çocukları ile ilgili olarak her an ne ile karşılaşacaklarını bilmiyor. Okullarda ise öğretmenlerin bütün yetki alanları kısıtlandığı için öğrenciler istediği gibi hüküm sürüyorlar.
Teknoloji ve iletişim çağını yaşadığımız bu dönemde herkes kolaycılığa kaçıyor. Anne ve babalar yeterli kültürel birikime sahip olmadıkları ve teknolojinin çok dışında kaldıkları için evlatları ile sürekli çatışır hâle geliyor.
Çocuk, anne ve babayı cahil sınıfına koyuyor. Sosyal medyada veya internette gördüğü yaşam tarzlarına ulaşmak için “hiçbir çaba sarfetmeden” animasyonlarını taklit ediyor. Bu hayallere ulaşamadığını görünce büyük yıkımlar yaşıyor.
Özellikle annelerin, okul çağına gelmemiş çocuklarının yanında akşama kadar “evlenme programları, gelin-kaynana atışmalarının olduğu yemek yarışmaları veya aile içi şiddeti konu alan sabah kuşaklarını” izlemesi, çocukların bilinçaltına yerleşiyor.
Yani anneleri, ister bilerek ister bilmeyerek, çocuklarının karakterlerinin şekilleneceği süreçte bu tür yayınlarla çocuklarının geleceklerine adeta dinamit koyuyorlar.
Aile içi şiddet, kavga, dayak, küfür gibi etkenlerin sanki normalmiş gibi kabul edilip, karşılığında hiçbir yaptırım uygulanmaması da işin bir başka vahim boyutu.
Türk aile yapısının gelenek ve göreneklerden aile içi hiyerarşiden uzaklaşması, karı-koca boşanmalarının artması, çocukların aile sevgisi ve şefkatinden uzaklaşması veya aşırı şekilde değer verilmesi, devletin eğitim kurumlarında öğretmenleri, öğrencilere adeta esir etmesi, bugün çocuklarımızın sorunlu birer birey hâline gelmesine neden oluyor.
Annesine, babasına, ağabeyine, ablasına, öğretmenine küfreden çocuklar, çevresine şiddet uygulayan problemli gençler, toplumumuz ürkütücü bir gerçeği.
Bu işin nasıl ve ne kadar zamanda çözüme kavuşacağını, inanın kestirmek çok zor. Her geçen gün vakaların artması, çözümün hiç de kolay olmayacağını gösteriyor!

***
KİMSE SİZİN TER KOKUNUZU ÇEKMEK ZORUNDA DEĞİL!
Zaman zaman bu köşede sizlere Trabzon’un kanayan yaralarını dile getiriyor, yetkilileri sorunları çözmeleri konusunda uyarıyoruz.
Trabzon’da hizmet sektöründe çok geriden geliyoruz. Yöre insanının karakteristik özelliği mi, yoksa sorumsuzluğu mu ya da yaptıkları işin farkına varmaması mı bilinmez, hizmet sektöründeki işletmelerimiz doğru yönetilmiyor.
Şehrimize gelen turistler, normal vatandaşları sıcakkanlı samimi ve güleryüzü bulduklarını söylüyorlar...
Bu oldukça sevindirici ve hoş bir durum...
Zaman zaman sizlerin de başına böyle şeyler gelmiştir; Garsonun “sipariş verdiğiniz yemeği önünüze atıp gittiğine” defalarca şahit olmuşsunuzdur.
Ya da sipariş alırken yüzünüze bakmadığına, yemeğiniz bittikten sonra rahatsız edici bakışlarla, ‘yemeğinizi yediniz kalkın gidin’ der gibi bir hava estirmesine alıştık desek yeridir.
İşletmeler, ucuza personel çalıştırmak istedikleri için restoran ve kafelerini vasıfsız elemanlarla dolduruyor. Halbuki bölgemizde bir sürü Turizm Otelcilik Bölümü’nden mezun olmuş eğitimli işsiz gençler var.
Onları tercih etmemeleri hayli ilginç!
Özellikle yaz aylarında sipariş almak için gelen garsonların leş gibi ter kokmalarına tahammül edilmesi mümkün değil.
Dişlerini fırçalamayan, tırnaklarını kesmeyen, saçına ve sakalına özen göstermeyen, gelişi güzel kılık kıyafet giyen tipler turizm sektöründe insanlara hizmet vermeye çalışıyor.
Bu tür işletmelere bir kez giden bir daha tercih etmiyor. Sonra işletme sahibi “iş yok” diye feryat ediyor.
“Gelenin eline ne sürdün ki, yüzüne onu sürsün” diye bir atasözümüz vardır. Ahval tamda bu!
Turizm İl Müdürlüğü, belediyeler ve sağlık müdürlüklerinin bu işletmeleri sık sık denetlemesi gerekiyor.
İşletmelere belli sayıda turizm otelcilik mezunu kişi çalıştırma konusunda sınırlama getirilmesi, hatta çalışanların eğitim sertifikası almadan işe başlamasının engellenmesi gerekiyor. Başka türlü kalitenin artması mümkün değil.

***
MERHAMET ELÇİLERİNİ İNCİTMEYELİM, DESTEK VERELİM!
Sabahın ilk ışıklarında Trabzon sokaklarında dolaşanlar birçok şeye tanıklık eder. Bunlardan biri de ellerinde mama çuvalları ile dolaşan hayvanseverlerdir.
Kendilerinden büyük çuvalları pazar arabalarına doldurup sahil boyu mama dağıtan teyzeler, ablalar, abiler…
Üstelik bunu düzenli olarak her sabah yapıyorlar. Bütün ekonomilerini sokaktaki canlarımıza aktaran bu merhamet elçileri karşısında mahcup olmamak mümkün mü?
Fakat onların bu fedakârlığı karşısında duyarsız ve sorumsuz insanlar yok mu? Olmaz mı? “Benim dükkanımın önüne mama koyma; neden bunları besliyorsunuz? Bırakın aç kalsınlar, belki ölürler; bunları yedirene kadar fakir-fukarayı besle” diyenlerin sayısı da o kadar fazla ki insan ne cevap vereceğini şaşırıyor!
Bu fedakârlığı yapan vicdan sahibi insanları teşvik etmeyi, yardımcı olmayı bırakın; bu şekilde incitmenin manası nedir?
Kendin yapmıyorsun bari yapanı rahat bırak, moralini bozma!
Unutmayın! hayvanları besleyen insanlar bu işi karşılıksız ve menfaatsiz yaparlar.
Onlar toplumdaki özel insanlardır. Onların toplumdan istediği tek şey var: o da manevi destektir.
Bari bunu yapın!

Kaynak:Haber61