Erdoğan'dan Sedat Peker gündemine dair flaş açıklamalar!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin TBMM Grup Toplantısı'na gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Meclis'teki grup toplantısında yaptığı açıklamada suç örgütleriyle mücadele konusunda "Son dönemdeki sinsi operasyonları akamete uğratacağız, oyunları tuzakları bozacağız." dedi. Erdoğan, "Kimin terör örgütleriyle, suç çeteleriyle yürüdüğünü milletimiz görüyor." diye de ekledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuşuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarının satırbaşları şöyle:
"Bir ayı aşkın aranın ardından sizlerle yeniden bir araya gelmenin bahtiyarlığı içindeyim. Ramazan ayı ve Ramazan Bayramını geride bırakıp, Kurban Bayramı'nın heyecanını yeniden duymaya başladık. Yaklaşık 14 aydır devam eden salgın sürecinde milletimizin sağlığını, güvenliğini, aşını ve işini korumak için devletimizin tüm imkanlarını seferber ettik. Bu netameli dönemi Türkiye olarak en az sıkıntıyla atlattık. Pek çok ülkenin aksine kamu güvenliğini tehdit eden bir olumsuzlukla karşılaşmadık. Üretim için her türlü desteği verdik. Salgın tedbirlerinden olumsuz etkilenen vatandaşlarımızı yalnız bırakmadık. Yanlarında olduk.
Salgının başladığı günden bu yana 661 milyar liralık bir kaynakla milletimizin yanında olduğumuzu gösterdik. Türkiye'nin 2021 büyüme oranlarının tahminlerin ötesinde gerçekleşeceğine inanıyorum. Finans piyasalarında zaman zaman görülen, manipülasyon ürünü kırılganlıkların önlenmesine yönelik tedbirler alıyoruz. Ekonomi Reform Paketimizdeki somuz düzenlemeleri çıkarmaya başladık. Tüm vatandaşlarımıza çalışacak iş, geleceklerine güvenle bakabilecekleri istikrarlı bir iklim sağlamak olmuştur.
"OYUNLARI, TUZAKLARI BOZACAĞIZ"
Son dönemde ülkemizdeki güven ve istikrarı hedef alan saldırıların gerisinde gençlerimizi karamsarlığa sürükleme gayesi olduğu açıktır. Nice oyunları ve tuzakları bozduğumuz gibi bu sinsi operasyonu da akamete uğratacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Kimin terör örgütleriyle, suç çeteleriyle yürüdüğünü milletimiz görüyor. Hiçbir senaryo ülkemizi hedeflerine ulaşmaktan alıkoyamaz.
Türkiye'ye her alanda ağır maliyetleri olan 1990'lı yılların istikrarsızlık dönemi 2002 seçimleriyle sona ermiştir. Hükümeti devraldığımızda milletimize Türkiye'yi dört temel sütun üzerinde yükseltme sözü verdik; eğitim, sağlık, adalet, emniyet. Bu şekilde ifade ettik.
YENİ ANAYASA MESAJI
HSK üyelerinin belirlenmesinde uzlaşmayı öne çıkaran partilere, milletvekillere teşekkür ediyorum. Bu uzlaşma tablosu yeni anayasa çalışmaları için de ümit ve memnuniyet vericidir. Gazi Mustafa Kemal 1921 Anayasası'nı şöyle tanıtıyor; 'taklit ile kanun olmaz. Kanun hakiki olmak lazımdır. Teşkalati Esasi'miz böyle bir kanuni hakikidir. Milletimizin vicdanı ve kanaatinden çıkmıştır.' Yeni anayasa da milletmizin vicdanından, kanaatinden çıkacak. Temel kanunlarımızı hemen hemen yenileyerek, altyapımızı geliştirerek yargının işleyişini kolaylaştırdık.
2 yıl önce duyurduğumuz yargı reformu strateji belgesi de milletin sesinin yankılarından biridir. Ceza adaleti ve hak ve özgürlükler alanında yenilikerl getirmiştir. Eylem planımızda milletimize taahhüt ettiğimiz gibi daha demokrasi ve daha fazla özgürlük için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Reform çalışmalarımızın yeni halkasını oluşturan dördüncü yargı paketi de Meclisimize sunulacaktır. Hemen ardından beşinci yargı paketi için kolları sıvıyoruz. Amacımız, 15 Temmuz'da milletin yazdığı destanı hukukla taçlandıran yargının daha iyi işlemesi ve hukuk devletinin tüm unsurlarıyla tahkim edilmesidir.
TERÖRLE MÜCADELE
İktidara geldiğimizde milletimize verdiğimiz sözün dördüncü başlığı olan emniyet konusunda da tarihi başarılara imza attık. Terör örgütlerinin, suç çetelerinin, çeşitli görünümler altındaki uluslararası ajanların ve onların yerli işbirlikçilerinin cirit attığı Türkiye’yi, milletimizin başını huzurla yastığına koyabildiği güvenli bir ülke haline getirdik. Terör meselesini ülkemizin gündeminden çıkartabilmek için dünyada tecrübe edilmiş tüm yolları denedik. Öncelikle terör örgütlerinin istismar ettiği sorun alanlarını ortadan kaldırdık. Biraz önce özetle ifade ettiğim adalet reformları ve idari düzenlemelerle, Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşlarının tamamının tüm hak ve özgürlüklerden eşit düzeyde faydalanabilmesini sağlayacak zemini oluşturduk.
Çözüm süreci diye hafızlara kazınan yöntemle, terör örgütünü suhuletle sınırlarımızdan çıkarmanın yollarını aradık. PKK terör örgütünün bu hasbi ve harbi yaklaşımımızı kendi hain emelleri için kullanmaya çalıştığını görünce de, teröristlerin başını ezmekte tereddüt etmedik. Bugün kendi sınırlarımızın içinde adeta felç ettiğimiz terör örgütünü, Irak ve Suriye sınırlarımızın ötesinde de tehdit olmaktan çıkartma aşamasına gelmiş bulunuyoruz. Terör örgütünün siyasi alandaki uzantılarını da, demokratik hukuk devleti ilkesinden ayrılmadan yakın takip altında tutarak, örgütün hareket alanını tamamen ortadan kaldırıyoruz.
FETÖ İLE MÜCADELE
Coğrafyamızda türemiş en sinsi ve tehlikeli terör örgütlerinden biri olan FETÖ’yü devlet ve toplum hayatımızdan kazıyıp atmak için yoğun bir çaba gösterdik. FETÖ’nün 17-25 Aralık emniyet-yargı darbe girişimiyle açığa çıkan, MİT TIR'ları hadisesiyle derecesi yükselen, 15 Temmuz darbe girişimiyle de zirveye ulaşan ihanetlerine karşı milletimizle birlikte şanlı bir mücadele yürüttük. Bugün Türkiye, birliğine, beraberliğine, istiklaline, istikbaline sıkı sıkıya sahip çıkıyorsa, işte bu mücadeleler sayesindedir. Aynı şekilde, irili-ufaklı pek çok terör örgütünü eylem yapamaz hale getirerek, saf dışı bıraktık.
SUÇ ÖRGÜTLERİYLE MÜCADELE
Suç örgütlerine karşı da tavizsiz bir mücadele yürüttük. Geçmişte siyaseti ve toplum hayatını yönetecek, yönlendirecek derecede etki sahibi olan suç örgütlerini, 19 yıl boyunca ellerindeki tüm imkanları alarak birer birer çökerttik. Hakkı gasp edilerek mağdur olan, canı ve malı tehdit altında bulunan vatandaşlarımızın tek başvuru merciinin güvenlik güçlerimiz ve yargı kurumlarımız olmasını sağladık. Bir dönem ülkenin dört bir yanında türemiş, kerameti kendinden menkul, cafcaflı lakaplarla anılan sözde babaların racon kestiği Türkiye’yi, hukuktan başka yöntemlerin geçerli olmadığı bir seviyeye getirdik.
Özellikle uyuşturucu suçlarıyla mücadele ederken, kimsenin gözünün yaşına bakmadık. Dünyada, uyuşturucu suçlarına en ağır cezaların verildiği ülkelerin başında geliyoruz.Bugün ülkemizdeki cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü olarak bulunan 283 bin kişinin 88 bini uyuşturucu ve bağlantılı suçlar sebebiyle oradadır.
Sadece son 3,5 yılda 530 binin üzerinde operasyon yapılarak 750 bine yakın uyuşturucu suçu şüphelisi gözaltına alınmış, bunlardan 85 bini tutuklanmıştır. Bu operasyonlarda piyasa değeri 63 milyar lirayı geçen uyuşturucu malzeme ele geçirilmiştir. Yürüttüğümüz kararlı mücadele sayesinde uyuşturucuya bağlı ölümler üçte bir oranında azalmıştır.
Organize suç örgütlerine karşı son beş yılda 1.700’e yakın operasyon yapılmış, 21 binin üzerinde kişi gözaltına alınmış, 8 bine yakın kişi tutuklanmıştır. Nisan 2020’de yürürlüğe giren ikinci yargı paketinde organize suç örgütü kuranlara verilen cezayı 4 yıldan 8 yıla, örgüt üyelerine verilen cezayı da 2 yıldan 4 yıla çıkardık. Suç örgütlerinin önemli iştigal alanlarından olan kaçakçılık operasyonlarında da tarihi rekorlar kırılmıştır.
Yine sadece son 3,5 yılda 42 milyon paketten fazla kaçak sigara, 27 milyon litreden fazla kaçak akaryakıt ele ele geçirilmiştir. Asayiş olaylarındaki belirgin azalma da, ülkemizdeki huzur ve güven ortamının ne derece kökleştiğinin en somut işaretidir. Suç sayıları azalırken, suçların aydınlatılma oranları da giderek yükselmektedir. Bu başarılar, AK Parti’nin 19 yıllık hükümetleri boyunca kesintisiz şekilde sürmüş, son dönemde daha da artmıştır.
"PEŞLERİNİ BIRAKMAYACAĞIZ"
Muhalefet liderlerine de seslenen Erdoğan, "Bay Kemal, Meral, size buradan ekmek çıkmaz boşuna uğraşmayın. Suç çetelerinin mensuplarını nereye kaçarlarsa kaçsınlar takip ediyoruz. Bunları da FETÖ'cüler gibi yargıya getirene kadar peşlerini bırakmayacağız." ifadelerini kullandı.
MERAL AKŞENER'E RİZE TEPKİSİ
Nerede nasıl bir adım atılacağını bilmek lazım. Sen Rize'nin uşağına hakaret edip, Netanyahu gibi bebek katilleri ile aynı kefeye koyarsan yapılacak olan işte budur. Çok ileri gitmeden gelin hanıma bir ders verdiler. Bu da Rizelinin edebini adabını gösterir. İkizdere yetmedi, Çayeli'ne gittin, orada da gerekeni yaptılar. Sonra Trabzon'a gitti, ortalarda görünmeden uçağa bindin döndün. Bunlar daha iyi günler. Ahde vefa denilen bir şey var. Bu millet unutmaz. Saygıya dayalı bir siyasetin yanında olduk, bunun oturmasını istedik. Buna da devam ediyoruz.
"İÇİŞLERİ BAKANIMIZIN YANINDAYIZ"
İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’yu hedef alan saldırıların gerisinde, ülkemizde sağlanan huzur ve güven ikliminden duyulan rahatsız olduğunu biliyoruz. Terör örgütleri gibi, suç örgütleriyle mücadelesinde de İçişleri Bakanımızın yanındayız. Hedefin İçişleri Bakanımız değil büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası gayretleri olduğunu anlamak için kullanılan araçlara ve onları kullananların siluetlerine bakmak yeterlidir.
Ülkemizde yıllarca bakanlık, başbakanlık ve Meclis Başkanlığı yapmış, partimizin genel başkanlığını yürütmüş Binali Yıldırım arkadaşımızın da oğlu üzerinden hedefe alınması, asıl niyeti gösteren bir başka işarettir. Şimdiye kadar nasıl şahsımız, partimiz ve çalışma arkadaşlarımız üzerinden ülkemize yönelik hiçbir saldırıya eyvallah etmediysek, bu tezgahı da bozacağız.
"YARGIYA TESLİM EDENE KADAR TAKİBİ BIRAKMAYACAĞIZ"
Suç çetelerinin mensuplarını, dünyanın neresine kaçarlarsa kaçsınlar takip ediyoruz. Tıpkı FETÖ’cüler gibi, tıpkı PKK’lılar gibi, bu suçluları da ülkemize getirip yargıya teslim edene kadar takibi bırakmayacağız.
Esasen, suç örgütü mensuplarının yalanlarına ve iftiralarına karşı gereken cevaplar muhatapları tarafından zaten verilmiştir. Bununla kalınmamış, tarafların başvuruları üzerine Ankara ve İstanbul Anadolu Yakası Başsavcılıkları da gereken tahkikatlara başlamıştır. Geçmişten bugüne hiçbir iddia, hiçbir itham ortada bırakılmayacak, her şey yargı tarafından araştırılıp, tüm yalanlar, iftiralar ortaya dökülecektir. Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olduğundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
"FIRSAT VERMEDİK, VERMEYECEĞİZ"
İbn Haldun, 'Geçmiş, geleceğe suyun suya benzediğinden daha çok benzer' diyor. Bugün kılıktan kılığa girerek ülkemizi ve milletimizi kara bir tablonun içine yerleştirmek isteyenler, aslında dünün tekrarından başka bir şey yapmıyor. Suç örgütleri mensuplarını kullanarak, yalanları ve iftiralarıyla ülkemiz kamuoyunu esir olmaya, yönlendirmeye, devleti ve siyaseti dizayn etmeye heveslenenlere aradıkları fırsatı bugüne kadar vermedik, bugün de vermeyeceğiz.
Eski Türkiye’nin hastalığı olan siyaseti ve toplumu, suç çeteleri, terör örgütleri, medya mecraları, çeşitli isimler altındaki uluslararası kuruluşlar eliyle düzenleme gayretlerinin yeniden hız kazandığını görüyoruz. Bu yöntemi FETÖ de, güvenlik birimleri ve yargı içindeki mensupları vasıtasıyla elde ettiği malzemeleri dilediği gibi şekillendirmek suretiyle, uzunca bir süre sinsice ve pervasızca kullanmıştır.
GEZİ OLAYLARI VE 15 TEMMUZ
Biz, Gezi Olaylarından beri ülkemizin kesintisiz olarak maruz kaldığı saldırılarda kullanılan araçları birer birer devre dışı bıraktıkça, yenileriyle karşımıza çıkılıyor. Hatırlarsanız, Gezi Olaylarını çevre hassasiyetine dayalı masum eylemler gibi göstermeye çalışanlara, bunun toplumsal kaos çıkarma denemesi olduğunu söylediğimizde şiddetli itirazlarla karşılaşmıştık.
Yine 17-25 Aralık kumpaslarının doğrudan demokratik hukuk devletini, milli iradeyi hedef aldığını söylediğimizde de birileri ısrarla konuyu adli ve siyasi zeminde tutmaya çalışmıştı. Aylar boyunca Meclis’teki grup toplantılarını FETÖ’nün kasetlerine tahsis edenler, 15 Temmuz’u da “tiyatro” olarak nitelemek suretiyle, kendilerine verilen senaryoya sadık kalma konusundaki ısrarlarını ortaya koymuşlardı.
Ülkemize yönelik en büyük ihanet teşebbüslerinden biri olan MİT TIR'ları hadisesinde, Türkiye’yi terör örgütlerine destek veren bir devlet gibi gösterme kampanyasına iştiyakla katılanların dertleri hiçbir zaman hukuk değildi.
Meclis’te hükümet kuracak çoğunluğun oluşturulamadığı Haziran 2015 seçimlerinin sonuçları, ülkemizin PKK ve FETÖ’yle mücadelesini ortadan kaldırma, eski Türkiye’yi hortlatma vesilesine dönüştürmeye kalkışılmıştı.
Nice sinsi kumpasla, tuzakla, girişimle yapamadıklarını 15 Temmuz’da doğrudan silaha sarılarak başarmaya kalktıklarında ise karşılarında milletimizi buldular. Çukur eylemleriyle elde edemedikleri neticeye Suriye sınırlarımız boyunca terör koridoru kurarak ulaşmaya çalışma hayallerini, gerçekleştirdiğimiz harekatlarla başlarına yıktık.
Türkiye’yi ısrarla ve binbir dalavereyle DEAŞ parantezine alma girişimlerini de, yine yürüttüğümüz sınır ötesi harekatlarıyla yerle bir ettik. Ekonomimize yönelik, kendi dinamiklerimizle ve gerçeklerimizle ilgili olmayan pek çok gizli-açık saldırının da aynı oyunun bir parçası olduğu şüphe götürmez bir hakikattir.
"ESAS AMACI..."
Ülkemiz, tarihinin her döneminde uluslararası operasyonlara maruz kalmıştı, bugün de aynı durumun devam ettiğini anlamak için öyle çok derin analizlere ihtiyaç yoktur. Bu defa da ülkemizi, suç örgütleri üzerinden hem içeride, hem uluslararası alanda kıskaca almak ve bundan siyasi sonuçlar üretmek peşindeler. Türkiye’de sosyal kaos denemeleriyle, terör örgütleriyle, darbe girişimleriyle, ekonomik tuzaklarla başarılamayan değişimin, siyasete müdahaleyle yapılacağını söyleyenler olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Ortada makul, mantıklı, sahici hiçbir sebep olmadığı halde, seçimin 2023’te yapılacağını defalarca tekrarlamış olmamıza rağmen, erken seçim teranesi tutturanların sufleyi nereden aldıkları açıktır. Tabii, dışarıdan ve içeriden kendilerine verilen gazı fazla kaçırıp 'seçimle veya seçimsiz iktidar' sözü edenleri de unutmamak gerekiyor.
Her dönemde olduğu gibi bugün de, yürütülen iftira ve yalan kampanyalarının esas amacı, milletin güvenlik ve adalet hassasiyetini kullanarak, iktidar yolunu zahmetsizce ve maliyetsizce açabilmektir. Ülkemizde, maalesef, dün vesayet güçlerinden, terör örgütlerinden, kirli ekonomik aktörlerden, bugün suç çetelerinden medet umacak kadar çapsız, sığ, ilkesiz, ufuksuz bir muhalefet anlayışı vardır. Kendini kullandırmaya, ülke düşmanlarının değirmenine su taşımaya, milletin umutlarını küçük hesaplarına meze etmeye bu kadar gönüllü bir muhalefetin olduğu yerde, terör örgütlerine de, çetelere de gün doğuyor.
"YENİ BAŞARILARA İMZA ATMAYI SÜRDÜRECEĞİZ"
Cemaziyel evveli belli, cemaziyel ahiri de ortada bulunan AK Parti olarak dün; vesayete karşı nasıl mücadele ettiysek… Siyaset ve toplum mühendislerine nasıl meydanı bırakmadıysak… Uluslararası alanda ülkemizin başını nasıl dik tuttuysak… Türkiye’nin 81 vilayetinin her karışını nasıl eserlerimizle ve hizmetlerimizle donattıysak… Terör örgütlerinin tamamının başını nasıl ezdiysek… Demokrasiyi ve özgürlükleri nasıl gözümüz gibi koruyup geliştirdiysek… Milletimizin her bir ferdinin hakkını, hukukunu, geleceğini nasıl gözettiysek… İnşallah yarın da aynı şekilde halkımızın emrinde çalışmayı, mücadele etmeyi, yeni başarılara imza atmayı sürdüreceğiz.
"CHP YÖNETİMİYLE YOL YÜRÜYEN HERKES..."
Kifayetsiz muhterislerin tek yaptıkları, kendi içlerindeki taciz, tecavüz, hırsızlık, arsızlık hadiselerini örtmek için kürsülerden cevapları belgeleriyle defalarca verilmiş yalanları, iftiraları tekrarlamaktan ibarettir.
Evet açık konuşmak gerekirse, şu anda CHP genel merkezi tacizcilerin, onları koruyanların işgali altındadır. Şu anda CHP genel merkezi tecavüzcülerin, onları koruyanların işgali altındadır. Şu anda CHP genel merkezi hırsızların, onları koruyanların işgali altındadır. Şu anda CHP genel merkezi terör örgütlerinin siyasi uzantılarının ve teröristleri koruyanların işgali altındadır. Şu anda CHP genel merkezi milletimizin değerlerine savaş açmış marjinallerin ve onları koruyanların işgali altındadır.Ve evet, şu anda CHP genel merkezi suç örgütlerine payandalık yapanların işgali altındadır. Millet ittifakı adı altında CHP yönetimiyle yol yürüyen herkes de bu utanç tablosunun ortağıdır.
CHP’ye oy veren vatandaşlarımın da, bu tablodan rahatsız olduğuna yürekten inanıyorum. Milletimiz, yularlarını terör örgütlerine, suç çetelerine, yeminli Türkiye düşmanlarına teslim edenlere hak ettikleri cevabı her zeminde ve her fırsatta vermektedir, vermeyi sürdürecektir.
"KENDİ İŞİMİZE BAKIYORUZ"
Milletimiz bize, hezeyanlarla uğraşma değil, ülkenin geleceğini inşa etme vazifesi vermiştir. Cumhurbaşkanı olarak kabinemizle, Cumhur İttifakı olarak Meclis çatısı altında milletvekillerimizle, AK Parti olarak da 19 yıllık müktesebatımız ve daha kimsenin aşamadığı vizyonumuzla bu vazifeyi hakkıyla yerine getirmekle mükellefiz. Yaptığımız her açılışın, başlattığımız her yatırımın, ülkeye kazandırdığımız her eserin, milletimizin emrine sunduğumuz her hizmetin gerisinde bu aşk vardır, bu şevk vardır, bu heyecan vardır.
Rahmetli Özal’ın meşhur sözüyle ifade edecek olursak, bizim icraatlarımıza onların hayalleri bile yetişemez. Her fırsatta muhalefete bizimle yarışlarını, iftira ve yalan siyaseti değil, eser ve hizmet siyaseti üzerinden yapmaları çağrısında bulunuyoruz. Ama maalesef karşımızdakiler, hayırda yarış diyebileceğimiz bu siyaset anlayışından fellik fellik kaçmaktadır. Tabii biz bunlara takılmıyor, kendi işimize bakıyoruz.
POLONYA'YA SAVUNMA SANAYİ İŞBİRLİĞİ
İşte dün, ülkemizi ziyaret eden Polonya Cumhurbaşkanı Sayın DUDA ve heyetiyle verimli bir görüşme gerçekleştirdik. Türkiye’nin tarihin derinliklerine kadar inen ilişkilerinin bulunduğu Polonya ile yakın dönemde de önemli işbirliklerimiz olmuştur. Özellikle savunma sanayinde, bu işbirliğinin oldukça verimli sonuçlarının ortaya çıktığını görüyoruz.
Ülkemizin yurt dışına sipariş verdiği uçakların, 1934 yılında, Hatay meselesindeki gelişmeler bahanesiyle teslim edilmemesi üzerine yardımımıza Polonya yetişmiştir. Bu ülkeden alınan uçaklar yanında, ikinci dünya savaşı yıllarında Türkiye’ye gelen 37 Polonyalı mühendisin yardımıyla, fabrikalarımızda imal edilmek üzere çeşitli uçak tasarımları da yapılmıştır.
Sovyetler Birliğinin işgalinin ardından ülkelerini terk etmek zorunda kalan Polonyalı mühendislerin ortak uçak üretimi için yaptıkları başvuru, dönemin Milli Savunma Bakanlığının olumsuz görüşü üzerine reddedilmiştir. Buna rağmen, ülkemizde kurulan Türk Hava Kurumu uçak fabrikası ile İstanbul Teknik Üniversitesi uçak mühendisliği bölümü, Polonyalı dostlarımızın katkılarıyla hayata geçmiştir. Kendi uçaklarımızı yapma yolunda, Polonyalı dostlarımızın da gayretleriyle geldiğimiz aşamanın önü ise, 1949 yılında, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı tarafından, 'Amerika’dan bedavaya alınacak uçaklar' bahanesiyle tamamen kesilmiştir. Bu şekilde kapatılan Türk Hava Kurumu fabrikası, uçak yerine çocuk karyolası, masa, dikiş kutusu gibi malzemeler üreten bir atölyeye dönüştürülmüştür. Devrim otomobili başta olmak üzere pek çok projenin akıbeti de aynı olmuştur. Kendi imkanlarıyla uçak üreten Nuri Demirağ’ın bunları talep eden ülkelere satma teşebbüsü de, 'yakarız ama yine de sattırmayız' denilerek engellenmiştir.
Türkiye, işte bu ihanetlerden yaklaşık 70 yıl sonra, Polonya ile insansız hava araçları satışı konusunda anlaşma imzalamıştır. Tek fark, bu defa satıcının bizim, alıcının Polonya tarafı olmasıdır. Bu anlaşma, Türkiye’nin NATO ve Avrupa Birliği üyesi bir ülkeye yaptığı ilk yüksek teknolojiye sahip insansız hava aracı satışı olması bakımından da ayrıca önemlidir. Halihazırda, Türkiye ile birlikte dört farklı ülkede, 180 adet Bayraktar insansız hava aracımız faaliyet göstermektedir.
"İNSANSIZ SAVAŞ UÇAĞIMIZI 2023'TE UÇURMAYI PLANLIYORUZ"
Milli Teknoloji Hamlesi vizyonunun bir ürünü olan insansız hava araçlarımızın sahada gösterdiği başarılar, adeta savaş stratejilerinin yeni baştan yazılmasını gerektirecek sonuçlara yol açmıştır. Mevcut insansız hava araçlarımızın bir üst versiyonu olan Akıncı da devreye girdiğinde, bu tablo çok daha sarsıcı şekilde değişecektir. Amacımız, tamamen yapay zeka bilgisayarları ile kontrol edilen insansız savaş uçağına ilk kavuşan ülkelerden biri olmaktır. Böylece, dünyanın halen peşinde koştuğu beşinci nesil savaş uçaklarının da ötesinde bir seviyeye ulaşacağız. Bu doğrultuda geliştirmeye başladığımız insansız savaş uçağımızı, inşallah 2023 yılında semalarımızda uçurmayı planlıyoruz.
Savunma sanayinde elde ettiğimiz başarıları uzun uzun anlatmaya kalksak, saatler yetmez. Şimdi bu konuyla ilgili kısa bir film seyredelim:
MİLLETİMİZ HAK ETTİĞİ DERSİ VERECEKTİR
Evet, görüldüğü gibi bizim gündemimizde tasarlamak, geliştirmek, üretmek, ihraç etmek, istihdam oluşturmak, ülkemizi büyütmek, güçlendirmek, hedeflerine bir an önce ulaştırmak var. Bu istikamette attığımız her adımın önünün, akıl ve izan dışı iftiralarla, yalanlarla, provokatif ve sansasyonel operasyonlarla kesilmeye çalışılması, doğru yönde ilerlediğimizin işaretidir. Her zaman söylediğimiz gibi ölçümüz tek ve nettir: Bizim tek muhatabımız milletimizdir. Bakacağımız tek yer milletimizin kalbidir. Allah’ın emrinden başka emir, milletimizin iradesinden başka irade tanımayız.
AK Parti üzerinden Türkiye’ye operasyon çekmeye çalışanları milletimiz gayet iyi görüyor, tanıyor, defterine yazıyor. Dün başaramayacaksınız demiştik, bugün de başaramayacaksınız diyoruz. Dün ülkemize diz çöktüremeyeceksiniz demiştik, bugün de ülkemize diz çöktüremeyeceksiniz diyoruz. Dün milletimizi esir alamayacaksınız demiştik, bugün de milletimizi esir alamayacaksınız diyoruz. Dün ezanımızı susturamayacaksınız, bayrağımızı indiremeyeceksiniz demiştik, bugün de aynısını söylüyoruz.
Milletimiz, günü-saati geldiğinde, tıpkı vesayet güçleri gibi, tıpkı PKK gibi, tıpkı FETÖ gibi, tıpkı DEAŞ gibi, tıpkı ekonomik tetikçiler gibi, bugünkü operasyon aygıtlarına da hak ettiği dersi verecektir. Yeter ki biz kalbimizle, zihnimizle, hayatımızla, hayallerimizle milletimizden ayrı düşmeyelim. Biz doğru olalım, eğri zaten belasını bulur. Biz istikametimizi bozmayalım, yolunu şaşıranlar zaten yardan aşağı uçar. Biz itikadımıza ve ihlasımıza sahip çıkalım, fitneciler kendi kendilerini zaten imha eder. Biz eser ve hizmet siyasetimizden milim sapmayalım, yalan ve iftira siyasetinden medet umanlar zaten hüsrana uğrar.