Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Dr. İrfan Coşkun “Son günlerde bir ilahiyat profesörünün yaptığı açıklamalardan sonra ‘tecavüz olaylarında kadının rolü’ konusu tartışılırken, tecavüze uğrayan kadına da suç oranı takdir edilmesi görüşü toplumda çok büyük oranda tepki alırken, az sayıda kişi ise bu görüşe destek vermiştir. Taciz ya da tecavüz hukukta suç, dinde ise ağır günah olan eylemlerdir ve bu eylemleri yapan kişiler hukuken suçlu, dini açıdan da günahkardır. İnsanlar kişilik yapılarına ve ruhsal durumlarına göre bu tip suç ya da günah kabul edilen eylemleri yaparlar ya da yapmazlar. Dürtülerini kontrol edemeyen bireyler bu ve bu gibi eylemleri yapmaya daha meyillidir. Bayanların giyim tarzı, davranış şekilleri ve doğuştan gelen fiziksel özellikleri karşı cinste, özellikle de doyurulmamış duyguları olan, sağlıksız bir psikoseksüel gelişme dönemi geçirmiş ve dürtülerini kontrol etmekte güçlük çeken bireylerin cinsel taciz ya da tecavüz eyleminde bulunma ihtimalini artırır. Ancak bu, kadının cinsel taciz ya da tecavüz olayında, suçun oluşmasına katkıda bulunduğu yada hatalı olduğu anlamına gelmez. Taciz ya da tecavüz olayında suçun tamamı eylemi gerçekleştiren kişiye aittir” dedi.

“Bir hırsızlık olayında, suçun büyük oranda hırsıza, yeterli güvenlik tedbirlerini almadığı için bir kısmının da mağdur kişiye verilemeyeceği gibi, tecavüze uğrayan bireye de herhangi bir suç oranı takdir edilemez” diyen Coşkun “Kadınlarımızın toplumda suç işlemeye meyilli, dürtülerini kontrol etmekte güçlük çeken ve cinsel sapkınlıkları olan bireylerinde varlığını bilerek giyim kuşam ve davranışlarına daha çok dikkat etmeleri uygun olabilir. Ancak böyle bir zorunlulukta getirilemez. Hasta ruhlu insanlar suç işlemesin diye kimsenin hayatı kısıtlanamaz” ifadelerini kullandı.