Yüzyılın Oyunu olarak futbol, Türkiye’de kirlendi.

3 Temmuz’dan beri devam eden şike soruşturması ve yaşanan süreç, toplumun her kesiminin gündemine girdi. Maalesef ki olaylar, teşebbüs aşamasında kaldığı iddia edilse de Trabzonspor’a da sıçradı ve Başkanın ve Asbaşkanın maçlara girmemesi için tedbir uygulaması başlatıldı

Futbolun gücü

Şike, haksız veya hile yoluyla kazanç elde etme olayıdır. Genellikle rantın büyük olduğu alanlarda daha fazla görülür. Baktığımız zaman futbol, medyanın da gücü ile hem küreselleşti, hem de ticarileşti; artık eğlence kültürünün temel bir parçasıdır.

En özet haliyle futbol,

·       Topladığı seyirci sayısı,

·       Naklen yayınları izleyen milyonlarca insanın varlığı

   İle;

·       Milyarca dolarlık reklam pastasını oluşmaktadır,

·       TV kanal aboneliklerinin yarattığı bütçeler akıl almaz büyüklüklere ulaşmıştır,

·       Arena (mabet) olarak adlandırılan statlar ve diğer tesisler inşa edilmiştir,

·       Stadyum gelirleri (Barcelona stadının maç günleri dışında ziyaret giriş ücreti 27€’dur)

·       Lisanslı ürün, hediyelik eşya ve diğer pek çok yan geliriyle;

en çok paranın döndüğü spor sektörün adıdır.

Futbol neleri örttü?

Şike süreci, Başbakan’ın ameliyatı dışında, yakınımızda olan bitenler de dâhil olmak üzere, neredeyse ülke ve bölge hatta dünya gündeminin tümünün üzerini örtü.

İddialara dayanak yapılan ses kayıtları ve savunma tutanakları üzerine o kadar çok konuşuluyor ki, gece yarılarına kadar süren tartışmalarda reyting rekorları kırılıyor. 

Evet, futbola şike karışmamalıydı; futbol kirletilmemeli, sahada mücadele eden futbolcular üzerinden sahte oyunlar oynanmamalıydı. Ama bir şeyler olduğu herkesin hemfikir olduğu bir gerçektir. Heyecanla iddianamenin detayları beklenirken, siyasetin cezaları düşürme girişimleri de hayretle karşılanıyor. Türkiye’nin ve meclisin enerjisini yönlendirmesi gereken çok daha acil konuları varken, sıralamadaki bu itiş kakış da neyin nesi…

Futbol siyasetin ilgi alanındadır.

Taraftarların yarattığı dayanışma ve sinerji ise muazzam bir gücü ifade etmektedir. Bu konuda Fenerbahçeliler, en ağır zan altında olan takımın taraftarı olarak;

Takımlarına ve yöneticilere öyle sahip çıkmayı sürdürüyorlar ki, oluşturdukları lobi karşısında şapka çıkarmak, ders almak lazım.

Biz de böyle büyük bir lobi gücü oluşturabilir miyiz?

Trabzonsporlular olarak her durumda tüm hemşerilerimiz katılımı ile benzer bir dayanışma göstereceğimizden kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

Fakat biz Trabzonlular için “… ekonomik çıkarları bile olsa bir araya gelmezler” dendiğini unutmadan

·       Doğu Karadeniz Bölgesine tren yolunun gelmesi için sesimizin ve dayanışmamızın yeteri kadar güçlü çıktığına inanıyor musunuz (kurumsal girişimleri tenzih ederim), ya da;

·       Trabzon’da hafif raylı sistem talebi bizi birleştirebilir mi?

Fener taraftarının gücünden alınacak dersler var

Yıldırım hızıyla Cumhurbaşkanına ulaştırılan şike (Futbolda Şiddetin Önlenmesi) Yasası, “cezaların oldukça düşürüldüğü” gerekçesiyle Köşkte onaylanmadı,

Yasanın cezaları nerdeyse ortadan kaldıracağı yönündeki itiraz nedeni ile Meclise iadesi,  Meclisten Köşke noktasına dokunmadan yeniden gönderileceği açıklamaları haber bültenlerinin baş köşesinde yer aldı.

Bu nasıl bir güç gösterisidir? Bu olay, basit bir ‘cezalar çok fazla, düzeltiyoruz’ vakası mıdır?

Yoksa başta Fenerbahçe olmak üzere futbolun gücü müdür?

SONUÇ

Açıkçası, Şike ve Sporda Şiddetin Önlenmesi Yasasında cezalarda “pıt” diye yapılan değişiklikler, sivil muhalefetin gücüdür.

Şu unutulmamalıdır ki son yüzyıl içinde onlarca savaş, zulüm, ekonomik buhranlar, ülkelerin çöküşleri yaşanmış, dünyanın haritası bile değişmiş ancak futbola duyulan aşk ve tutku değişmemiştir.

O zaman soru şu:

Bu acelecilik, bu telaş niçin; Fenerbahçe düşerse ne olur?