Recep Ergenç

Recep Ergenç

Mayın Eşeği

 “ Mayın tarlasına salınan eşek modelidir...  

 

Trabzon’da pek çok sektörde atılması gereken adımlar, alınması gereken önlemler var.

 

Testiye kurşun keçeye pala çalar gibi, bildiğinden şaşmayan Trabzonlu İşinsanları şimdilik;

 

Güçlü Markalar yaratmamış olsalar da, rekabet güçlerinin zayıfladığını fark etseler bile,

 

Atılması gereken adımları atmayarak ya da atamayarak “Ben mayın eşeği olmam” şeklinde direnmektedirler.

 

Mayın eşekliği piyasada, işini yeni, yenileştirilmiş yöntemlerle yapmak için çaba harcayan, örnek oluşturan, sonuç olumlu olunca herkes tarafından taklit edilen; sonuç alamayınca batan ardından teneke çalınan anlamında kullanılmaktadır.

 

Yeni ya da yenilik vazgeçilmezdir; bilgi her şeyin başıdır

 

Faraday, bilim tarihinde “deneyler” kralı olarak tanınır. Bir gün Londra’da deneysel bir ders sırasında küçük bir mıknatısı bir bobine yaklaştırarak bobinde elektrik akımının nasıl gerçekleştiğini gösteriyordu.

 

Deneyi izleyenlerden biri Faraday’a, “Bu buluşun ne yararı var?” diye sorunca Faraday ona şöyle karşılık vermişti;

 

“Yeni doğan bir bebeğin ne yararı var?”

 

Değişim (yeni ya da yenilik) Çay Sektöründe başlatılmalıdır; Çay Sektörü çökerse bölge çöker

 

Trabzon’da ya da DOKA Bölgesinde (Doğu Karadeniz’de) atılması gereken adımlar atılmıyor diye kimseye kızmaya;

 

Özellikle “Siz mayın eşeği arıyorsunuz, ben mayın eşeği olmam” diyenlere küsmeye hiç hakkımız yok.

 

Cumartesi günü (26 Kasım 2011) Çay Sanayici ve İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Üstün ve Başkan yardımcısı Servet Mete, Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA’dan) Uzman Hakan Oltan, Avrasya Danışmanlıktan İntizam Seyda Durgun ile Trabzon SİAD’ da buluştuk.

 

Çay Sektörünün başı belada

 

Niyetimiz gönüllü mayın eşeği olmaktı. Aramızda bir de özel konuk vardı, Jale Saraç. Kendisi Eczacı olup 17 yıl Amerika’da yaşamış bir Trabzonlu iş kadını.

 

 

Toplantının başlangıcını sorun tespitleriyle yaptık. Bunlardan bazıları;

 

Çayımız bir taraftan kaçak girişi ile ciddi olarak sarsılıyor; diğer taraftan rekabette belirleyici unsurlardan olan başta enerji ve işçilik maliyetleri ve üretimin çeşitli aşamalarındaki sorunlar nedeniyle oldukça pahalıya üretiyor, çayımıza yeni pazarlar yaratmada zorlanıyoruz…

 

Çayımızın ekstrakt değerleri sorunlu; ama elimizin en güçlü yanı olan yüksek aroma özelliğini kullanamıyoruz.

 

Bir arama toplantısı formatında beyin fırtınası tekniğini kullanarak sorunlu alanları ve her sorunlu alanın çözümü için var olan devlet teşvik ve hibe programlarını konuştuk.

 

İkinci aşamada “karar” toplantı tekniğini kullanarak çözüm için bir ortak yol haritası çıkardık.

 

Organiğinden, yeşilinden, siyahından, çayın çöpünden, aromalı çaylardan ve dünyada pazar olanaklarına kadar nerdeyse tüm sorunlu alanların yanı sıra, uzmanlarımızın katkısı ile çözüme katkı verecek maddi kaynakların ve bu kaynaklara ulaşma yollarının üzerinden geçildi.

 

Alın size bir örnek;

Servet Mete diyor ki, “Bugüne kadar bölgemizde yapılan fabrikalarda seçilen motor tipi ve güçleri ustaların (alaylıların) deneyimlerine göre saptanmıştır. Fabrikalarda gerçek ihtiyaç duyulan motor güçleri yeniden hesaplanarak, motor tipleri de yeniden belirlense ve yenilenme yapılabilse %40’ a varan enerji tasarrufu sağlanır. Rekabet gücümüze çok olumlu katkı yapar.” Biz de diyoruz ki, bunun çalışması teknik uzmanlar tarafından yapılır ve sonuçlar raporlanırsa, bunun için destek de var, para da!

 

Konuşulan bir çok konudan aklımda kalanlardan biri de şu; dünya Çayı, ekstrakt (sudan gayrı her şey) özelliği ile biliyor. Bu standardı değiştirmeliyiz. Türk Çayı imajını yaratmalıyız. Bizim çayımızın aroma özelliği öne çekilerek, çayda aroma özelliğinin kaliteyi belirleyecek asıl standart olması gerektiğini tüm dünyaya anlatmalı ve kabul görmesini sağlamalıyız.

 

Rahmi Üstün diyor ki; “Türk Çayı imajının ekstrat özelliği ile değil, aroma özelliği öne çekilerek tanıtılması gerekir.” Hemen peşine danışmanımız İntizam Bey, ifade edilen sorunlarla ilgili DOKA’nın destek mekanizmalarını saydı. Jale Saraç ABD’deki tüketici alışkanlıklarını örneklendirerek sıraladı. Çayımızın ABD’de nasıl Pazar bulabileceği hakkında görüşlerini sıraladı.

 

Mayın eşeği aramıyoruz biz zaten gönüllüyüz

 

Çay SİAD, sektörel bir sivil toplum kuruluşu olarak değişimin mayın eşeği olmayı kabulleniyor! Bu hafta TENOKENT’i, DOKA’yı ve TKDK’yı ziyaret edecekler. En yakın zamanda sonuç getirecek projelerle karşımıza çıkacaklardır. İtiraz edenler, eski köye yeni adet getirme gayreti, biz bu işi kırk yıldır böyle yapıyoruz diyenler olacaktır. Ancak benim aklımda başkan Rahmi Üstün’ün “Çay sektörü çökerse Bölge çöker” sözü çınlıyor.

 

Alışkanlıkları ve davranışları, hem tüketicide hem de üreticide değiştirecek pek çok projeye ihtiyacımız var. DOKA’nın, TKDK’nın son “tarımsal Sanayi” için hibe çağrıları var. TÜBİTAK, SANTES ve diğer hibe programları, yeni ya da yenilikçilik için (ARGE ve inovasyon) desteklerini;

 

Çayımızın rekabet edecek üretim proseslerine, ürün ya da ürünlere TEKNOKENT’ DE dönüştüreceğiz.

 

Trabzon SİAD’da gerçekleştirdiğimiz bu toplantıda kapanışı, KTÜ’de Yüksek Lisans yapan ve bu toplantıyı gözlemci olarak izleyen davetlilere yaptırdım.

 

Onlara göre çok butik ve sonuç alıcı bir çalışma olmuş.

 

Atacağımız ilk adımlardan biri de “çay sektöründe yapılmış ulusal ve uluslar arası yayın ve araştırmalar üzerine bir literatür taraması” olacak. Belki de bazı sorunlar çözülmüş ama bizin haberimiz yoktur, ne dersiniz?

YAZIYA YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR