Trabzonspor'un efsane isimlerden Tolga Zengin, Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin “Şubat Ayı Kültür, Sanat ve Spor Etkinlikleri” kapsamında düzenlediği söyleşide açıklamalarda bulundu.
Tolga Zengin, Hamamizade Kültür Merkezi'nde düzenlenen söyleşide, kariyerine ve yaşadığı anılara dair sorulara yanıt verdi.
Tolga Zengin'in açıklamaları şu şekilde:
"Babamdan gizli gizli gidiyordum"
Futbola mahallede başladım. Dijital çağ öncesinde Trabzon'da bir şekilde sokaklarda futbol oynayarak başladık. Seçmeler olurdu. Babam çok istemezdi. Rahmetli annem daha çok desteklerdi. Mahallede ağabeylerimiz vardı. Beni İdmanocağı'na getirdiler. Babamdan gizli gizli gidiyordum.
Hikayem İdmanocağı'nda başladı. Sonra Özkan Sümer Trabzonspor'a transfer etti. 2002-2013 yılları arasında Trabzonspor'da oynadım. Beşiktaş'a transfer oldum ve 2019'da bıraktım.
"Kalem kağıt verseler, 'yaz' deseler yazamazsın"
Tuttuğun ve maçlarına gittiğin, stadında turnikesinde saatlerce beklediğin takımın altyapısına giriyorsun, A takımına çıkıp kaptan oluyorsun, para kazandırarak transfer oluyorsun. Kalem kağıt verseler, "yaz" deseler yazamazsın. Futbolcu olacak gibi büyümedim. Ailem de öyle yetiştirmedi. Devlet memuruydu babam. Onu da anlayabiliyorum.
"Nerede hata yaptığımıza bakmak gerek"
Ben Özkan Sümerli ve Özkan Sümer'siz altyapıyı gördüm. 1996'da altyapıya girdim. Özkan Hoca her antrenman sonrası muz, süt ve poğaça verirdi. Özkan Hoca ailelere konferans verirdi, ailelerin yapması gerekenleri anlatırdı. Bunlar 30 yıl önce yapılan şeylerdi. Yetiştirici kişi çok önemli. Bizim şehir potansiyelimiz var ama biz niye kendimiz kullanamıyoruz, buna bakmak gerek. Nerede hata yaptığımıza bakmak gerek.
"Olmuyorsa, gidip şehrini başka yerlerde daha iyi temsil edeceksin"
Şehir bana karşı da çok sabırsızdı. Ben de çok zor dönemler geçirdim ama hiçbir zaman vazgeçmedim. Trabzonlu oyuncuların böyle bir misyonu olmalı. Olmuyorsa gidip şehrini başka yerlerde daha iyi temsil edeceksin.
"En üzüldüğüm maç Karabük maçı"
Trabzonspor'da en üzüldüğüm maç, Karabük maçıydı. 2010-2011 sezonundaki maç. Maçtan sonra direğe yaslanmıştım. Maçı kazandık ama sonuç üzücüydü. Bunu biliyorsunuz, niye böyle olduğunu. Yaşadığımız şeyler üzücüydü. Direğe yaslanmam çaresizlikti. Senin gücün her şeye yetmiyor, bir yere kadar yetiyor. Hakkımızı çok aradık ama bu konuya çok fazla takıldık. Biz ne olduğunu biliyoruz. Bunlarla ilgili tartışmaya gerek yok. Buna takıldık, kendimizle kavga etmeye başladık. Burada "2010-2011 şampiyonu Trabzonspor" desem ne olacak? Ben diyeceğim kadar demişim, bunları bırakıp hayata bakmak gerek. Yeni şampiyonluklar yakalamak gerek.
23 Nisan 2011'de oğlum doğdu. Oğluma birçok şey bırakabilirim. Bırakılacak en güzel miras, o kupanın içinde bir fotoğraf olurdu. Böyle bir fotoğrafı ona miras bırakamadım. İlk başta çok sinirleniyorduk ama baktım ki bu bize bir şey getirmiyor. Kendi içimizde bunu yaşarız, kavgaya ihtiyaç yok. Tekrarlıyoruz ama ne değişiyor? Kavgaya dönüştürüp hedeflerimizden alıkoymak hata. '96'da da aynı hatayı yaptık. Dönüp önümüze bakmıyoruz. Günümüz şartlarında çok daha akıllı ve programlı hareket etmek gerek. Çekinmeyen ve lafını söyleyen bir insan olduğum için bunları benden duymanızı istiyorum.
Inter maçı benim en mutlu olduğum maçtır. Özel bir maç. 30 sene önce, Şenol Hoca kaledeyken kazanmışız. Bu kez kendisi teknik direktör, ben kaleciyim. Yine kazandık.
"Onur'un emeklerini unutmamak gerek"
Onur Kıvrak ile birbirimize karşı hep saygı duyardık. Bakardım, geç kalacak. Ceza yiyeceğini bilirdim, arayıp uyandırırdım. Zeki'yi gönderir, uyandırırdım. Baktığın zaman Onur oynuyordu ama kötülüğünü istemedim. Başkasının üzüntüsü ve başarısızlığından kendinize başarı çıkarmanız doğru değil. Hâlâ görüşüyoruz, güzel günlerimiz geçti. Trabzonspor'a çok emek verdi, onun da emeklerini unutmamak gerek.
Çok iyi stoperlerle oynadım. Song, Egemen, Glowacki. Daha genç yaşlardayken Tolga Seyhan, Erdinç Ağabey, yine Stepanov vardı. Çok kalmadı ama iyi oyuncuydu. Giray vardı, onu da söylemeden olmazdı.
"Jaja daha farklı bir oyuncuydu"
Trabzonspor'da Colman, Jaja ve Alanzinho gibi çok kaliteli oyuncularla oynadım. Bir dışarıda karakter vardır, bir de oyuncu karakteri vardır. Jaja daha farklı bir oyuncuydu, çok profesyonel değildi ama saha içinde işini en iyi şekilde yapardı. O kafa yapısında değildi, olsa zaten buralarda olmazdı. İdmana geç gelmeler, gelememeler... Kafa olarak gelememeler... Takımın iyiliği için kazanmaya çalışıyorsun. Takıma zarar vermedi. Son dönemlerde Alanzinho ve Colman'ı biraz ayarttı. Öyle bir sıkıntı oldu. Onlar da Jaja'nın suyuna doğru biraz gitti. Colman'ın Benfica'ya transfer durumu vardı, o biraz etkilenmişti.
"Beni başkan gönderdi"
Trabzonspor'dan ayrılma kararını ben almadım. Annem burada tedavi oluyordu, ondan dolayı ayrılma durumum olmadı. Kendisi burada olmak istedi. Başkan gönderdi. Onur ve ben vardım. Ekonomik sıkıntı vardı. Mustafa Reşit Akçay hocaydı, şahittir. Faroz'dan dam almıştım, onu yaptırıyordum. Nereye gideceğim, öyle bir düşüncem yoktu. Sayın Hacıosmanoğlu ile konuşmuştuk, bir önceki yönetimin Beşiktaş ile görüşmesi olmuştu. "Durumum nedir?" dedim. Hiçbir takımla konuşmamıştım. "Birlikte yola çıktık, devam edeceğiz." dedi.
"Mustafa Hoca'yı aradım, 'Beni yiyorlar, yedirme' dedim"
Rubin Kazan'dan teklif geldi. Menajere, "Beni vermezler ama kulübe yönlendireyim." dedim. Arkadaş aradı, "Kulüpler buluşacak." dedi. Ünal Hoca sportif direktördü, aradım bakmadı. Başkanı aradım. "İki tane iyi kaleci, şu bu..." dedi. Ben de gitmek istemediğimi söyledim. "İkinizden birine yazık." dedi. "Gitmek talebim yok ve problemim de yok." dedim. Baktım, ısrar ediliyor. Bir de Rubin Kazan için ısrar ediyor. Annem rahatsız, belki anlık gelmem olacak. "İlle gönderecekseniz, nereye gideceğime ben karar veririm." dedim ve telefonu kapattım. Mustafa Hoca'yı aradım, "Beni yiyorlar, yedirme." dedim. Allah rahmet eylesin, Sebahattin Çakıroğlu da gitmemi istemedi. Süreç yanlıştı, pazarlıklar yanlıştı. Öyle bir noktaya getirdiler ki, "Şu paraya, bu para veriyoruz."
"Ben buzdolabı mıyım?"
Ünal Hoca'ya, "Ben buzdolabı mıyım?" dedim. Trabzonspor kaptanlığı saygı duyulması gereken bir pozisyondur. "Trabzonspor kaptanına nasıl internet sitesinde fiyat yazarsınız?" dedim. Gitmek istemediğime de Mustafa Hoca şahittir. Beşiktaş'a gidince yumuşatmak için, "Annesi için gitti" dediler. Ayrılığın annem ile hiçbir alakası yoktu.
Trabzonspor eşofmanı hariç, üstüme başka eşofman giymemişim. Beşiktaş'ta eşofmanları giydim, boy aynasına baktım. "Sen ne yaptın" diyerek başladım ağlamaya. Bunları söylerken, Beşiktaş'a ahde vefa duyan birisiyim. Beşiktaş ile Trabzonspor'un kültürü benzer. Ben Trabzonsporluyum, oğlum da Trabzonsporlu.
"Bir bakarım laf söyleyene..."
Yayıncı kuruluştaki olayla ilgili olarak, hakemi çıkararak Trabzonspor - Fenerbahçe maçındaki pozisyonu nasıl anlatabilirim? Hakemi de anlatmam gerek. Bir hafta öncesinden gelen bir sıkıntı da vardı. Beşiktaş - Galatasaray maçı sonrası "Maçın oyuncusu Arda Kardeşler" demiştim. 1 hafta sonra Trabzonspor - Fenerbahçe maçında olan pozisyonla alakalı "Hakemin iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum." dedim.
Korner atılıyor, oyuncu kafayı vuracakken böyle bir düdük çekmek yok. Dünyanın en hızlı düdük çalan hakemi. Bekle, pozisyondan sonra çal. Bunu ilkokul çocuğuna bile söylemeye gerek yok. Hiçbir şey yapma, bekle. İyi niyet görmediğimi ifade ettim. Bunu söyleyince, bir camiadan gelen tepkiler sonrası panik yapıyorsan, beni uyarmaya çalışıyorsan, ben de gereken cevabı veririm. Kurum özelinde konuşmuyorum, bana gelen şahısla ilgili olarak söylüyorum. İş bilmezlik. Bir bakarım laf söyleyene; bir geçmişine ve futbolla ilgili ne bildiğine, televizyonculukla ilgili ne bildiğine... Yayına girerken maç sonunda, karışıyorsan ben işimi yapmayayım. Benim işim yorumculuktu. Sağ olsun, Ertuğrul Başkan ilk arayandı, "Yanındayız." dedi. Çok fazla gündemde olmaya gerek yok. Kişisel bir olaydı. Kendi duruşum vardı. Duruşumdan vazgeçmem. Önce kendime ihanet etmeyeceğim. Kısa süreçte televizyonculuk olmaz ama başka şeyler olabilir.
"Bundan çok daha iyisi olmalı"
Trabzon şehri uzun zamandır zor bir şehir değil. Artık eskisi gibi değil. Çok daha rahat. Oyuncuların kendisini baskı altında hissettiğini düşünmüyorum. Şenol Hoca kendi istediği kadroyu oluşturmaya başladı. Geride kalan sezon kötü kapatıldı. 2 kez Avrupa'dan elenildi. Olumsuzluklarla başladığın bir sezon. Doğru bir kadro planlaması yapılmadı. Bence oynadığından yavaş yavaş zevk almaya başlayan, daha iyi şeyler yapmaya çalışan bir Trabzonspor var. Ama bu da değil. Bundan çok daha iyisi olmalı.
"Uğurcan, Trabzonspor'un en iyi şansıdır"
Uğurcan Çakır büyük bir kaleci. Bu kulübe büyük hizmetler veriyor. Buradan ayrılma noktası aklında olan bir şey değildir. Çok da katkı sağlıyor. İyi kaleci bulmak da zordur. Uğurcan, Trabzonspor'un en iyi şansıdır. Özel yetenekleri olan bir kaleci. Ayakları çok iyi. Dünyanın hangi takımına koyarsan koy oynayabilir. Öyle büyük bir kaleci. Bu zamana kadar neden transfer olmadı, o kulübün ve Uğurcan'ın bileceği bir şey. Şu an Trabzonspor'un olmazsa olmazı.
Kaynak:
