TTSO SEÇİMLERİNDE ÜÇÜNCÜ ADAY KİM?
Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası’nda (TTSO), önümüzdeki aylarda yapılacak olan seçimler öncesinde başkan adaylarında mevcut başkan Erkut Çelebi ve Ahmet Kazaz, iş insanlarının nabzını yokluyor.
Erkut Çelebi’nin iş insanlarından ve üyelerden aldığı en sert eleştiri, “Başkan seçildiniz, bizi unuttunuz. İcraatlarınızdan memnun değiliz. Gelecek seçimde sana destek vermeyeceğiz” şeklinde oluyor.
Ahmet Kazaz da benzer eleştirilere muhatap kalıyor. Çünkü Kazaz, Çelebi ile aynı yönetimde yer aldı. “Turuncular hareketinde” de Çelebi için oy toplayanların başında yine Ahmet Kazaz geliyordu.
TTSO genç iş insanlarından Samat Canbakkal’ın da aday olacağı ve arka planda çalışmalar yürüttüğü konuşuluyor. Canbakkal’ın gerekli desteği bulması durumunda adaylığını erkenden açıklayacağı da seslendiriliyor.
Görünen o ki, önümüzdeki TTSO seçimleri bayağı hareketli geçecek!

***
ELEKTRİK DAĞITIM ŞİRKETİ SAĞIR, HALK MAĞDUR!
Bu köşeden defalarca yazdık, dile getirdik, biz söylemekten bıkmadık; onlar da aynı şeyi tekrar etmekten usanmadılar…
Trabzon’da yerli yersiz elektrik kesintileri insanları mağdur etmeye devam ediyor. İnsanlar hiç beklenmedik bir anda saatlerce elektriksiz kalabiliyor.
Jeneratör bulunmayan apartmanlarda insanlar, beklenmedik elektrik kesintileri yüzünden asansörlere adeta hapsoluyorlar!
Elektrik dağıtım şirketi bütün bu olup bitenler karşısında sağır, dilsiz…
Günümüzde elektrik olmadan hiçbir şey olmuyor…
Hayat adeta felç oluyor, hiçbir iş yürümüyor!
Okula giden çocuklar ödevlerini yapamıyor, insanlar duş alamıyor, çamaşır yıkamıyor, telefonlarını ve bilgisayarlarını şarj edemiyor, buzdolaplarındaki gıdalar bozulmaya başlıyor, televizyon izleyemiyor…
Hatın içindeki her hamlemiz neredeyse elektriğe bağlı…
Dağıtım şirketinin aksatmadığı tek konu elektrik faturalarının günü…
Bu konudaki hassasiyetini enerjinin kesilmemesi konusunda da gösterse sorun kalmayacak!
Devletin bu konuda ciddi adımlar atması gerekiyor…
Elektrik kesintisi karşısında mağdur yaşayan vatandaşların hakları olması gerekiyor…
Vatandaş elektriksiz kaldığı süre içindeki mağduriyetinin faturadan düşülmesini talep ediyor!
Dağıtım şirketleri de işlerini belki bu sayede daha düzgün yapmış olur!
Siz ne düşünüyorsunuz?

***
ÇOCUK PARKLARININ DURUMU NE OLACAK?
Trabzon merkez ve ilçelerinde onlarca çocuk parkı var. Hepsinin ortak noktası, içlerinin kirli ve bakımsız olmasıdır.
Kırık salıncaklar, paslı kaydıraklar ve etrafa saçılmış çöplerle karşılaştığımız çocuk parklarında temizlik yapılamaması sadece belediyelerin sorunu mu? Kesinlikle hayır!
Belediyeler, parklar içinde günlük temizlikleri yapıyorlar; fakat insan sirkülasyonunun fazla olmasından dolayı çöplerin önüne geçemiyorlar.
Bir de çocuk parklarını sadece küçük çocuklar kullanmıyor. Belki de çocukların olmadığı saatlerde yetişkinler zaman geçirmek için bu park alanlarına gidiyor. Parkta bulunan araç gereçlerin üzerine çıkıyorlar, zaman zaman bilerek buradaki aletlere zarar veriyorlar.
Belediyeler, belli aralıklarla tamir ve değişim işlerini gerçekleştirmelerine rağmen bu bozguncuların önüne geçemiyorlar.
Bu yüzden önce ailelerin ve çocukların bilinçlendirilmesi, parkları koruması gerekiyor. Belediyeler güvenlik kamerası sistemleri kurarak en azından caydırıcı bir tedbir alabilirler.
Evet, parkların temizliği ve aletlerin bakımı kamu kurumlarının görevidir, fakat vatandaş duyarlı olmadığı sürece kamu imkânlarıyla sorun çözüme kavuşmuş olmaz.
O zaman çuvaldızı kendimize batırmayı öğrenmeliyiz!

***
SİSTEM, “ÖĞRETMENİ ÖĞRENCİYE” TESLİM ETTİ!
Son yıllarda okullardaki öğretmenlerin durumu içler acısı. Sistem öyle değişti ki öğretmenler öğrenci, öğrenciler ise öğretmen olmuş durumda.
Saygı, hoşgörü ve disiplin kaybolmuş durumda…
Öğretmenlerin öğrencileri uyarmasını bırakın, yüksek sesle hitap etmesi bile yasak!
Sistem öğretmenlere “bağırma, uyarma, söz söyleme, nasihat etme, dersini anlat ve git” diyor.
Çocukların ve gençlerin ailelerinden sonra en fazla vakit geçirdikleri insanlar öğretmenlerdir.
Bugünün belediye başkanları, milletvekilleri, meclis başkanları bu şartlarda eğitim görüp bu makamlara gelmişlerdir.
Bu devleti yönetenler, öğretmenlerini “bir anne veya baba gibi görüp” onlara saygı duyan insanlardan oluşuyor…
Şimdiki nesiller ise öğretmenlerini bırakın anne-baba, bir abi veya abla gibi görmeyi, kendisine hizmet eden bir “maraba” olarak değerlendiriyor.
Çünkü öğrenci kendi haklarının neler olduğunu az çok farkında…
Öğretmenin kendisine “hakaret” edemeyeceğini, “sesini” yükseltemeyeceğini, hatta kendisini sevgi göstergesi olarak “başını dahi okşayamayacağını” çok iyi biliyor…
Öğretmenlerin, yasa gereği elleri kolları öyle bağlanmış durumda ki, neredeyse öğrencileriyle “diyalog” kuramayacak hâle gelmişler!
Mevzuat, “Öğrenci hata yapıyorsa okul disiplin sevk et; kararı disiplin kurulu versin” diyor.
Peki versin!
Öğrenci, disiplin kurulu kararı sonrasında okuldan uzaklaştırılsın, başka bir okula nakledilsin!
Konu çözülmüş oluyor mu?
Tabii ki hayır!
Konu çözülmediği için öğrenci aynı hataları tekrar ettiğinde okuldan atılıyor ve toplumun problemli bir genci olarak “asayiş polislerinin” konusu hâline geliyor.
Öğretmenlerin yetkileri artırılmalı; öğrencilerin insafına terk edilmemeli!
Aileler, çocuklarını el bebek büyütüp öğretmenlerinin onlara “en ufak söz söylenmesine” tepki göstermemelidir!
Geçmişte, öğretmen aileye şikâyet edildiğinde veliler, haklı ya da haksız, çocuğuna kızar ve onu azarlardı. Öğretmene saygısızlığı asla kabul etmezdi.
Şimdilerde ise en ufak bir sorun yaşandığında veliler soluğu okullarda alıp öğretmenlerden şikâyetçi oluyor.
Bir aile iki çocuğunu yetiştirirken bile binbir zorluklarla karşılaşıyor.
Bir öğretmen ise onlarca farklı kültürden gelen çocuklarla ilgilenmek ve onları idare etmek zorunda kalıyor.
Ailelerin de bu konuda daha “insaflı” olması gerekiyor.
Lafın kısası;
Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimci, öğrenci ve velilerle bir araya gelerek, hatta mecliste komisyonlar kurarak konuyu işler hâle getirmeli.
Yoksa bu gidişat gidişat değil!

Kaynak:Haber61