"Kılıçdaroğlu önce aynaya baksın"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''CHP Genel Başkanı'nın, 'arkadaşlarımızı satmayız' sözleriyle bizi tariz yollu itham etmesi içine düştüğü ölçüsüzlüğün ve kafa karışıklığının bariz deşifresi olmuştur. Bize derme çatma siyasi delikanlılık gösterileri yap

"Kılıçdaroğlu önce aynaya baksın"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''CHP Genel Başkanı'nın, 'arkadaşlarımızı satmayız' sözleriyle bizi tariz yollu itham etmesi içine düştüğü ölçüsüzlüğün ve kafa karışıklığının bariz deşifresi olmuştur. Bize derme çatma siyasi delikanlılık gösterileri yapan Sayın Kılıçdaroğlu, önce aynaya bakmalı ve kimin arkadaşlarını satma ile ilgili engin tecrübeye sahip olduğunu orada görmelidir'' dedi.

MHP ilk TBMM grup toplantısını Genel Başkan Bahçeli başkanlığında yaptı.

Toplantı, İstiklal Marşı ve saygı duruşuyla başladı.

Bahçeli, yaptığı konuşmada, MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan ve CHP'nin tutuklu milletvekillerinin durumunun ''siyasallaşan yargının hazin ve ibretlik bir sonucu'' olduğunu savundu.

Milletin seçip Parlamento'ya gönderdiği vekilleri serbest bırakmamanın ''kasıtlı, yanlı ve başka hesapları gözeten yargının icraatından başka bir anlama gelmeyeceğini'' ifade eden Bahçeli, ''Başbakan Erdoğan'ın 'ne yapalım seçmeseydiniz' sözleri ise talihsiz olduğu kadar densizliğin ulaştığı seviyeyi göstermesi bakımından manidar olmuştur. Başbakan Erdoğan'a söylemek isterim ki bizim kimi aday gösterip göstermeyeceğimizi sana mı soracaktık? Senden icazet mi alacaktık? Sana mı danışacaktık? Bu kendini bilmez ve utanmaz zihniyet, geçmişte şahsını ilgilendiren kişiye özel anayasa değişikliğini pervasızca yapmıştı. Hukukun ilkelerini fütursuzca çiğnemiş ve CHP de bu işe ortak olmuştu'' ifadesini kullandı.

Milletinin tercihiyle seçilmiş kişileri; ''kaçma, saklanma ve delilleri karartma'' zannıyla cezaevinde tutmanın ''adalet anlayışına yapılabilecek en büyük kötülük ve tahribat'' olduğunu öne süren Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Hiçbir gerekçe, Meclis'in boykot edilmesine ve milletvekili yeminine aykırı hareket edilmesine mazeret teşkil etmeyecektir. Bu haliyle başta CHP olmak üzere, milletvekili yemini etmeyenlerin TBMM'nin saygınlığına fazlasıyla gölge düşürdüklerini bilmeleri lazımdır.

Madem ortada bir yanlış vardır, o halde bir başka yanlışla bunun giderileceğini düşünmek hezeyandır ve Gazi Meclis'in taşıdığı yüksek erdeme hakarettir.

Üstelik CHP Genel Başkanı'nın, Meclis'i protesto ederken; 'arkadaşlarımızı satmayız' sözleriyle bizi tariz yollu itham etmesi içine düştüğü ölçüsüzlüğün ve kafa karışıklığının bariz deşifresi olmuştur. Bize derme çatma siyasi delikanlılık gösterileri yapan Sayın Kılıçdaroğlu, önce aynaya bakmalı ve kimin arkadaşlarını satma ile ilgili engin tecrübeye sahip olduğunu orada görmelidir. Bizim boş laflara karnımız toktur.

MHP, 91 yıllık mazisinde böylesine bir boykotla karşılaşmayan kutlu Meclis'i, tartıştıracak ve itibarını zedeleyecek hiçbir niyetin ve eylemin içinde olamaz ve olmayacaktır. Ayrıca, Anamuhalefet Partisi tarafından yaşanılan yemin krizinin uluslararası alana taşınması da son derece acı verici ve talihsiz olmuştur.

Bir yönüyle ülkemizi uluslararası sivil toplum kuruluşlarına ve organizasyonlarına şikayet eden mektup, yeni CHP'nin ruh halini ve meselelere hangi zaviyeden baktığını da göstermiştir.

Ülke içi bir meselenin konuşulacağı ve tartışılacağı yer bellidir ve bunun da cumhuriyeti kurduğunu iddia eden parti tarafından anlaşılamaması büyük bir sorundur.''

Başkent Ankara vizyonundan çıkarak, küresel çekim alanına kapılan CHP'nin, ülke içindeki siyasi ve hukuki meseleleri dünyaya afişe etmesi en az yemin krizi kadar ciddi ve önemli bir problemdir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu partinin bu içler acısı hali, geleneği ve siyasi geçmişi bakımından kırılma ve sapmadır. Bu nedenle CHP, partimize laf yetiştireceğine kendisine bakmalı ve bize akıl vermekten bir an önce vazgeçmelidir.''

"BİZİM İÇİN NAMUS BORCU"

Boykot ve yemin krizinin taraflarını aşağılayarak ''tükürdüklerini yalayacaklar'' demesinin bir Başbakan'a kesinlikle yakışmadığını belirten Bahçeli, yemin ve boykot krizinin giderilmesi ve tutuklu bulunan milletvekillerine ilişkin şu önerileri getirdi:

''Millet iradesinin heba edilmemesi ve milletimizin çekişmelerle oyalanmaması için yemin ve boykot krizinin tarafları bu eylemlerine bir an önce son vermeli ve Meclis'teki yerlerini almalıdırlar.

TBMM'de grubu bulunan bütün siyasi partilerden seçilecek temsilciler bir araya gelmeli, ahlaki ve tutarlılık gereğince tutuklu bulunan milletvekillerinin haklarını savunacak bir Meclis bildirisi için temel zemin oluşturmalıdırlar.

Millet iradesinin en büyük kefaret olacağı hatırlatılmalı ve bunda da tavizsiz olunmalıdır.

Yürürlükteki yasal hükümler, tutuklu bulunan milletvekillerinin salıverilmesine engel değildir.

Yalnızca kanun ve anayasa hükümlerinin objektif kriterler çerçevesinde uygulanması ve iktidarın bu konuda ön ayak olması meseleyi kökünden çözecektir.

Bunlara rağmen de bir çözüm ortaya çıkmıyorsa, Anayasa'nın 76. maddesine, tutukluyken seçilen milletvekillerinin durumlarını daha da netleştirecek ve serbest kalmalarını sağlayacak bir ifade ilave edilerek içinde bulunulan krizin ortadan kaldırılması mümkün olabilecektir.''

Bu önerilere rağmen, tutuklu bulunan milletvekilleriyle ilgili bir adım atılmazsa, o zaman akla ''bu kişilerin başka davalara denge unsuru olarak tutulduğu hususunun'' geleceğini dile getiren Bahçeli, ''İmralı, Silivri ve KCK arasında denge arayışları varsa ve mesela Sayın Engin Alan bölücülere karşı rehin olarak tutuluyorsa, er ya da geç bunun hesabını sormak bizim için namus borcu olacaktır''' diye konuştu.

ŞİKE SORUŞTURMASI

Öte yandan, MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ise gazetecilerin ''Şike soruşturmasıyla'' ilgili sorusu üzerine, son zamanlarda kurumlar üzerinde çok yönlü operasyonların yapıldığını belirterek, şunları söyledi:

''Bu olaylardan sonra şu ortaya çıkıyor; kurumlar yıpranıyor, tartışılır hale geliyor. Kurumlarla ilgili kamuoyunun duyduğu güven sarsılıyor. Bu tür operasyonları, iddiaları, ithamları cevaplandırıp kamuoyu vicdanını rahatlatmak gerekiyor ama bu olayın biraz daha sessiz sedasız ve zaman içerisinde yapılması gerekiyor. İddiaların varit olup olmama durumuna göre kişilerin yıpratılmaması gerekiyor. Son zamanlara biraz bu konuya dikkat edilmediğini üzülerek izliyoruz.''

Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, 12 Haziran seçimleri öncesinde bütün hesaplar ve hedeflerin '' MHP'siz Meclis yapısı'' üzerine bina edildiğini savundu.

MHP'yi baraj altında bırakmak amacıyla iftiralar atıldığını, ithamlara ve iğrenç tuzaklara ahlaksızca tevessül edildiğini söyleyen Bahçeli, ''Nitekim AKP'nin karanlık mahzeninden MHP'nin itibarsızlaştırılması, etkisizleştirilmesi ve hatta siyasi hayattan silinmesi için her türlü oyun sahnelenmek için devreye sokulmuştur'' dedi.

İktidarın, ''MHP'yi zayıflatmak ve yok etmek için denemediği yol kalmadığını'' öne süren Bahçeli, ''Her çirkinliğe başvurmuş, her çirkefliğe destek vermiştir. Başbakan Erdoğan meydanlarda siyasi nezaketi ve centilmenliği hiçe saymış ve zor durumumuzdan istifade edecek kadar küçülmüştür. Yaşadıklarımıza maruz kalıpta ayakta kalacak bir siyasi partiye tesadüf etmek emin olun ki mümkün değildir. Bırakın ülkemizi, dünyada bile eşine ve benzerine az rastlanacak siyasi bir suikastın muhatabı olduk'' diye konuştu.

Bahçeli, MHP'nin aldığı yaklaşık yüzde 13'lük oy oranı ve 52 milletvekili sayısıyla TBMM'de temsil imkanına kavuşmasının çok önemli ve değerli olduğunu ifade ederek, ''Elbette aldığımız neticeyi mutlak bir başarı olarak sunmak ve zafer diyerek sevinmek çok yerinde değildir. Ancak, geçirdiğimiz tehlikelerle dolu sürecin bağlamında, bugünkü durumumuz ümit vericidir ve Milliyetçi Hareketin hangi zorlukları aşarak bu noktaya ulaştığının bariz ispatıdır'' dedi.

''Yandaş medya gücünü aşarak, AKP'nin yaydığı fesadı ve seferber ettiği kamu gücünü yararak, anket kuruluşlarının düzmece raporlarını yenerek ve küresel çevrelerin kışkırtmalarını boşa çıkararak'' bu grup salonuna geldiklerini belirten Bahçeli, ''Yine de herkes bilmelidir ki; ne kurulan tuzakları unutacağız ne de faillerini affedeceğiz. Ne dedikodu çıkaranları bağışlayacağız ne de MHP'yi yok etmeyi kafasına koymuş ihanet taraflarını aklımızdan çıkaracağız. Ne AKP'nin yaptıklarını görmezden geleceğiz ne de partimize dönük tertiplerini yanına kar bırakacağız. Bunun için önce hesaplaşacağız, sonra da yeri gelirse helalleşmeyi düşüneceğiz'' diye konuştu.

''GECE İLE GÜNDÜZ KADAR FARK''

AK Parti'nin ''krizin ve kaosun sıklet merkezi haline geldiğini'' savunan Bahçeli, yaşanan ''sorunlar yumağının'' daha şimdiden karamsarlığın ve korkunun milleti çepeçevre sardığına işaret ettiğini ileri sürdü. Bahçeli, ''Yakın coğrafyalardaki sosyal ve siyasal dengesizlikler iyice kabarmışken, ülkemizin istikrarsızlıklarla ve kavgalarla boğuşması vahim gelişmelerin de fitilini ateşleyebilecektir. AKP hükümeti ise nafile diplomatik ziyaretlerle, dün kardeş olarak ilan ettiklerini bugün Batı'nın oyun planı gereğince yüzüstü bırakarak omurgasız bir duruş sergilemektedir'' dedi.

Böylesi bir ortamda, yenilenen Meclis çatısı altında yemin ve boykot krizi ortaya çıktığını ve demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçtiğini ifade eden Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın balkon konuşmasındaki üslup ve yaklaşımlarıyla, daha sonraki tutum ve söylemleri arasında ''gece ile gündüz kadar fark'' oluştuğunu söyledi.

Yemin ve boykot krizinin çözülememesi halinde ''millet iradesinin sorgulanması ve değersizleşmesinin kaçınılmaz olacağını'' ifade eden Bahçeli, ''Tehlike bu kadar açık ve yakındır. İşin şakaya gelir tarafı, hafife alınacak yönü kalmamıştır'' diye konuştu.

Bahçeli, yemin ve boykot krizinin sorumlusunun BDP, CHP ve AK Parti olduğunu belirterek, Hatip Dicle'nin adaylığı ile ilgili olarak, hukuken milletvekili seçilmesi mümkün olmayan bir kişinin seçime katılması için çaba gösteren herkesin ''ortaya çıkan kaostan birinci derecede sorumlu'' olduğunu kaydetti.

''ÇÜRÜMÜŞ BAZI KÖŞE YAZARLARI''

''Şiddet diliyle barış kelimelerini yana yana getiren kandan beslenen bölücü mihrakların, taraftarlarına sokağı işaret etmesi, silah ve dağı adres göstermeleri tam bir kepazeliktir ve Türkiye'nin şerefiyle açıkça oynamak anlamına gelecektir'' diyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

'' Nitekim bağımsız milletvekillerinin Diyarbakır'da toplanıp sözde grup toplantıları yapma kararı Türk milletine ve devletine açıkça meydan okumadır ve büyük bir sorun olarak karşımızdadır. Meclisimizi hiçe sayarak fiili bir durum yaratan ve bir çok anlama gelecek bu girişimin, Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak için bir ön hazırlık olduğu şüphesizdir.

Başkent Ankara'nın saygınlığına ve bağlayıcılığına başkaldırı olan bu gelişmelerin, üniter devlet yapımıza da alçakça bir saldırı olduğu tartışmasızdır. Buradan sormak isterim ki; Başbakan Erdoğan ve hükümeti bu isyan provaları karşısında neden sessiz ve tepkisizdir? Yoksa verilen sözler mi vardır? Biraz terör, biraz tavizle her sonucun alınacağı mı hesap edilmektedir? Türkiye terör provokasyonun mihmandarlığında bulanık ve sisli bir sürece kontrolsüz bir şekilde savrulmaktadır. İmralı'da yatan bebek katilinin serbest bırakılma şartları gün geçtikçe olgunlaşmaktadır. Hatta var olan sorunların bitirilmesi İmralı canisinin durumuna bağlanmıştır.

Kanlı terörün Kandil'deki elebaşıları, koşa koşa yanlarına gelen çürümüş bazı köşe yazarlarına mülakatlar vermiş, fırsattan istifade ederek tehditler savurmuş ve İmralı'yı iradeleri olarak ilan etmişlerdir.

Merakımız, ceviz ağacının altında sözde barışı konuştuklarını dile getirerek terör elçiliği yapanlar, acaba hayatlarında hiç Türk bayrağının altında şehitlerimizi ve gazilerimizi hatırlayacak bir ahde vefa örneği göstermişler midir? Sanki düğmeye basılmış gibi, seçimler sonrasında geniş bir koalisyon AKP'nin gözetim ve denetimi altında kamuoyu hazırlama faaliyetlerine başlamışlardır. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan ve kalem sahibinin meşum niteliği bizce bilinen TESEV Raporu bunlardan sadece birisidir.

Kandil ağzıyla ve İmralı'nın sözleriyle hazırlanan bu raporların, Türk milletini ölüm döşeğine yatırmak için seferber olduğu ortadadır. Şu tesadüfe bakın ki bir tarafta demokrasi ve barış konuştuğunu iddia eden hayasızlar vardır. Diğer tarafta, PKK saldırılarında şehit düşüp de bayrağa sarılı olarak vatan topraklarına emanet edilen kahramanlar bulunmaktadır. PKK militanlarına gerilla diyerek önem atfeden kalem sahipleri acaba ağızlarına vatan, bayrak ve şehit kelimelerini ne zaman alacaklardır.

Muhataplarını buradan uyarıyorum: Kimse yanılıp yenilip boş hayallere kapılmasın. Bizim ne vazgeçecek insanımız ne de verecek bir çakıl taşımız vardır.''

İLK ÜÇ MADDEDEN GERİ ADIM YOK

Yeni Anayasa kapsamında kızışan ve gerginleşen ortamı sakinleştirmenin ve Türkiye'nin hak ve hukukuna sahip çıkmanın tarihi sorumluluğunun en başta hükümet olmak üzere herkesin omuzlarında olduğunu belirten Bahçeli, ''2007 yılından beridir millet olarak maruz kaldığımız anayasa gerilimi bitirilmeli, Türk milletinin kardeşlik bağlarını tahkim edecek hukuki çerçeve bütünlük içinde mutlaka hayata geçirilmelidir'' dedi.

Geniş bir mutabakat ölçeğinde hazırlanmasının yerinde olacağı anayasaya hiç kimsenin şimdiden farklı anlamlar yüklememesi gerektiğini dile getiren Devlet Bahçeli, ''Ganimet kapma telaşı içerisinde, mayınla, mermiyle ve tahriklerle takviye edilmiş anayasal statü talepleri beyhude çırpınışlar olarak akamete uğramaya mahkum olacaklardır'' diye konuştu.

Bahçeli, Anayasanın ilk üç maddesinden asla taviz vermeyeceklerini ve geri adım atmayacaklarını belirterek, ''Kim ne yaparsa yapsın, bu milli yeminlerin bizim tarafımızdan müzakere edilmesi dahi mümkün değildir. Herkes hesabını buna göre yapmalı ve ayağını denk almalıdır. Aksi takdirde MHP Türk milletinin hak ve menfaatlerini korumak ve Türkiye Cumhuriyeti'ni yaşatmak için her fedakarlığı seve seve yapmaya hazırdır'' dedi.

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler