Erol Tuna siyasete göz kırptı
Trabzon'un yetiştirdiği başarılı işadamlarından Erol Tuna, deyim yerindeyse merdivenleri tek tek çıkarak bugünkü konumuna gelişini ve öyküsünü anlattı.
İşte kendi ağzından Erol Tuna
Erol Trabzon'da doğdum, İlkokulu İskenderpaşa'da Ortaokulu Cumhuriyet Ortaokulu'nda, Liseyi de Trabzon Lisesi'nde, okudum. Karadeniz Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümü mezunuyum. Trabzon'da iş hayatına başlamadan önce İstanbul'da babamın ,ağabeyimle birlikte açmış olduğu tekstil mağazasında çalıştım. 3 yıl kadar süreyle Sultanhamamı piyasasında bulundum . Sultanhamamı, deyim yerindeyse esnafın, tüccarın en eski yeri daha doğrusu 'Kabe'si' diyebiliriz. 1980 yılında babam vefat edince Trabzon'a geldik ve buradaki işleri devraldık. 1983 yılında işveren olarak iş hayatına başladık. Şu anda işveren olarak 29 yıllık işveren hayatımız var. Babamın mesleği toptan manifaturacılığı devralarak iş hayatımıza başladık. Bu bölgede, Sivas, Çorum, Amasya, Tokat illerinde halı dağıtımı yaptık. Manifaturacılıktan sonra beyaz eşya işine girdik, 1989 yılında yani 20 yıl önce de Koç grubuyla otomotiv işine başladık. O zamanki konjöktür onu gerektiriyordu.
Otomotive odaklandık ve yine Koç grubuna bağlı Fıat'ın bayiliğini aldık. Satış, servis yedek parça işi yapan üç tane ana tesisimiz var. Ordu'da Fıat olarak tesisimiz var, Trabzon'da hem Fıat hem Ford tesisimiz var. Bu tesislerde 120 civarında çalışanımız var. Ağırlık konumuz bu, 1986 yılında da beyaz eşya işine girdik. Aynı zamanda inşaat işi de yapıyoruz, akaryakıt istasyonumuz var. Yüzbinlerce müşterimiz var diyebilirim.
FARKLI PROJELER TRABZON'U YILDIZ YAPAR
Esnaf kökenli bir aileden geldiğini söyleyen Erol Tuna, ticarette beşinci kuşak olduğunu söyledi. Tuna, Trabzon'un ticaret potansiyelini değerlendirirken, "Trabzon esasında verilere baktığınız zaman Türkiye'deki gayri safi milli hasılanın yüzde 1'i çıkıyor karşınıza. Türkiye ekonomisine baktığınızda yüzde birin üzerindeki rakamlar iyi rakamlar. Trabzon'da elbette ki arzu ettiğimiz tablo bu değil ama yinede ihracatta bölgesel ticaret merkezi coğrafyasından kaynaklanan bir hareketlilik, bir canlılık var dedi.
TİCARET POTANSİYELİ YÜKSEK
Trabzon'un ticaret potansiyelini iyi bulduğunu ve Trabzon'un geleceğinin çok iyi olacağına inandığını söyleyen Tuna, Trabzon'un çok farklı bir yeri olduğuna da inandığını dile getirdi. Eğer büyük projeler yapılırsa, şehrin sorumluları bir araya gelirde bunu yaparsa Trabzon bundan sonra da Anadolu'nun açık ara yıldızı olur diyen Erol Tuna, şunları söyledi: Trabzon bir Kayseri kadar ihracat yapan bir şehir. Potansiyeli ve çok önemli dinamikleri var. Bu dinamikleri hayata geçirmek gerekiyor. Örneğin fındık ihracatçılarımız var. Fındığın üretimi Trabzon'da az ama yurt dışına satış en fazla bu şehirden gerçekleşiyor. Rusya'ya yaş sebze meyve ihracatını Trabzonlu firmaların elinde. Bunların başarı öyküleri sayfalar almaz. Sadece Trabzonspor bu şehirde var diye bakılmamalı, çok önemli dinamikleri var bu şehrin. Trabzon; Gümüşhane, Bayburt, Erzincan, Ordu, Giresun düşünüldüğünde bir merkez olmuş. Trabzon hangi sektörü tercih ederse o sektörde başarı sağlayacağını, yeterki tercihini biran önce yapması gerektiğine vurgu yapan Tuna, Trabzon'da sanayi niye olmasın, arazi yok deniyor. Kore'nin arazisi mi var, veya Japonya'nın arazisi mi var. Aklın yolu bir, projeyi koyacaksın, sana hangisi geliyorsa onda ilerleyeceksin. Yoksa Trabzon her anlamda bakir bir yer. Yeter ki projelendirilsin ve uygulansın. Trabzon sağlık şehri olur, turizm şehri olur. Bir turisti alacak olsanız, doğası, tarihi yerleri, müzeleriyle bir hafta dolu dolu yaşatabilirsiniz dedi.
ORTAK İŞ YAPILMAMASI DEZAVANTAJ OLARAK GÖRÜLMEMELİ
Trabzon'da ortak hareket etme konusunda sıkıntı yaşandığı yönündeki söylemlerin çok sıkça dile getirildiğine işaret eden Erol Tuna, Örneğin Çimento Fabrikası'nın özelleştirilmesine biz de girdik ama hatırlanacağı gibi, isteyenin bize katılabileceği mesajını vermiştik. Maalesef kimse gelmedi ama bunu bir dezavantaj olarak görmeyelim. Yani ortaklığa uygun olmayan kafa yapılarını dezavantaj olarak görmemeliyiz. Bunu avantaja çevirmeye bakmalıyız. Eğer bireysel olarak bir şeyler yapılabiliyorsa bunu kullanalım diyorum. Olaya pragmatik olarak bakılmamalı. Bunu verimli hale çevirmenin yolları aranmalı diye konuştu. Ortaklık anlamında bir araya gelmenin söylenen kadar çok önemli olmadığını da savunan Tuna, bunun bir sorun gibi gösterilmesinin de kendisine göre yanlış olduğunu dile getirdi. Tuna şunları şöyle konuştu:Büyük şirketlere baktığınızda büyük çoğunluğunun aile şirketi olduğu görülecektir. Bir Sabancı, bir Koç, Eczacıbaşı çok ortaklı değil birer aile şirketidir. Aile şirketleri şu anda ön planda. Çimento Fabrikası konusunda bana göre, yine şehir plancıları, mimarlar bir araya gelip planlamayı yapmalı. Buraya bir iş merkezi yapılabilir, alanın sanayi alanı olarak ayrılmasına karşıyım. Çağdaş, modern bir kente yakışacak yapılanma hayata geçirilmeli orada.
KALİTELİ TOPLUM İÇİN KALİTELİ BİREY YETİŞMELİ
Ticaret hayatlarında hep ne yapabilirizden ziyade işin sosyal sorumluluk boyutuna baktıklarını ve 'şehre ne verebiliriz' anlamda kendilerini sorguladıklarının altını çizen Erol Tuna bu anlamda faaliyetleri olduğunu belirtti. Tuna şunları söyledi: İş hayatına atıldığım günden beri çeşitli okullara belli yardımların yanısıra, sınıflar yaptırdık, bazı okulların eksiklerini tamamladık. Biz kaliteli bir toplum olabilmek için kaliteli birey yetiştirmek gerektiğine, kaliteli iş yapabilmek için kaliteli bireye ihtiyaç olduğunu savunuyoruz. Yani biz bireyleri kaliteli yetiştirirsek her şeyimiz daha kaliteli olacaktır. Bu tür desteklerimiz var. Burslu öğrencilerimiz var. Burslarımızı karşılıksız veriyoruz ancak tek şartımız kendileri de mezun olduktan sonra, iş hayatına atıldıklarında bir öğrenci okutmaları karşılığında bu borçlarını bize ödüyorlar. Eğer okutmazsa bana borcunu ödemiyor demektir, borcunu ödemeyen insan da iyi insan değildir. Sosyal sorumluluk anlayışımız gereği, Trabzon Meslek Lisesi'ne bir kütüphane yaptırdık. Bir ilköğretim okulu yaptırmak için Milli Eğitim Müdürlüğü ile anlaşma yaptık. Kendi müşterilerimizi de bu işe ortak ederek Maçka İlçesi'nde ağaçlandırmaya katkı anlamı da ormanlık alan oluşturduk. Başka bir alanda 5 bin ağaçlık orman daha yapmayı planlıyoruz. Çalıştırdığımız personele eğitim anlamında her türlü desteği veriyoruz.
HER BİREY BİLGİ VE BİRİKİMİNİ SİYASETTE KULLANMALI
Bugüne kadar adının siyasete hep uzak kaldığı yönündeki söylemlere de değinen Erol Tuna, bundan sonra durmaması gerektiği yönünde bir görüşün kendisinde hakim olduğunu belirterek Yoksa siyaseti sevmediğimden, hizmet veremeyeceğimden falan değil.Üstelik isterim de. Artık her bireyin bilgi ve birikimini kullanması borcudur. Ben her yurtdışına çıktığımda şanslı bir birey olduğumu düşünüyorum. 70 milyonda kaç kişi yurtdışına çıkıyor, kaç kişi öğrenebiliyor, ben o şanslı yurttaşlardan birisiyim. Bunu ülke menfaatlerine de değerlendirmek lazım. Zamanı gelirse inşallah biz de hizmet etmeyi düşünüyoruz. Ama benim şartlarımın da ona uyması lazım. Siyasete uzak değilim. Siyasetin içindekilerin çoğu da dostumuz arkadaşımız. Bilgi ve birikimi halka ve kamuya yaymak bireylerin borcudur. Çok çeşitli ülkelerde çok çeşitli çözümler gördüm, ben bu çözümleri niye kendi yurttaşıma getirmeyeyim. Trabzon'da her şey var. Ancak herşey birbirine girmiş. Homojen olmayan yapıya sokup çözüm üretmemiz gerekiyor. Türkiye genelinde olduğu gibi belediyecilik anlamında çok eksiklerimiz var. Vatandaşlara en iyi şartlarda yaşama imkanı sunulması gerekiyor. Şehir içerisinde daha bir canlılığın olmasını isterim. Daha kültürlü bir şehir olmasını isterim. Gençlerin farklı şeylerden bahsetmesi gerekiyor, konser salonlarından tutun, edebiyatla, sanatla ilgilenmelerini isterim. Bizim gençlerimiz başka şeylerle yoğunlaştırılıyor. Uzun Sokak'ta tur atıyor, hiçbir faydası yok bir verim yok. Bunlar işsizliği, bilgisizliği daha fazla körüklüyor. Gençlerimizin topluma faydalı birey olmaları için eğitim hücreleri açılmalı, bu eğitim yuvalarında kaliteli bireyler yetiştirmeliyiz. Refah seviyesi yüksek ülkeler de bizim geçtiğimiz yerlerden geçmiş ama biz hala magazinsel şeylerle ilgileniyoruz. Trabzon'da Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi var. Türkiye'de kaç tane var. Burada üniversite var. O caddede cadde aralarında canlı müzik yapan grupların olması lazım. Dükkanların önünden geçerken mis gibi kokular almak istiyorum, şehir kültürü bu. Volkan Bey, Kunduracılar Caddesi'ni çok güzel döşemiş, ancak oraya canlılık vermek lazım. Daha sosyalleşmek, daha kültürleşme olmalı ifadelerini kullandı.
HÜKÜMETİN İÇ VE DIŞ POLİTİKASINI BEĞENİYORUM
Biz bu hükümet döneminde esasen varlıklarımızı artıramadık ama doğru şeyler yapıyorlar, umuyorum ki, 6 yıldan beri bize konfor olarak dönmedi biz de rahatlamak bundan faydalanmak istiyoruz, esnaf memnun değil, yük esnafın ve işadamlarının üzerinde. Bunun haricinde hükümetin hem dış politikalarını hem içerdeki ekonomik politikalarını beğeniyorum. Çünkü ben 30 yıldan beri iş aleminin içindeyim, tek haneli enflasyon ilk defa bu hükümet döneminde gördük. Milyonları bir anda atıp tek haneli parayı bu hükümet döneminde gördük. Arabama binip Ordu'daki işyerime 1-1.5 saatte gidebiliyorsam bu hükümetin döneminde gördüm, bundan önceki hükümetler başlatmış olabilir ama sonuç odaklıdır, iş bitiriyorlar. Konforlu bir havaalanından inip konforlu bir havaalanına inmeyi de bu hükümet döneminde gördüm. Bu hükümetten önce asgari ücret ile bir çalışan Trabzon'dan uçak bileti alıyor dönüşü Bolu'ya kadar olabiliyordu. Şimdi bir asgari ücret 560 lira, 80 liraya kadar bilet var yani 2.5 defa gidip gelebiliyor, bu bir konfordur. Türkiye'nin çok büyük bir ekonomisinin olduğu ortaya çıktı bu da bu hükümet döneminde oldu. İhracat 100'ün üzerine çıktı, borçlanmamız var, dış açığımız var bunlar doğrudur ama artıları da var. Bazıları şunu düşünmüyor, artı tarafta nelerimiz var. Türkiye eskisi gibi değil, artık bir marka oldu. Türkiye'de araziler, dükkanlar para ediyor, parası para ediyor. Ortada olan bir gerçektir bu. Dünyada bir kriz var, başbakanın ifadesi belki çok doğru değil ama ben yine de hükümetin bunu çok göstermeden idare ettiği kanaatindeyim. Almanya'daki Türk işçileri buraya gelmeyi düşünüyor. Demek ki Türkiye oradan iyi ki buraya gelmeyi düşünüyorlar. Ben şartların daha kötü değil daha iyi olacağına inanıyorum.
TRABZONSPOR'A KURUMSAL BİR KİMLİK KAZANDIRDIK
Trabzonspor'da yöneticilik yaptığı dönemlerle bugünlere gelinceye kadarki süreci de değerlendiren Erol Tuna şunları söyledi: Trabzonspor'da 1995-96'da Faruk Bey'le bir dönemimiz oldu. 2002-2003'de Özkan Sümer'le bir dönemimiz oldu. Özkan Sümer bıraktıktan sonra kulübü ikinci dönem kongreye kadar taşıdım. İlk dönem çıraklık dönemimizdi, sağolsun Kenan İskender ve Faruk Özak Bey'den epey bilgi sahibi oldum, bizi eğittiler, ancak zaman kısaydı, zaman biraz daha uzun olsaydı çok daha şeyler öğreneceğim inancındayım. Ondan sonraki dönem ustalık dönemiydi. Kulübe kurumsal bir kimlik kazandırdık, iletişimini üstlendik, marka değerini artırdık, iyi şeyler yaptığımıza inanıyorum. Örneğin internet sitesini kurdu, ilk dergiyi biz çıkardık, yeni açılımlar, yeni formalar, markalar, mağazalar açmalar, françayzing vs.
AKYAZI'YA NURİ ALBAYRAK İSMİ VERİLMELİ
Trabzonspor'un Sadri Şener Başkanlığındaki yeni yönetimini başarılı bulduğunu söyleyen Tuna, Bundan önceki yönetim belki çok beğendiğim bir yönetim değildi ancak buna rağmen Akyazı gibi çok önemli bir proje getirdiler.. Bu projeye baştan karşıydım, çünkü kıyı kenar çizgisi var ve olacak bir şey değildi. Ama sonradan gördüm ki, bu işi yapmışlar. Kanunen bir sakınca yok ve bu desteklenmiyor, ben yönetimin yerinde olsam bu projeyi yaptırırım ve stadın adını da Nuri Albayrak koyarım. Çünkü başarmışlar. Şu anda kulübümüz emin ellerde iyi yerlerde. Yönetimin her şeyiyle beğeniyorum, çok güzel işler yapıyorlar. Kurumsal iletişimleri çok iyi. Şu anlamda kendi işlerinde bile, kulübün kendi içerisinde, başkanın, asbaşkanın, yönetimin çok güzel işleri var, kulübümüz çok iyi yolda. Trabzonspor'un şampiyonlukta 95-96'dan daha fazla şansı var diye düşünüyorum. İnşallah bu sene ipi göğüsleyeceğiz. Yönetime buradan teşekkür ediyorum, hakikaten iyi şeyler yapıyorlar. Tabiî ki hiçbir şeyin yeterliliği yoktur. Çünkü bizim rakiplerimizi ortada İstanbul ve Avrupa takımları. Bizim buralarla mücadele etmemiz lazım. Destekliyoruz da, biz hepsini desteklemiştik, ama desteklemediğimiz tek şey var, bu kulübü kimse tekeline geçiremez. Bu kulüp hepimizin. Bu yönetimle imajımız yeniden yerine geldi. Kulübün iletişimde çok güzel işler yaptılar. Buda yöneticilerle birebir alakalı diye konuştu.
AKLIN YOLU BİR
Yıllardır tartışılan, 'Karadeniz Teknik Üniversitesi'nin şehre katkı sağlayıp sağlamadığı' konusundaki görüşlerini de dile getiren Tuna, Aklın yolu birdir. Bilim adamları olmadan biz yolda yürüyemeyiz. Bilim adamları bizim her şeyimiz. Bilim adamları da piyasa olmadan hiçbir şey yapamazlar. Çarşı -pazar onlara lazım. Onlar bizi yönlendirecekler. Bilim adamı bir şeyleri şehre sunamıyorsa birbirini suçlamaya gerek yok. Bana göre üniversitenin şehre inanılmaz katkısı var. Ama üniversite eğer şehirden faydalanamıyorsa o da onların sorunu. Biz üniversiteden her şeyiyle faydalanıyoruz. Kim bunu küçümseyebilir dedi.
BAŞARININ SIRRI
Uzun soluklu iş hayatında başarının sırrını da planlı ve programlı olmayan bağlayan Erol Tuna şu açıklamaları yaptı: Planlı ve programlıyım, haftalık ve günlük programa göre hareket ederim. Hangi saatte ne yapacağımız ajandamızda vardır. İnsan yaşadıkça hayatı daha çok formülleştiriyor, disiplin altına alıyor, daha kolaylaştırmak gerekiyor. İhtiyaçlar artıyor, daha fazla olaylarla karşılaşıyorsunuz o yüzde programlı olmak gerekiyor. Kitap yazmak ve belli konularda yazma düşüncem var. Eğitime değer veren, çevresine saygı duyan, demokrasiye inanan ve demokratik olan, duyarlı, bilgili bireylerin oluşmasına her türlü yardım ve katkıda bulunacak bir kafa yapımız var. Bizim bir atasözümüz var, Aptal dostun olacağına akıllı düşmanın olsun Bu çok şey anlatıyor. Toleranslı olmaktan yanayız. Bize şu anda dargın olan müşterilerimiz var ama inanıyoruz ki; bir zaman sonra bizim haklı olduğumuzu görecekler. Çünkü bizim yaptığımız her şey müşterilerimizin menfaatine. Onların menfaatlerini ve beklentilerini karşılarsak biz otomatikmen şirketi güçlendirmiş oluyoruz, çünkü müşterilerimiz bizim en önemli sermayemiz. Eğer müşterilerimizi mutlu edebiliyorsak biz de mutlu olabiliriz. Duruşunuz belli olacak o duruşu her zaman sergiledikçe işler de düzgün yürür. Her zaman her an hesap verir durumda olmalısınız.
RESİM SANATINA OLAN İLGİSİ
Geçmişten bugüne adı hep kültür-sanat şehri olarak anılan Trabzon'un bir evladı olarak sanata hep ilgi duyduğunu söyleyen Erol Tuna'nın soyut resme karşı ayrı bir ilgisi olmuş hep. Tuna'nın ilginç bir de tespiti var. Tuna bu tespitini şöyle dile getiriyor: Köylerden kente göç olduğu için aslında kentliler istila edildi. ( Biz de köy kökenli aileyiz) İstila edilen kentliler köyden gelenleri kentlileştirmeleri gerekiyordu. Oysaki kentliler örnek olmak yerine köylülere burun kıvırdılar. Beraber yaşıyoruz onu da eğitip faydalı hale getirelim. Kentlilerin köylüleri kucaklaması lazımdı. Ayrıca kent kültürünü aşılamaları lazımdı. Bu da Trabzon için belki de kültür ve sanat açısından gelişememesine ve eskiyi arar hale gelmesine neden olmuştur.
O BİR EĞİTİM GÖNÜLLÜSÜ
Erol Tuna bugüne kadar Trabzon'da eğitim adına çok büyük ve önemli katkılar sağlamış işadamlarının belki de en önde gidenlerinden. Mezun olduğu Trabzon Lisesi'nde hangi köşeye baksanız belki de orada Erol Tuna'nın bir katkısı var. Geçtiğimiz günlerde Trabzon Endüstri Meslek Lisesi'nde adına açılan Kütüphane ise eğitime yaptığı katkılardan sadece birisi. Şimdi sırada Trabzon Valiliği ile birlikte protokolünü imzaladığı Soğuksu Mahallesi'nde yapılması planlanan 24 derslikli ilköğretim okulu var. Bu saydıklarımız da Erol Tuna'nın eğitim adına yaptığı katkılardan sadece bir kaçı.
RÖP: Nurgül Günaydın