Ayrılırken sarılmak istedim ama!

Yapamamış. Çünkü yanıbaşlarında sürekli ada kumandanı durmuş. Bunun son görüşme olduğunu iki taraf da bilememiş. Öylesine hüzünle dönüp giden babasına, "Bu millet seni ebediyen unutmayacaktır. Müsterih ol." diyememek içinde hep bir ukde olarak kalmış.27 M

Ayrılırken sarılmak istedim ama!

Yapamamış. Çünkü yanıbaşlarında sürekli ada kumandanı durmuş. Bunun son görüşme olduğunu iki taraf da bilememiş. Öylesine hüzünle dönüp giden babasına, "Bu millet seni ebediyen unutmayacaktır. Müsterih ol." diyememek içinde hep bir ukde olarak kalmış.

27 Mayıs darbesinin ardından yaşanan hukuksuzluklar ve insanlık dışı muameleler 50 yıl sonra tekrar gündemde. Bu olayların bir kısmı ilk kez kamuoyuna yansırken bazıları da yeniden hatırlanıyor. 27 Mayıs'ın tarihi, her bir mağdurun yürek yakan hikâyeleriyle dolu. İdam edilen dönemin Başbakanı Adnan Menderes'in ailesiyle son görüşmesi de böyle bir an. Ailesiyle sadece iki kez görüşmesine izin verilmişti. O sırada 14 yaşında olan oğlu Aydın Menderes, annesi Berin Hanım'la birlikte babasıyla vedalaşma anlarını paylaşırken oldukça duygulanıyor. Menderes, içinde ukde kalan sözlerle birlikte o dokunaklı anı şöyle anlatıyor: "Komutan yine başımızdaydı. Bir an için baktım rahmetli babamın yüzüne, aklımdan dedim, 'Acaba hangi el o yüce insanın boynuna yağlı ilmiği geçirebilir ki?' diye.. Daha zayıflamış ve daha üzgündü rahmetli. Rahmetli babam gayet hüzünlü, gözleri yaşlı, yine ağladı. Rahmetli annem de öyle. Biz üç kardeş ne kadar tutmak istesek de ağladık. Hele hele, orada ah bir ayrılık sahnesi vardır ki tekrar tekrar kucaklaşarak kapıdan babamın çıkıp gidişi... Yani öyle bir sahneyi Allah hiç kimseye, dost düşman dâhil yaşatmasın. Desem ki ameliyatsız sizin diri diri ciğerinizi sökseler ne hissedersiniz? Ada komutanı olmasa, hiç olmazsa beş dakikalığına orada çok farklı şeyler konuşulabilir, en azından helalleşebilirdik. 'Efendim var mı son bir arzun, isteğin denilebilirdi'. 'Aman kendisine bir zarar verirler' düşüncesiyle bu bile yapılamadı. Giderken üç kere mi, beş kere mi, hiç ayrılamayacak şekilde tekrar tekrar kucaklaşma... Özellikle annem ve babamın orada birbirlerine kenetlenişi... Ah, ah... Şöyle 1-2 dakika kumandanın yanımızda olmadığı bir ortamda şöyle sıkıca sarılsam babama desem ki, 'Bu millet seni 27 Mayıs'ın öncesinden de yüz milyon kat daha seviyor. Sana bağlıdır ve seni ebediyen de unutmayacaktır. Müsterih ol.' diyemedim bunu ve bu benim içimde ukde olarak kalmıştır."

Yassıada'da yaşanan tek dram Menderes ailesininki değildi. Bir başka örneği de Demokrat Parti'nin Mersin Milletvekili Kemal Sinanoğlu'nun oğlu Niyazi Sinanoğlu veriyor. 1979 yılında babasıyla Samanpazarı'nda eski DP'li vekil Niyazi Soydan'ı ziyaret ettiklerini anlatan Sinanoğlu, hatırasını şöyle naklediyor: "Niyazi amca orada ayaklarını sıvadı, bize gösterdi. 'Bunlar uçağa binerkenki yediğimiz postalların izleri.' dedi. 19 yıl geçmesine rağmen o postal izleri Niyazi amcanın iki ayağında hâlâ duruyordu."

Niyazi Sinanoğlu darbe olduğunda henüz küçük bir çocuktu. Darbe sabahı yaşadığı bir olay tüyler ürperticiydi. 1950-54 arasının Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut, gözü önünde tekme tokat götürülmüştü cuntacılarca: "Askerler, 'Sizi götürmeye geldik.' dedi önce. Sonra subay olanın 'Hırsızlar! Demek vatanı satacaktınız ha!' dediğini hatırlıyorum. Onun üzerine Paşa asasını kaldırdı, 'Sen bana hakaret edemezsin. Ben Genelkurmay Başkanı'yım, Çanakkale kahramanıyım, İstiklal Savaşı kahramanıyım. Atatürk'ün silah arkadaşıyım.' deyip göğsündeki madalyasını gösterdi. Nuri Paşa bunları söyleyince o subay bir tokat attı ve kolundan şöyle çekip tekme vurdu. Ve koskoca Nuri Paşa merdivenlerden yuvarlanarak düştü. Biz olan biteni izliyoruz. Her tarafı kanadı. Sonra öğrendik ki Yassıada'da vefat etmiş."

Cellat ve ip parası bile Menderes'lerden istendi

27 Mayıs'ın utanç vesikalarından biri de idamların ardından Menderes ailesine giden bir icra mektubu. Aydın Menderes, babasının darağacına gönderilmesinden sonra asıldığı ipin ve celladın parasının bile kendilerinden istendiğini anlatıyor. Eve gelen icra emrinde, "İnfaz parasını ödeyin" yazıyormuş. Aydın Menderes, 27 Mayıs'tan itibaren infazların gerçekleştiği 17 Eylül 1961'e kadar babasının cezaevinde yediği yemeklerin parasının bile ödetildiğini belirtiyor. Menderes, "Hiçbir hakkın, meşruiyetin, merhametin, adaletin, insafın, iz'anın, medeniyetin, insanlığın içerisinde cereyan ettiği bir yer değildi ki. Olan bitenin hangisine normal, hangisine anormal diyeceksin." ifadelerini kullanıyor.

Albaydan, 'Ada Sahillerinde Bekliyorum' yasağı

Yıllardır anlatılagelen trajikomik hatıraların yanı sıra az bilinen ayrıntılar da var. Nakledilen bazı hadiseler, cunta yönetiminin kafa yapısını ortaya koyması bakımından ilginç. Adnan Menderes'in avukatlarından Talat Asal'ın başına gelenler de böyle. Asal, askerlik yaptığı halde sırf Menderes'i savundu diye yeniden askere alındı, yaptığı savunma yüzünden hapse atıldı. Asal, keyfi yönetimin geldiği boyutları anlatırken şu örneği veriyor: "Öyle komiklikler vardı ki. TRT'ye bir albay tayin edildi. Bu albay radyodan, 'Ada Sahillerinde Bekliyorum' şarkısının çalınmasını bile men etmişti."

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Siyaset