Trabzonlu Paşa'dan açıklamalar

Komutanı olduğu Deniz Harp Okulu ile denizci ve asker kimliğine yapılan saldırılar karşısında istediği desteği alamayan, hatta dost ateşine maruz kalan ve bu yüzden devir teslim töreninde istifa eden Tuğamiral Türker Ertürk, konuştu. Emekli Tuğamiral Türk

Trabzonlu Paşa'dan açıklamalar

Komutanı olduğu Deniz Harp Okulu ile denizci ve asker kimliğine yapılan saldırılar karşısında istediği desteği alamayan, hatta dost ateşine maruz kalan ve bu yüzden devir teslim töreninde istifa eden Tuğamiral Türker Ertürk, konuştu.

Emekli Tuğamiral Türker Ertürk’ten  çarpıcı açıklamalar:

‘’Bunlarla mücadele edebilmek için enerjiye ve yüreğe ihtiyaç vardı, ne yazık ki bir bölümümüzün bunlarla uğraşacak enerjisi yoktu. Bunu söylemekte zorlanıyorum ama birçoğunun da yüreği yoktu"

Geçtiğimiz Ağustos ayında istifa eden Deniz Harp Okulu eski komutanı Tuğamiral Türker Ertürk Deniz Harp Okulunun Türkiye’nin en eski ve çok önemli bir öğretim kurumu olması nedeniyle cemaatçi yapılanmanın kendisi gibi düşünmeyen  ve Atatürk devrimlerinden ödün vermeyen  bir komutanı istemediklerini ve bu yüzden saldırılara hedef yapıldığını söyledi.

soruları cevaplayan Türker Ertürk “ Ben emekli oldum ama köşeme çekilip balık tutmak gibi bir niyetim yok.  Mücadeleme kaldığım yerden devam edeceğim.  Bu işe hem yüreğimi ve bilgi birikimimi hem enerjimi koymaya hazırım. Şuna inanıyorum; artık yurtseverler için, Atatürkçüler için, demokratlar için, evrensel ahlak ve etik kurallardan yana olanlar için , ülkemizin geleceğinin emperyalizme peşkeş çekilmesini istemeyenler için, onurlu bir gelecek,adil bir paylaşım ve hakça bir düzen için, din tacirliğine son vermek ve kutsal dinimiz İslam’a hak ettiği önemi verebilmek için doğru adresin CHP olduğuna inanıyorum. Bende bu mücadeleye CHP ‘de devam edeceğim” “ diyor.

2000-2003 yılları arasında Londra Silahlı Kuvvetler ve Deniz Askeri Ataşeliği görevinde iken tanıdı. Görevi süresince İngiltere’de bulunan sivil kuruluşlar, federasyon ve derneklerle yakın temas halinde bulunan Türker Ertürk aynı zamanda İngiltere’de görevleri sırasında yaşamlarını yitiren Türk subayların yattığı Deniz ve Hava şehitliklerinin hak ettiği konuma getirilmesinde ve buralarda düzenlediği törenlerle dikkat çekti, hatta çok kimsenin bilmediği man of island’da Kara Şehitliğini açtı.

 Gurbette yaşayan Türklerin sorunlarıyla yakından ilgilenen, bir subaydan çok bir dost olan Türker Ertürk Londralı Türklerin sevgisini kazanmıştı.

Türker Ertürk’ün sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

Sizinle ilgili olaylar nasıl başladı?

2006 Ağustos ayında şura kararları ile amiralliğe terfi ettim.   Ardından Karadeniz Bölge komutanlığına atandım.  Karadeniz bölge Komutanlığında 2 yıl görev yaptım. Karadeniz’den sorumlu bir denizci komutan olarak Ereğli’de görev yapmak büyük bir zevkti. Orda ayni zamanda garnizon komutanlığı görevi de yaptım ve büyük bir zevkle hizmet ettim. Bu görevde iken iyi şeyler yaptığımı düşünüyorum. Bu iyi şeylerin en başında da zannederim Alemdar gemisi var Alemdar gemisi Kuvayı Milliye’nin deniz kanadı olarak bir avuç bahriye subayının ve Karadeniz Türkü’nün Kuvayı Milliye’ye verdiği desteğin somutlaşmış bir ifadesiydi. Ben hurdaya çıkartılan bu gemiyi halkın da desteğiyle, bir kuruş devlet katkısı olmadan yaklaşık bir trilyon liraya şehrin ortasına müze gemi olarak yapılmasına öncülük ettim. 8 ağustos 2008 de Meclis başkanı Köksal Toptan’ın katıldığı bir törenle müze gemisini açtık. Size armağan edeceğim bu Alemdar kitabını okursanız ve Ereğli’ye gitmek kısmet olurda Alemdar müze gemisini gezerseniz benim hakkımda sanırım daha doğru bir karar verme şansını elde edersiniz diye düşünüyorum. Oradaki iki yıllık görevimi bitirdikten sonra Deniz Harp Okuluna atandım.  Deniz harp okulu komutanlığı bir bahriye subayı için büyük bir onur. Düşünebiliyor musunuz, 1773 yılında kurulan, yani ülkemizin en eski yüksek eğitim ve öğretim kurumunun başına getirilmiştim. Bu benim için bir iftihar vesilesiydi. Bana verilen güvenin bir tezahürüydü. Bu nedenle büyük bir mutlulukla gittim ve görevime başladım. Gerçi beni bu göreve atayan zamanın Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç bana seni ateşin içine atıyorum da demişti. İyi şeyler yapacağımı inanmıştım,  bu doğrultuda çalışmaya başladım. Yine Deniz harp okulu ile ilgili size şunu söylemek istiyorum, bu Deniz Harp Okulu bu topraklar üzerinde aydınlık, çağdaşlık, laik ve bilim egemen kafalı insan yaratılması yolundaki mücadelenin ilk büyük kilometre taşıdır. Göreve başladıktan sonra tabii çalışmalarımı hızlandırmıştım, fakat bir şeyi fark etmeye başladım o da artık ben Karadeniz Bölge Komutanlığı gibi bir yerde görev yapmıyordum.  Daha göz önündeydim, Türkiye Cumhuriyetini dönüştürmek ve transformasyona uğratmak ideali peşinde koşanlar ve işbirlikçileri için artık bir hedeftim, yavaş yavaş  bana ve okuluma  saldırıların olmaya başladığını gördüm.

‘’Saldırılar o kadar yoğun, o kadar geniş kapsamlı, o  kadar fütursuzca ve o kadar ahlaksızcaydı ki,ne yazık ki  TSK buna hazırlıksız yakalanmıştı.’’

Neden size?

 

 Neden size?

Bu saldırılar genelde imzasız ihbar mektupları şeklinde oluyordu, bana, okuluma personelime ve öğrencilerime yönelik olarak karalama ve iftiralar içeriyordu. Şu an durumu daha iyi tahlil edebiliyordum. Ben duruşumla, ben öğrencilerime verdiğim mesajlarla, dersler ve sosyal faaliyetler nedeniyle okuluma çağırdığım sanatçılar, konuşmacılar ve öğretim üyeleri ile çağdaşlık yanında olduğum, laik, demokratik bir hukuk devletinden, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesinden yana tavır koyduğum, dönüşmeyeceğim, taraf olduğum ve sessiz kalmayacağım için hedeftim.  Bu nedenle bana ve okuluma çeşitli yöntemlerle saldırılar başlatmışlardı. Bu saldırılar her geçen gün daha da fazla artmaktaydı. Genelde imzasız ihbar mektuplarında şunlar iddia ediyorlardı. “Sen bu okulda ibadeti yasakladın, sen bu okulda fuhuş yaptırıyorsun, sen bu okulda Alevileri örgütlüyorsun, Alevi öğrencilerin okula alınması için kolaylıklar sağlıyorsun deniyordu. Alevi öğrenciler için akademik kayırma sağlıyorsun, Çağdaş Yaşamı Destekleme derneğinin bulduğu kızlarla öğrencileri bir araya getiriyorsun iddiasında bulunuyorlardı. Yine çeşitli imzasız ihbar mektuplarında okulda eşcinsel öğrenciler olduğunu ifade ediyorlardı. Bu eşcinsel öğrenci olduğunu ifade eden saldırı mektupları her yenilendiğinde bu eşcinsel öğrenci miktarı arttırılıyordu. Yani 12 ile başladılar  35 sayısana kadar çıktılar peki delil var mı? tabi ki hayır. 

Peki siz ne yapıyordunuz bu mektuplar karşısında?

Bu mektupların bir inandırıcılığı yoktu. Ben ihbar mektuplarını genelde imzasız ise prensip olarak işleme koymam. Hemen kağıt kıyma makinesine atar ve kıyarım. Ama ne yazık ki komutanlarım imzasız ihbar mektuplarına işlem yapılmasını istiyorlardı. Bu artık öyle hale geldi ki, imzasız ihbar mektuplarına işlem yapmaktan, imzasız ihbar mektuplarını araştırmaktan, benden bu konuda bilgi talep eden komutanlarıma cevap vermekten mesai yapamaz duruma gelmiştim. Öncelikle en yakın komutanıma olmak üzere her seferinde bunlara işlem yapılmasının uygun olmadığını ifade ettim. Ama ne yazık ki komutanlarım buna işlem yapmakta diretiyorlardı.

İşlem yapmaktan neyi kastediyorsunuz? 

İhbar geliyor, araştır diyorlar. İsim veriyorlar. Örneğin Ahmet, Mehmet vs. gibi isimde veriyorlardı. Bir sürü ihbar mektubu geliyordu. Kimisi için hırsız, kimisi için eşcinsel…,kimisi için fuhuşçu… Ve bu mektuplar yüzlerce binlerce geliyordu bir arkasında devlet gücü de olan bir organizasyon işiydi. Bana geliyordu, komutanlarıma geliyordu, Cumhurbaşkanı’na gönderiliyordu, MİT’e gönderiliyordu.  Sadece benim işlem yapmamam bir işe yaramıyordu. Çünkü aynı mektubu yalnız bana da gönderemiyorlardı.

Peki kimler gönderiyordu?

Bunun bir cemaatçi organizasyon tarafından yapıldığını, ben büyüklerime ifade ettim, yazılı olarak da gönderdim.

   “cemaatin TSK içinde uzantıları var, İmamlar, köstebekler tabii ki onların da arkasında Emperyalizm yani BATI var, başta liderleri olmak üzere cemaat Emperyalizmin kuklası” 

   Peki ne istiyorlardı, cemaatçi olduklarına nasıl karar verdiniz?

 

Peki ne istiyorlardı, cemaatçi olduklarına nasıl karar verdiniz?

Cünkü cemaatçi yapılanmanın ne yazık ki tespit edememize rağmen TSK içinde uzantıları vardı. Bunları yakalamak güçtü. Çünkü bunlar sizin en güvendiğiniz insanlardı. Performanslarıyla, çalışkanlıklarıyla, bu yüzden bulmanız mümkün değildi. Arkalarına aynı zamanda yabancı istihbarat örgütlerini de almışlardı ve devlet gücü de vardı. Bunlar bir çeşit kurum içine sızarak, kurum içinden bilgiler alıyorlardı, ondan sonra insanları dinliyorlardı, insanların e mail trafiklerine hakim oluyorlardı, kısmen onların özel yaşamlarında buldukları toplum tarafından bilinmesini istemeyecekleri şeyleri abartarak, çarptırarak, kamu oyuna sunarak o insanları yok etmeyi ve dolayısıyla TSK’nın itibarını, güvenilirliğini yok etmeye çalışıyorlardı.  

Komutanlar ne diyorlardı?

Bu saldırı o kadar yoğun, o kadar geniş kapsamlı, o kadar fütursuzca o kadar ahlaksızcaydı ki, ne yazık ki TSK buna hazırlıksız yakalanmıştı. Bunlarla uğraşmak enerji ve yürek işiydi ne yazık ki bunu söylemek zor ama bazılarımızda bunun eksikliği vardı, askerlik ölümü ve riski göze alabilme , liderlik edebilme ve insanları gönüllü olarak ülke çıkarları için ölüme götürebilme mesleği idi.Bu konuda zafiyet gösterenlerimiz oldu.

Niye?

 Çünkü bu zor bir iştir. Bir mücadeledir. Size şöyle söyleyeyim bazı subayımız intihar etti. Bana saldırı mektuplarında, “sen ibadeti yasakladın, sen fuhuş yaptırıyorsun, sen ahlaksızca şeyler yaptırıyorsun, ya intihar et ya istifa et.” deniyordu.  Düşünebiliyor musunuz? Her gün mesaiye başlıyorsunuz. (Bunların hepsinin birer örneğini deniz kuvvetlerine gönderdim). Her gün işe başlıyorsunuz. Deli gibi mektup ve mail taarruzuna başlıyorlar. İntihar ya da istifa etmenizi istiyorlar. Ben güçlü kaldım, çünkü ben sporcu mücadeleci bir yaradılışa sahibim. Bugün 53 yaşındayım 10 km. koşabilecek kabiliyete sahibim. Spor yaptığım için ayakta kaldım. Daima öğrencilerime, subaylarıma güçlü olmaları gerektiğini anlattım. Onlara daima, ‘’Arkadaşlar çok zor bir dönemden geçiyoruz. Bu zorluklara katlanmalıyız. Hatta bu zorluklardan eğer bıkarsanız bu zorlukların ağır olduğunu düşünürseniz sunu aklınıza getirin, zorluklarımızı bu Cumhuriyeti kuran, kurtuluş savaşımızı veren kahramanlarla kıyaslayın. Bizim zorluklarımızın solda sıfır kalacağını göreceksiniz dedim. Sanırım daha fazla hedef haline gelmemde buda  etkili olmuştur, çünkü haber gidiyor, hala yılmadı pes etmedi şiddeti arttırın diyorlardı. Hani istihbarat, hani bu uzantılar kim araştırması, bulunması. Bu ülkede kimin görevi bunlar.

Öğrencilerden ayrılan oldu mu?

Şöyle söyleyeyim, tabii ki disiplin yoluyla okuldan ayırdıklarımız oldu, tereddüt bile göstermem ve göstermedim Deniz Harp Okulu öğrencisi olma şartlarını karşılamayanları. Ama ben hiç bir kanıtı olmadan sadece ihbar mektuplarına dayanarak, bir öğrencinin ilişkisini kesmedim, kesmem de. İhbarları gönderenler ‘’bu çocuk eşcinsel şunu yapıyor, bunu yapıyor diyor. Bu çocukların resmini koyuyor, arkasına porno sitelerinden eşcinsel temas halinde bulunanların ilişkisini video olarak alıyor, buna ekliyor. Bir power point sunusu yapıyor. Power point‘de önce sizin resminiz, sonra arkadasınız ki, sonra bu cinsel ilişki görüntüleri yer alıyor. Sizi provoke etmeye, sizi abuk sabuk işler yapmaya yöneltiyor. Ayrıca söyle bir şey yaptım. Bu kadar suçlanan çocukların isimlerini yazdım ve yanlarına notlarını, ailelerini, yaşantılarını, notlarını ve kanaatleri yazdırdım. Genelde bu yönde suçladıkları çocuklar prezantabl, yüksek not ortalamasına sahip, spor yapan, kız arkadaşları olan öğrenciler. Size soruyorum, sizin hakkınızda birisi imzasız mektup gönderse ve suçlama yapsa ve ahlak dışı bir iftira atsa, amiriniz delil olmadan sadece bu imzasız mektupla hakkınızda karar verse, o topluma, o kuruma güveniniz kalır mı? Size şöyle söyleyeyim ne yazık ki, TSK’ da çok önemli yerlerde bulunan insanlara bile sahip çıkılmadı. Ama ben suçluluğu kanıtlanıncaya kadar bütün öğrencilerime, subaylarıma sahip çıktım.

Fuhuş konusu nedir?

Simdi fuhuş konusu su anda yargıda. Ben bu konuda müşteki sıfatı ile ifade verdim.  Ama size şunu söyleyeyim, bu olayın başlangıcına neden olan olayı bile askeri mahkemeye veren benim. Hemen askeri şura öncesinde Deniz Harp Okuluna 1 hafta önce atandırılan bir subay Bir erkek arkadaşıyla ev tutmuşlar,  anlattığı kadarıyla, kendisi evlilik dışı bazı kız arkadaşlarını bu eve getirmiş ve bu evde beraber olmuşlar. Ama bunun dışında asla ve asla bir şey yapmadığını anlattı. En son  bana gelmeden iki gün önce eve baskın yapıldığını evde gizli kameralar gizli neşriyatlar gizli belgeler bulunduğunu anlattı ve “komutanım yemin ediyorum ben  bir subay çocuğuyum, Kayınpederim emekli subay.…” dedi. Baskında evde kameralar bulunuyor, garsoniyer gibi bir ev. Polis bazı bilgiler, seks kasetleri bulunduğunu soyluyor ama kendisi yemin ediyor, bunları ben koymadım diye. Bunun üzerine ben derhal disiplin subayını çağırdım ifadesini aldırdım. Ve askeri Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Mahkemesine sevk ettim.  Bu olayı gerçekler anlaşılsın diye ben mahkemeye verdim. Simdi bu yargıda olduğu için bu konuda yorum yapmam olmaz. Ama şu kadarını söyleyeyim, burada çalışma yöntemleri uzantılar vasıtasıyla, köstebekler vasıtasıyla kurumların içine sızmak, veri tabanına hakim olmak, oradan kurum hakkında gizli ve kişiler hakkında bilgiler elde etmek, kişiler hakkında dinlemeler yapmak, e maillere bakmak, daha sonra eğer o insan izlenecek rotada hedef ise, o insanı o kurumu yok etmek için bu bilgileri kullanılmasıdır. Gerekirse maddi delil yaratarak, bu insanları yok etmektir. AMA OLAY SU ANDA YARGIDA yorum yapmam uygun değil.

“Bu ülkenin kuruluş harcında benim genetik olarak katkım var. Hainlik de kahramanlık da kalıtsaldır”

İstifa kararını nasıl verdiniz?

İstifa kararını nasıl verdiniz?

Ben çok zorlu bir dönemden geçtim, iki yıl Deniz Harp Okulu komutanlığı yaptım. Harp okulunda komutanlığı konuşmamda da söyledim. Bana verilen makam deniz kuvvetleri komutanlığı içinde kuvvet komutanlığında sonra gelen en yüce makamdır. Buraya gelen terfi eder.  Ben burada iki yıl görev yaptım, çok çalıştım. Çeşitli taarruzlara maruz kaldım. Bunları tek başıma karşıladım En ufak destek almadım Hatta dost ateşine maruz kaldım. Ama yine de büyüklerimin şu anda yürütülen psikolojik harekât nedeniyle sessiz kaldıklarını, esasında beni desteklediklerini düşünmek saflığında bulundum. Gelin görün ki ben terfi ettirilmedim. Yine güzel bir görev olan Akdeniz bölge komutanlığına atandım. Ama terfi ettirilmedim, yani başarısız olarak değerlendirildim. Bu çok zorlu psikolojik savaşın tam ortasında 2 yıl görev yapmama rağmen büyüklerim tarafından takdir edilmediğimi düşünerek artık TSK çatısı altında mücadeleye devam etmemin mümkün olamayacağını şahsen değerlendirdiğim için istifa etmeye karar verdim ve istifa ettim.

Kalıp mücadele etmeniz gerekmez miydi?

Artık motivasyonum kalmadığını, mücadeleye artık üniforma ile devam edemeyeceğimi anladım. İkincisi, esasında istifa ederek bir mesaj vermeyi umdum. Anımsarsanız Sayın Turgut Özal’ın körfez savaşı öncesinde ülkemizin geleceğini bir koyup beş alacağız diyerek ifade ettiği kumar politikasını zamanın Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Necip Toruntay’ın istifası değiştirmişti. Yani şunu söylemek istiyorum, bir bürokrat istifa müessesini yerinde kullanırsa,  istifasıyla bile ülkesine ve kurumuna hizmet edebilir.  Bende bu düşünceyle kurumuma, TSK’ya ve ülkeme, ön önemlisi de kurumumdaki gençlere iyi bir mesaj vereceğimi umarak istifa ettim. İstifamı da önceden kimseye haber vermedim. Ben istifanın bir pazarlık konusu yapılmasını etik bulmam. Bunu devir-teslim töreninde açıklayarak yaptım.

Size santaj yapıldığı için istifa ettiğiniz söyleniyor?

Asla şantaj olmamıştır ve olamazda. Fakat ben ve ailem çok yakından izleniyorduk , beni yok edebilmek için.Bunu devletin imkanları ile bu ülke içinde yaşayan sözde yurttaşlarımız veya kardeşlerimiz yapıyordu.Kendi çapımda tedbirler alıyor ve aldırıyordum. Daha önce başka gazeteci arkadaşlarıma da ifade ettiğim gibi dış düşmanlara karşı değil içimizde ki yılanlara ve işbirlikçilerine karşıydı bu.

   “TSK’nın komuta kademesinin gençleştirilmesi lazım. Atatürk öldüğünde 57 yasındaydı, genç olmasaydı bu kadar işi başaramazdı “  

 Komutanlardan bir mesaj ya da bir ses geldi mi istifadan sonra?

O kadar çok tebrik aldım ki ama daha çok gençlerden. Elimi öpen subaylar oldu. Telefonda ağlayan subaylarım bile oldu. Törende birçok subayımın ağladığını gözlerinin yaşardığını gördüm. Çok büyüklerden arayanlar olmadı.  Ama daha sonra görüp beni öpüp tebrik edenler oldu. Ama ne yazık ki mail ile, telefon ile çok büyüklerim aramadı. Belki de dinleniyoruz diye aramamışlardı büyüklerim.

Yalnız hissettiniz mi?

Hayır, hissetmedim, kamuoyunun, gençlerin ve TSK tabanın desteğini aldığıma inanıyorum. Dünyanın birçok yerinden Türkler aradı ve mektup yazdı en kalbi desteklerini verdiler.

Kurumunuza küs müsünüz?

Kurumuma asla küs değilim. TSK’yı çok seviyorum. Türk deniz kuvvetlerini çok seviyorum.  Olabilir zor bir dönemden geçiyoruz. Bu zor dönemde yanlış kararlar olabilir, büyüklerim de hata yapabilir onlara da saygı duyuyorum. Onların başarısı bizim başarımızdır, onların başarısı ülkemizin başarısıdır.

Zor dönem derken?

Size soruyorum, sizce ülke şu anda zor bir dönem yaşamıyor mu? Ülke bölünmüş durumda. Belki fiziki olarak bölünmüş değil ama kafaca bölünmüş durumda.

Adınız ve soyadınız çok iddialı? Kim seçmiş?

Dedem bir Kurtuluş savaşı gazisi.  İstiklal madalyası var. Trabzonlu Ruşenoğlu Şevki Ertürk’tür.  Bunun anlamı şu; TC’nin kuruluşunda benim genetik olarak harcım var, katkım var. Ben böyle bir aileden geliyorum. Kahramanlık, hainlik gibi genetiktir. Soydan soya geçer. Ben o dedenin, o babanın çocuğu isem,  bunu yapmak gerekiyordu. Ve yaptım. Gelelim adıma… Şuna inanırım adlandırma anlamlandırmadır. Ruşen oğlu Şevki Ertürk’ten, babam Asım Ertürk’ten  ki o da deniz subayıdır-, biz Türk Ulusal kimliğine tüm hücreleriyle bağlı bir ailenin çocuklarıyız bu vatan için, Türk ulusu için seve seve canımızı veririz. Dedem soyumuzu Türk olarak adlandırdı babam bununla da yetinmedi adımı da Türk olarak anlamlandırdı. Ben de böyle bir ad ve soy isme sahip olmaktan onur duyuyorum.

   “TSK’nin güvenilirliğini, inanırlılığını yok etmeye çalışıyorlar.  Amaç yok etmek ve dönüştürmek"

TSK’ya karşı operasyon yapılıyor deniyor? Sizce bunun nedeni ne?

 

TSK’ya karşı operasyon yapılıyor deniyor? Sizce bunun nedeni ne?

TSK’ya karşı epey önceden başlayan, zaman içinde  inişli çıkışlı olarak, boyutu ve yöneldiği ara hedefler açısından konsantrasyonu daima artarak devam eden TSK içinde bile yeterince algılanamayan bir operasyon veya savaş sürmekteydi ve halen sürmektedir.

Hedef TSK’nın Türk halkının gönlünde kurduğu inanırlılığı, güvenirliliği ve itibarı yok etmek veya kabul edilebilir bir eşiğe çekmektir. Çünkü TSK Atatürk ile birlikte ve onun liderliğinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu unsurudur, kurtuluş savaşının ve sonrasındaki Türk Devriminin arkasındaki güçtür. Bu nedenle kuruluş felsefesine sımsıkı bağlıdır çeşitli yöntemler uygulanmasına ve bazı mevziler elde edilmesine rağmen

Anti Emperyalist yapısı

Türk devrimlerine ve kuruluş felsefesine bağlılığı

Kuruluş felsefesinin ve Lozan dengesinin gereği olan kırmızı çizgilere sahibiyet konusundaki hassasiyeti, devam etmektedir.Bu yapı bozulmalıdır.

İşte bozulması için gayret gösterilen bu yapı Türkiye Cumhuriyetini içine alan Büyük Ortadoğu Projesi için bir engeldir ve baş ağrısıdır.

Peki nedir bu BOP, yine basite indirgeyerek anlatalım, bölgenin doğal enerji kaynaklarına el koymaktır. Emperyalizmin Ülkemizi de içine alan bölge için geliştirdiği Ali Cengiz oyunudur. Bölge insanının kendisine daha fazla demokrasi sunulacağı aldatması ile emeğinin sömürülmesidir. Ilımlı İslam projesi ile tarihsel arka planı Osmanlı Devleti olmak üzere, bölgedeki Müslüman devletleri emperyalist merkezlerden maniple etmek maksadıyla adına ne derseniz deyin , ona gelişmeler karar verecektir , federasyon , konfederasyon , cumhuriyetler birliği veya başka şekilde örgütlenmeli fakat bu örgüt bumerang gibi silah kendisine dönmeyecek/dönemeyecek şekilde gevşek ve her zaman dağıtılabilir yapıda olmalıdır.

Nedir bu TC’nin ulus ve üniter devlet yapısı, bölge için geliştirilen projeye engel tavırları, çevre ülkelerle ilişkilerde ulusal çıkarlara odaklaşmış yaklaşımları, Kıbrıs’ta azınlık haklarının ötesinde isteklerde bulunması, ancak uygar ve çağdaş ulusların hakkı olan ısrarlı tutumu,Lozan dengesi inadı,Avrupa Birliği ile entegrasyonda hakkı olmayan eşit statü ısrarı,daha başka gerekçelerde sayabilirim istermişsiniz.

İşte bunlar yüzünden TC transformasyona uğratılmalı, yapısı değiştirilmeli, bu kırmızıçizgilerin koruyucusu ve yılmaz savunucusu çevreler başta TSK olmak üzere yok edilmelidir.

Ne yapılabilir, hükümet görmüyor mu bunu?

Nereden baktığınıza göre değişir bu.

Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Ben enerjik bir insanım. Söyle söyleyeyim. Ben emekli oldum ama köşeme çekilip balık tutmak gibi bir niyetim yok.  Mücadeleme kaldığım yerden devam edeceğim.  Bu işe hem yüreğimi ve bigi birikimimi hem enerjimi koymaya hazırım. Suna inanıyorum artık yurtseverler için Atatürkçüler için, demokratlar için, evrensel ahlak ve etik kurallardan yana olanlar için, ülkemizin geleceğinin emperyalizme peşkeş çekilmesini istemeyenler için, onurlu bir gelecek, adil bir paylaşım ve hakça bir düzen için, din tacirliğine son vermek ve kutsal dinimiz İslama hak ettiği önemi verebilmek için doğru adresin CHP olduğuna inanıyorum. Bende bu mücadeleye CHP çatısı altında devam etmek için, biliyorsunuz CHP’ye katıldım. Genel başkanımız Kılıçdaroğlu ile görüştüm. CHP çatısı altında bir nefer gibi mücadeleye devam edeceğim.

“İrtica, Suudi Arabistan, İran kaynaklı değil, Öyle olsa kolay olurdu, irticanın kaynağı” Emperyalizm yani Batı"

Türban konusunda düşünceleriniz

Türban konusunda düşünceleriniz

Ben dinime saygılıyım ama laik ve bilim egemen aydınlanmacı bir insanım. Yaşamın akıl ve bilim esaslarına göre yönlendirilmesine inanırım. Dinin inanç ve itikata ait olduğunu düşünürüm. Dinin bir giyim tarzı olmadığını düşünürüm, türbanın ya da başın örtülmesinin inancını yasamak için bir gerek olmadığını düşünürüm. Benim algım bu şekildedir, ama bu demek değildir ki algısı benden farklı olan, türban takmak isteyenlere, başını örtmek isteyenlere de müsaade edilmesin. Hayır, yasaklarla bir yere varılamaz. Zaten bu konuda yapılacak bir kavgada da kazanan emperyalizm olur. Bu sorun çözülmeli. Birbirimize karşı hoşgörülü olmalıyız.

Ergenekon tutuklamalarına ilişkin ne düşünüyorsunuz?

Bu konuda fazla bir şey konuşamamam çünkü yargılama sürüyor. Ama bu olanlar bana inandırıcı gelmiyor diyebilirim.

Kürt sorununa bakışınız nedir?

Böyle bir sorunumuzun var olduğu doğrudur. Bu sorunu konuşarak, tartışarak çözebileceğimize inanıyorum. Çözmediğimiz takdirde kazanan yine bu ülkenin dışı olacaktır. Emperyalizm olacaktır.

TSK niye bu kadar halktan uzaklaştı?

İnanıyorum ki TSK bir sürü hatalar yapmasına rağmen bir sürü problemleri olmasına rağmen hala Türkiye’nin en güvenilir, kalbi vatan sevgisi ile dolu personele sahip en iyi kurumlarından biridir. Birazcık da halkımızdan koptuğumuzu düşünüyorum, onun için Türk halkı ile TSK yı  yan yana getiren projelere önem  vermeliyiz

TSK bolundu deniyor

Hayır TSK asla bölünmez. Doğrudur TSK’nın içinde başka uzantılar var. Bunun üzerine yazılan birçok kitap da var. Ne yazık ki dilim varmıyor söylemeye ama imamlar var, dışarıya bilgi sızdırıyorlar, köstebekler var. Bunların bir an önce ayıklanması lazım. TSK’nın gençleştirilmesi lazım. Atatürk öldüğünde 57 yaşındaydı. Eğer Atatürk genç olmasaydı bunları yapamazdı. Zor mücadeleler yürek ve enerji ister. Onun için TSK derhal gençleştirilmelidir. TSK’nın şu anda morali bozuk olabilir ama bunun geçici olduğuna inanıyorum.

“Belki Nazım hikmet’le resmi olarak TSK yi barıştıran da benim”.

İstifa konuşmanızda Nazım Hikmet’ten okudunuz.

Doğrudur. Ben görevimi bırakırken istifa ederken devir teslim töreninde konuşmamı Nazım Hikmet’in bir şiiriyle tamamlamıştım.  Çünkü onu seviyorum. Nazım Hikmet’in Kuvayı Milliye şiiri Atatürk’ü en iyi anlatan şiir, Nazım Hikmet’in Türkiye’nin ve Türkçenin en iyi şairi olduğuna inanıyorum. Ayrıca Nazım Hikmet’i sevmemde kurumsal kültürün de büyük önemi var. Çünkü kendisiyle aynı okuldan aynı tedrisattan geçtik. Onun için Nazım Hikmet’e her fırsatta yer verdim hayatımda.  Belki Nazım Hikmet’le resmi olarak TSK’yı barıştıran da benim. 2009 yılında mezuniyet töreninde Nazım Hikmetin şiirleriyle süsledim töreni, bu benim tercihimdi risk aldım ve yaptım çünkü yapılmalıydı.Nazım Hikmet’in şiirleri 2009 mezuniyet töreni sonrası Sayın İlber Ortaylı’nın makalesine bile konu olmuştu

Türker Ertürk Kimdir?

Türker Ertürk Kimdir?

10 Nisan 1957 tarihinde Trabzon’lu bir anne-baba’nın çocuğu olarak dünyaya geldi. Türker Ertürk’ün babası Asım Ertürk da deniz subayıydı. 1971 yılında Heybeliada Deniz Lisesi sınavını kazandı.  Deniz Lisesi ve Deniz Harp Okulu eğitimlerini tamamlayarak 1979 yılında Donanmaya katılan Türker Ertürk, 15 yıl süreyle muhtelif gemilerde Branş Subaylığı, Bölüm Amirliği, 2. Komutanlık ve Komutanlık görevlerini yaptı. En son olarak ta TCG Alçıtepe Komutanlığı’nı üstlenmiştir. 1992 yılında Silahlı Kuvvetler Akademisi ve 1999 yılında Roma’da Nato Savunma Koleji eğitimlerini tamamlayan Ertürk, 2000-2003 yılları arasında Londra Silahlı Kuvvetler ve Deniz Askeri Ataşeliği görevlerinde bulundu.  30 Ağustos 2006 yılında Tuğamiral rütbesine terfi ederek 2 yıl süreyle Karadeniz Bölge Komutanlığı akabinde de 2008-2010 yılları arasında da 2 yıl süreyle Deniz Harp Okulu Komutanlığı görevini yaptı. . Tuğamiral Türker Ertürk, 2010 Yüksek Askeri Şura kararlarıyla görev süresi uzatılarak Akdeniz Bölge Komutanlığına atandı,  bu görevi kabul etmeyerek 9 Ağustos 2010 tarihinde askerlik görevinden istifa ederek ayrıldı. Evli ve 2 çocuk babasıdır

Ben  her konuda barıştan yanayım, aynı görüşleri paylaşmasak bile yan yana gelmeyi becermeliyiz. Hatta benim için önemli hatta nostaljik belki de. OKULDAN  AYRILMADAN ÖNCE DENİZ HARP OKULU MÜZESİNİ YAPTIM.müzede  yine bu BENİM KİSİSEL TASARRUFUMDU  Atatürk’le biliyorsunuz okulumuzun mezunu ve kurtuluş savaşımızın kahramanlarından Rauf Orbay dargın gittiler yani en son vefat ettiğinde  Orbay onu görmemişti, görememişti. Bunu yeğeni Sayın Zafer Orbay’dan dinledim, bu konudaki anılarını da okudum.Bu yüzden müzeye buradan sayın Yılmaz Büyükerşen’e  saygılarımı sunuyorum okuluma ve benim icin yaptıklarına teşekkür ediyorum. Kendisine  Atürk’ün ve Rauf Orbay’ın balmumu heykelini yaptırdım. Müze içindeki Hamidiye köşesinde yan yana getirdim eğer Deniz Harp Okulu müzesine giderseniz onları  yan yana göreceksiniz. Ben dargın giden iki büyük komutanı bile yan yana getirmeyi başardığımı düşünüyorum. Belki hissi bir yaklaşım , belki realite değil ama bu benim duygularımı ifade ettiği için dile getirdim.

Emekli Amirak Türker Ertürk'ün Hanımı; "olaylar karşışında şok oldum. Ahlaki değerlere sahip olmak lazım. Bir insan belli noktalara geliyorsa bu insan mutlaka ahlaki değerleri vardır o , yere gelebilmesi için Böyle haberleri nasıl yapıyorlar anlamış değilim. Belden aşağı vuruyorlar. Kurşunlasalar daha iyi. Neden böyle vasıflara sahip olan birini bertaraf etmek istiyorlar. Vatanı için çalışan  bir insanı bir de böyle ahlaksız belden aşağı vuruyorlar. Kendilerine olsa aileleri ne hale düşer diye düşünmüyorlar mı  Bunu Müslümanlık adına yapıyorlarsa nasıl bir anlayıştır bu." İstanbul Üniversitesi İşletme bölümü mezunu, resim yapıyor. 

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Önceki ve Sonraki Haberler