Süleyman Soylu: "Bir sistem problemi var"

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Trabzon'da STK temsilcileri ile toplantı yaptı.

Süleyman Soylu: "Bir sistem problemi var"

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye terörle mücadele ederken bir muhalefet partisi milletvekilinin çıkıp "Acaba Mardin'de, Koruköy'de ne oluyor, orada bir köyü niye çevirdiniz' diye soru sorduğunu belirterek, "O ev, o yaşlının bulunduğu evi, biz 5 aydır takip ediyoruz. O ev Türkiye'de, İstanbul'daki patlamalara, Mersin'deki, İzmir'deki patlamalara ve Türkiye'de milletin canını acıtan patlamalara ev sahipliği yapan planın evidir. O yaşlı dediğin adam da geçen gün bizim güvenlik görevlilerimizin etkisiz hale getirdiği o teröristlere ev sahipliği yapıyor." dedi.

Soylu, Trabzon'da STK temsilcileriyle yaptığı toplantıda, Türkiye'nin terörle mücadele ettiğini anımsatarak, şunları söyledi:

"Türkiye terörle mücadele ederken, bu anlayışı sürdürürken, bir muhalefet partisi milletvekili çıkıp, 'acaba Mardin'de, Koruköy'de ne oluyor, orada bir köyü niye çevirdiniz' diye soru soruyor. Bir yaşlıdan bahsediyor. 'Gözaltına aldınız, işkence ediyorsunuz diyor.' Hukuk devletinin dışında hiçbir şey yapılmıyor. Kendi partisinden de bir tek ses çıkmıyor. O ev, o yaşlının bulunduğu evi, biz 5 aydır takip ediyoruz. O ev Türkiye'de İstanbul'daki patlamalara Mersin'deki, İzmir'deki patlamalara ve Türkiye'de milletin canını acıtan patlamalara ev sahipliği yapan planın evidir. O yaşlı dediğin adam da  o evde ev sahipliği yaparak, terör örgütüne geçen gün bizim güvenlik görevlilerimizin etkisiz hale getirdiği o teröristlere ev sahipliği yapıyor, teröristleri çağırıyor ve bütün dünyayı ve Türkiye'yi terörle kanla karşı karşıya gelmesini sağlıyor."

Soylu, kendisini arayan herkese cevap verdiğini de dile getirerek, "Başka şeyler için telefon açıyorsunuz. Gecenin 12'sinde 1'inde, 2'sinde... Ben herkesin telefonuna çıkıyorum. Milletvekillerinin telefonuna çıkıyorum. Muhalefet milletvekillerinin telefonuna çıkıyorum. Yani, önemli bir şey olduğu zaman herkesin telefonuna çıkıyor, hem de doğru dürüst cevap veriyorum. Ben elbetteki Türkiye'nin İçişleri Bakanı olarak bunu söylüyorum. Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın verdiği görevle, adaletle, hakkaniyetle doğru bir şekilde bu görevleri yerine getirebilmek gayesindeyim. Niye açıp sormuyorsun orada ne oluyor diye?" şeklinde konuştu.

Süleyman Soylu:

Soylu, "Bahsettiğimiz köyde, köyün altını tamamen sığınağa çevirmişler, büyük bir hazırlık yapıyorlardı" ifadesini kullanarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Orada çatışma hala 3 gündür bir köyün içerisinde devam ediyor. Bu köyde bombaların, el yapımı patlayıcıların, kalaşnikofların, büyük hazırlıkların ne işi var. Orayı üst haline getirdiler. Türkiye'yi yakacaklar, Türkiye'yi istikrarsız hale getirecekler, Türkiye'yi terörle karşı karşıya bırakacaklar, iktidarı, milleti çaresiz hale getirecekler ve bizi başka bir tarafa teslim etmeye çalışacaklar. Bir muhalefet partisi milletvekili veya iki üç muhalefet partisi milletvekili de hadi buna bakan cevap versin, 'bu köyleri niye çevirdiniz'. Bana ne soruyorsun. Git Kandil'e sor, git Karayılana sor, o sana anlatsın neler olduğunu."

Soylu, bu tip sorumsuzluklara cevap vermeyecek bir sistemin içerisine girildiğini vurgulayarak, "Madem çok biliyordun da gitseydin Diyarbakır'dan milletvekili olsaydın. Hadi Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilisin, gitseydin Diyarbakır'dan milletvekili olsaydın, İstanbul'dan niye oldun. İstanbul'daki bir Cumhuriyet Halk Partilinin niye hakkını yedin. Orada baro başkanlığı yaptın. Hadi olsaydın, ötekisi de Rize'den milletvekili olsaydı, Hadi onların hakkını savunuyorsun, olsaydın Rize'den milletvekili." diye konuştu.

"ÇOK ÖNEMLİ BİR SÜREÇTEN GEÇİYORUZ''

Çok önemli bir süreçten geçildiğine işaret eden Soylu, "Bu süreç içeresinde devletimizin kararlığı, milletimizin kararlı bir şekilde bunun arkasında durması... Terörle mücadelede, çok net rakamlar vermek istiyorum. 15 Şubat tarihinde daha önceki yıllarda terör örgütünün korkutması veya dayatmasıyla 40-50 bin kişi sokağa çıkıyor ve eylem yapıyordu ve yüzlerce eylem oluyordu. Bu seneki rakamı vermek istiyorum 300'e ulaşmadı. 50 bin nere, 300'nere. Vatandaşımız, Kürt kardeşimiz rahatladı orada." ifadelerini kullandı.

Soylu, bu baskının onların, hayatla arasındaki bağı kopartabilecek bir baskı olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Şu anda rahatlar, işlerini yapıyorlar, yapacaklar. Biz hükümet olarak, oraya cazibe merkezleri oluşturduk. Daha fazlasını gerçekleştireceğiz. Onları terör örgütünün propagandasından çekip alacağız ve Türkiye'nin bu toplam huzurun, hedeflerini yakalamada en önemli unsurlardan birisi haline gelecek. Her gün oralardayız. Ne söylerlerse söylesinler. Ne yaparlarsa yapsınlar. Ne ortaya koyarlarsa koysunlar. Bilmenizi istiyorum ki biz bu işi Türkiye'den söküp atana kadar bu mücadeleyi bedeli ne olursa olsun sonuna kadar gerçekleştireceğiz."

İki gün önce 14 yaşındaki kız çocuğunun, terörden kaçarak, sınırdan geçerek teslim olduğunu bildiren Soylu, şu ifadeleri kullandı:

"14 yaşındaki evlat. Bu çocuklar bizim çocuklarımız. Bu çocuklarımızı sıkıştırıyorlar. Ailelerinden zorla alıyorlar. 14 yaşındaki bir çocuktan bahsediyorum. Bu cani terör örgütü. Dünyanın bütün ülkelerine, bütün içişleri bakanlarına, bu terör örgütüyle ilgili belgeleri ve bilgileri gönderdik. Bu terör örgütünün, Avrupa'nın göbeğinde bayrağını sallandırdıkları bu terör örgütünün, nasıl çocukları istismar ettikleri, nasıl kadınları istismar ettikleri, nasıl uyuşturucu ticareti yaptıkları, bütün perdeleri arkadaşlarımızın çalışmaları sonucunda tüm içişleri bakanlarına yazarak gönderdik."

Süleyman Soylu:

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Bu ülkede bir başbakan asıldı, bu sistem içerisinde asıldı. Bu ülkede iki bakan asıldı, bu sistem içerisinde asıldı. Bu ülkede bir annenin iki evladına sağcı, solcu diye pusu kurduruldu, bu sistem içerisinde kurduruldu. Bu ülkede insanlarımız Alevi, Sünni diye fişlendi, bu sistem içerisinde yapıldı." dedi.

Soylu, Trabzon'da STK temsilcileriyle yaptığı toplantıda, Trabzon'un kurtuluşunun 99. yıl dönümü nedeniyle kente geldiğini dile getirerek, "Trabzonumuzun kurtuluşunu kutluyor, bu uğurda, bu vatan uğruna, bu güzel şehir uğruna şehit olmuş, gazi olmuş bütün geçmiş büyüklerimizi şükranla andığımı ifade etmek istiyorum." diye konuştu.

Türkiye'nin kişi başına düşen gelirini 3 bin dolardan 10 bin dolara çıkardığını anımsatan Soylu, ülkenin 25 bin doları yakalamasının bir zorunluluk olduğunu ifade etti.

Bakan Soylu, yaklaşık 15 yıldır yaptıklarının ortada olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Ayağımıza dolanan bir şeyler var. Bunu hepimiz yaşıyor ve görüyoruz. Tam 9'a geliyoruz, 10 yapacağız, maalesef yine geri dönüyoruz. Demek ki bir yerde bir çapanoğlu var. Memleketimizin bazı meselelerini aşarken ve bu meseleleri memleketimizin karşı karşıya kaldığı süreçte bunlarla uğraşırken tam dediğimiz noktada, bir bakıyoruz ki önümüze birtakım olaylar çıkıyor. Ticaret odası, esnaf odası, sivil toplum örgütleri burada, muhtarlar burada. Bakın bu millet büyük badirelerden geçti. 3 bin dolardan 10 bin dolar gelir seviyesine çıktı. Evet 50 yıl sonrasını planlıyoruz ve rahat bir şekilde görebiliyoruz dediğimiz günün akşamında, saat 20.00'de şu salondan hiçbir kimse saat 21.00'de Türkiye'de bir darbe girişimi olacak diye aklından geçirmemiştir. Hepimiz başka bir noktadaydık."

Herkesin geleceğe ait planlar yaptığını ve hayaller kurduğunu anlatan Soylu, şunları kaydetti:

"Bilmenizi istiyorum ki 27 Mayıs'tan 1 gün önce de ülkede bu hayaller yapılıyordu, 12 Eylül'den bir gün önce de evet terör bitecek, ülke huzura, güvene kavuşacak deniyordu. 27 Nisan'dan bir gün önce 26 Nisan'da kimse bir resmi internet sitesine bildiri konulabileceğini düşünmüyordu. 28 Şubat'tan bir önce artık Allah'a şükürler olsun, ülkemizde insanlarımızın düşünceleri, inançları ve fikirleri üzerinde, özgürlükleri üzerinde ambargo olmayacak, bak dolu düzgün gidiyoruz, eksiğimiz, aksağımız var ama Allah'a hamdolsun hiç olmazsa birbirimizi anlayabiliyoruz, hissedebiliyoruz, birbirimizin özüne dokunabiliyoruz derken, yine Gezi olaylarından önce bir taraftan 3. boğaz köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün, bir taraftan IMF'ye olan borcumuzu kapatmamızın sevincini, bir taraftan 3. havalimanının sevinci, bir taraftan artık dışarıdan enerji ithal etmeyelim, yapacağımız kendi enerjimizi kendi üretebilecek kabiliyetlerimizi kendi ortaya koymamızdır, büyüyen Türkiye'ye enerji lazım diye kendi enerji santrallerimizi planlarken, yine ifade etmek istiyorum ki faizler 3-4 puanlık eksi seviyelere düşmüşken birden Gezi olaylarına düşerken hiç bunları hayal etmedik. 17-25 Aralık Sayın Cumhurbaşkanımız Mevlana Sempozyumu'na katıldığında, kendi arkasından böyle bir kumpas çevrileceğini, ülkeye böyle bir ihanet şebekesinin, bir ihanet içerisinde olduğunu düşünüyor, milletimiz hayalinden geçiriyor değildi."

Soylu, konu ile ilgili futbol maçı örneğini vererek, şöyle konuştu:

"Bir futbol takımı sahaya çıkar, hep sağ tarafımızdan veya sol tarafımızdan atak yiyor, oradan bir gol, iki gol, dört, beş,altı, yedi gol yiyorsa, herhalde yeni muhteşem stadımızdaki seyirci bağırmaya başlar. Sağ beki veya sol beki bir değiştir der arkadaşlar. Burada bir problem var. Bizim neslimiz bu problemin bir bölümüdür. Bizden önceki nesil bu problemin bir bölümüdür. Bizden önceki nesil daha büyük problemi yaşadı. Neyi tartışıyoruz, neyi düşünüyoruz anlayabilmiş değilim. Bu ülkede bir başbakan asıldı, bu sistem içerisinde asıldı. Bu ülkede iki bakan asıldı, bu sistem içerisinde asıldı. Bu ülkede bir annenin iki evladına sağcı, solcu diye pusu kurduruldu, bu sistem içerisinde kurduruldu. Bu ülkede insanlarımız Alevi, Sünni diye fişlendi, bu sistem içerisinde yapıldı. Bu ülkede Kahramanmaraş'ta Alevi ve Sünni mahallelerini birbirine katmaya çalıştılar, bu sistem içerisinde. 6-7 Ekim olaylarında bu ülkenin Türkleri ile Kürtleri karşı karşıya getirilmeye çalıştılar. Yine, yeni, yeniden bu sistem içerisinde yapıldı ve eğer kuvvetli iktidarlar arasında güçlü bir yapı söz konusu ise güçlü liderler varsa bunu kısmen aşabilme şansına sahip olabiliyorsunuz."

"BİR SİSTEM PROBLEMİ VAR" 

Soylu, Türkiye olarak güçlü, kuvvetli ve kudretli olma zorunlulukları bulunduğunu da ifade ederek, Türkiye'nin herkesin nefes aldığı bir coğrafya haline geldiğini anlattı.

Herkesin hayat standartlarının yükselmesi için çaba sarf etiğini belirten Soylu, "Ama bir gün bir şey oluyor. 10 yıl, 20 yıl, 30 yıl, 50 yıl geriye dönüyor, yeniden tedirgin oluyor, yeniden acabalarla birlikte sabaha kalktığımızda yüzümüzdeki, gönümüzdeki umut yeniden bin endişeye, umutsuzluğa dönüyor. Bir sistem problemi var. Bu sistem probleminde açıklar var, bizim 21. yüzyılda yapmamız gereken bu açıkları, tam anlamıyla ortadan kaldırabilmek, tedbir alabilmektir." dedi.

Soylu, 1990 yılının başından itibaren bu sistemin konuşulduğunun ve tartışıldığının şahidi olduğunu dile getirerek, "Yeni bir süreci, hamleyi ortaya koyabilmek için biz 14-15 yıl iyi çıkış yakaladık, hem de çok iyi ama geçtiğimiz 3-4 yılda ayaklarımızın üzerinde durmaya çalışıyor, dünyada ekonomik krizden etkilenmemeye çalışıyor, etrafımızdaki coğrafyada yanan ateş çemberinin Türkiye'nin içerisine sirayet etmemesi için büyük bir gayret ortaya koyuyoruz ama şunu şöyleyeyim 3-4 yıldır nelerle uğraştığımızı, nasıl bir süreçle uğraştığımızı bütün Türkiye bilmektedir. Bizi ateş çemberine koyabilmek için liderimiz, hedeflerimiz, kararlılığımız olmasa, bilmenizi istiyorum ki bugün çoktan teslim olmuştuk." değerlendirmesinde bulundu. 

Turgut Özal'ın ülkede başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yaptığını hatırlatan Soylu, Özal'ın memleket meselelerine hakim olduğunu, Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı sorunları bildiğini ifade etti.

Özal'ın da "Bu sistemin değişmesi gerektiğini" düşündüğünü anımsatan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Rahmetli Demirel'i, birçok felaketle karşı karşıya getirdiler. 'Bizim dediğimizi yapmazsan eşinle, ailenle uğraşırız' dediler. 'Darbeyle seni tersiye ederiz' dediler. O da bir gün fırsatını bulup, 'bu sistemin değişmesi lazım' dedi. Rahmetli Erbakan, rahmetli Türkeş, bugün Sayın Cumhurbaşkanımız 14 yıldır, 15 yıldır bu ülkeyi başbakan, cumhurbaşkanı olarak idare ediyor. Sadece iktidarda kalmak bunun tek nedeni olmaz. Sadece böyle düşünülürse, sadece bunun üzerinden bir yargılama yapılırsa çok büyük bencillik yapılır. Bizim hepimiz yarına çıkıp çıkmayacağımızın karar vericisinin Cenabı Allah olduğunu biliyoruz ama başka bir şey daha biliyoruz, eğer bu ülkeye yanlış bir öneride bulunursak, tarihte bizi affetmez, gelecek nesillerimiz de bu topraklar da bizi affetmez. Biz bunu da biliyoruz. Biz bir şey daha biliyoruz. Siyaset düne yapıldığı kadar tarihe de yapılır. Medeniyet değerlerini korumak için, temel değerlerimizi muhafaza etmek, toprağımızı muhafaza etmek, ülkemizin geleceğe olan adımlarını kuvvetlendirmek için yapılır. Bunu da biliyoruz. Bütün bunların bilinci içerisinde önümüzde bir fırsat olduğunu, bunun bir siyaset fırsatı olduğunu değil bunun tam anlamıyla bir gelecek fırsatı ve bir Türkiye fırsatı olduğunu biliyoruz."

Soylu, Türkiye'de son yıllarda yapılan birçok büyük projeye 'Hayır' denilerek karşı çıkıldığını da ifade ederek, "Türkiye isteklerinden ve hedeflerinden vazgeçmiyor. Türkiye'yi uğraştırmaya, meşgul etmeye çalışsanız dahi Türkiye milleti, devleti ve bu topraklarla hedeflerine adım adım gidiyor. Siz ne yaparsanız yapın biz hedeflerimize gideceğiz anlayışının ta kendisidir." dedi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Zenginleşsek de büyüsek de özgürleşsek de dünya ile rekabet etsek de medeniyetimizden de insanlığımızdan da dinimizden de inancımızdan da geleneğimizden de göreneğimizden de vazgeçmiyoruz, vazgeçmeyeceğiz. Onun için en önemli dönemlerden bir tanesidir. 'Evet' deme sebebimiz budur. Biz 'evet' demekle kaybetmiyoruz. Memleket de kaybetmiyor." dedi.

Soylu, Trabzon'da STK temsilcileriyle yaptığı toplantıda, Türkiye'nin bugün bir iddiayı ortaya koyduğuna işaret ederek şöyle konuştu:

"Biz bu iddiayı sürdürmek ve devam ettirmek zorundayız. Bu çok net ve açıktır. Şunu ifade etmek istiyorum. 1960'da kurguladıkları sistemle bunu yapabilmeniz mümkün değildir. 1960'da kurguladılar, 1970'de darbelerle tahkim ettiler, 1980'de yetmedi çok daha üstün bir anlayış ortaya getirdiler, 28 Şubat'ta ayar verdiler ve ondan sonra dediler ki biz bunun sahibiyiz. Kim yapacaksa yapsın ama mühür millette olsun, kararı millet versin. Kararı millet ortaya koyabilsin. Direkt ve doğrudan ortaya koyabilsin. Arada başka bir şey olmasın. Bir gün anayasa mahkemesi, bir gün yargıtay, bir gün bir medya kuruluşunun organizasyonu, bir gün ekonomi, bir gün faiz, Türkiye'ye şekil vermek isteyenlerin araçsallaştırdığı organizasyonlar olarak karşımıza çıkmasın. Bunlar hep çıktılar. Biz bunları her gün yaşıyoruz." 

Türkiye'nin ve milletin vereceği kararın şu anda en önemli noktasında olunduğunu ifade eden Soylu, "Türkiye ya sıçrayacak ya birinci sıçramasını yaptıktan sonraki sıçramasına doğru adım atacak, veyahut da dönecek bu konuda açık ve net söyleyeyim ki geçmişte yaşadığı bu travmaları yaşamaya devam edecektir. Bu kadar basit ve nettir. Türkiye'yi başka bir tablo içerisinde göstermeye çalışanlar, 'efendim Türkiye tek adamlık tablosuna doğru gidiyor', o zaman tamam başkan iki tane olsun, iki muhtar olsun,  iki dernek başkanı olsun, kusura bakmasın ama CHP Genel Başkanı iki tane olsun. Kimse kusura bakmasın ama her şey iki tane olsun. Böyle bir mantıkla böyle bir bakışla bunlar yönetilebilir mi? Böyle bir mantık ortaya konulabilir mi? Bu sistemin arızalarını defalarca gördük. Niye kafamızı sağ sola çeviriyoruz." dedi. 

Soylu, Türkiye'nin eski Türkiye olmadığını belirterek Türkiye'nin ölçülerinin, meselelerinin ve hedeflerinin büyüdüğünü vurguladı.

Herkesin kendi işine konsantre olması gerektiğini belirterek "Yürütme yürütmeyi yapacak, yasama yasamayı yapacak. Yürütme, önüne dolu dizgin Türkiye'yi alacak ve Türkiye'yi dolu dizgin götürme konusundaki gayretini ve hedefini ortaya koyacak. Yasama da vatandaşla beraber olacak, vatandaşın talep, istek ve arzularını dinleyecek, onu yasama meclisinde ülke ile milletin taleplerine, arzlarına göre şekillendirecek ve yürütmeye diyecek ki ben kanunlarımı oluşturdum. Şeklimi şemalimi kurdum, siz de bunun içerisinde adımlarınızı atmaya devam edin." ifadelerini kullandı.

Soylu, bugünkünden çok daha güçlü bir parlamento olacağını söyleyerek şunları kaydetti:

"Çünkü yürütme ile vatandaş arasındaki diyaloğu kuran en önemli sistem yasama sistemidir. En önemli sistem ve yasama Türkiye'nin yani Millet Meclisi yani parlamento, Türkiye'nin en güçlü organı olarak hayatına devam edecek. Yürütmeden de güçlü organı olacak. Diğer organlardan da güçlü olacak. Milletin temsilcisi olarak. Çünkü halkla, vatandaşla teması kuran ve yürütmeye ne yapacağı şeklinde çerçeveyi çizen ve bunu takip eden anlayış içerisine girecek." 

Bu sistemden çekip çıkmanın en önemli zamanı olduğunu anlatan Soylu, AK Parti'nin siyasal hayatına yüzde 34 ile başladığını şu anda ise yapılan araştırma ve anketler sonucu yüzde 52'de olduğunu ifade etti. 

Soylu, yüzde 34'ten yüzde 50'nin üzerine gelen bir siyasi partiden bahsettiğini belirterek "Türkiye'deki en büyük eleştiri, 'siyaseti, milleti kutuplaştırıyorsunuz ve gerginleştiriyorsunuz'. Sadece şu soruyu sormak istiyorum 34'ü, 50'nin üzerine çıkaran bir parti mi kutuplaştırır, yoksa sürekli 25'lerin altında dönen bir anlayış mı? Sürekli durduğu yerde duran, bana bu oylar yeterlidir diyen bir anlayış mı kutuplaştırır, yoksa ben de dahil olmak üzere birçok insana gelin burada siyaset yapın, kendinizi anlatın, diyen bir anlayış mı. AK Parti böyle kendi içine kapanık bir siyasi parti değil. Türkiye buna müsaade etmez." dedi.

Vatandaşın bütün iddiasını ortaya koyduğunu ifade eden Soylu, "Yeni sistem 50'yi herkesin almak zorunda olduğu bir sistemdir. Bu ne demektir. Siyasetin herkese, sağcısına da solcusuna da Kürt'üne de Türk'üne de Alevi'sine de Sünni'sine de muhtaç olduğu yepyeni bir sürecin adıdır. Bu uzlaşmayı, herkese adım atmayı, siyaset içerisindeki gerginlik mekanizmasını ortadan kaldırmayı sağlar. Bu sistemin en önemli mahareti budur. Çünkü millet ile devlet arasında hizmeti sağlayan, milletin standartlarını yükselten de siyasettir. Çünkü halk siyaseti bunun için görevlendirmiştir." diye konuştu.

Soylu, dünyadaki lider yoksunluğuna da değinerek "Biz bu kadar olaylarla karşı karşıya kaldığımızda, darbe üreten sistemle karşı karşıya kaldığımızda bugün ayakta duruyorsak, 14-15 yıldır bütün dünyada Türkiye'yi tam anlamıyla temsil eden, eğilmeyen, bükülmeyen ama Türkiye'nin iradesini ve iddiası bütün dünyaya anlatan bir lider sahipliğimiz var ondandır. Eğer biz bu sistemde bir daha bu arazlarla karşı karşıya kalmadan yeni bir sisteme, Cumhurbaşkanlığı sistemine adım atmak istiyorsak, benim şahsi kanaatim, bunu Recep Tayyip Erdoğan'sız yapamayız." ifadesini kullandı.

"Birileri diyor ki ona itimat ediyoruz, ona her türlü yetkiyi de verebiliriz ya ondan sonra ne olacak" diyen Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"13 ile14 yıl nasıl bir sıçrama yapmışsak, ikincil bir sıçramayı yapabilecek bir zaman diliminde, güçlü bir liderlikte, etrafımızdaki coğrafya, dünyadaki keşmekeş içerisinde tam da fırsatını bulup 1699'dan sonra makası dünyayla ve Avrupa ile açılan Türkiye'yi, makasını kapatabilecek, aynı bugün 3 bin dolardan 10 bin dolar olduğu gibi bir hızlı yürümeye, koşmaya, hızlı karar almaya ve sonuç almaya yönelik bir anlayışı ancak biz Sayın Cumhurbaşkanımızla aşarız. Bunu görüyoruz. Türkiye'nin içerisinde hep beraber. Herkes buna hak da veriyor aslında. Diyorlar ki ancak o yapar ancak ondan sonra ne olur? İşte sistemi oturtur. Ondan sonra biraz önce söylediğim o sistemi muhafaza etmek ve ileri adım atmak konusundaki sistem çalışmaya başlar. Aynen dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi. Sistem birbiriyle rekabet eder. Siyasi partiler ve ittifaklar, daha ziyade doğal, yani içinde olan anlayışlar, herkese uzanan, giden bir anlayış oturur. Aksi takdirde ne başka bir kişi bunu sağlayabilme gayretine sahip olabilir ne bu sistemi oturtma kabiliyetine sahip olabilir ne de geleceğe bir şekilde hazır ve işleri tıkır tıkır işleyen bir sistem bırakabilir. Yargısı, yasaması, bir taraftan yürütmesi her birinin kendi adına oluşturduğu ve sistemin birbirini kontrol ettiği bir anlayış ortaya çıkar."

"TÜRKİYE BU SİSTEMİ SAĞLARSA HEDEFLERİNE RAHAT BİR ŞEKİLDE ULAŞABİLİR"
 
Soylu, Türkiye'nin bu sisteme ihtiyacı olduğunu vurgulayarak "Türkiye bu sistemi sağlarsa hedeflerine rahat bir şekilde ulaşabilir. Yüzde 5 enflasyona ve onun altına ve yüzde 5 işsizlik ve onun altına, Türkiye ihracat , sanayi üretim rakamlarına, Türkiye üniversitelerdeki bilim ve ilim ölçeğini yükselmesine bütün hedeflerine ulaşır. Türkiye uydusuna, uçağına, arabasına ulaşabilme fırsatına sahip olur. Yoksa ellerindeki maşalarla birlikte bir gün başımıza 15 Temmuz çıkarırlar. Bir gün başımıza 1960 çıkarırlar, bir gün başımıza dolar, avro krizi çıkarırlar. Artık biz bunlarla uğraşmak istemiyoruz. Türkiye bunlarla uğraşmak istemiyor. Milletimizin, Türkiye'nin bunlarla uğraşmasını istemiyoruz." dedi.

Soylu, bir insanlık sınavından geçildiğini dile getirerek "Avrupa da dünya da geçiyor. Allah'a şükürler olsun biz bu insanlık sınavında bugün mahcup olmuş değiliz. Dün olduğumuz gibi. Biz tarihimizde bize ne emanet edilmişse bugün de yarın da öbür gün de devam ettiriyoruz." ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin geliştiğini söyleyen Soylu, "Zenginleşsek de büyüsek de özgürleşsek de dünya ile rekabet etsek de medeniyetimizden de insanlığımızdan da dinimizden de inancımızdan da geleneğimizden de göreneğimizden de vazgeçmiyoruz, vazgeçmeyeceğiz. Onun için en önemli dönemlerden bir tanesidir. Evet deme sebebimiz budur. Biz 'evet' demekle kaybetmiyoruz. Memleket de kaybetmiyor." diye konuştu.

Programa, AK Parti Trabzon Milletvekilleri Muhammet Balta, Adnan Günnar, Ayşe Sula Köseoğlu, Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, AK Parti İl Başkanı Haydar Revi, Trabzonspor Kulübü Başkanı Muharrem Usta ile ilçe belediye başkanları ile çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilci ve üyeleri katıldı.

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Gündem