İşte Volkan Konak'ın karavanı

Son albümü ‘Mimoza’ piyasadaki en yüksek rakamı yakalayarak 200 bin satan sanatçının konserlerini binlerce insan dolduruyor. Konserinde bedava bilet dağıtılmayan ender isimlerden biri o. Televizyon programı da reyting rekorları kırdı. Özel hayatının konuş
İşte Volkan Konak'ın karavanı

Son albümü ‘Mimoza’ piyasadaki en yüksek rakamı yakalayarak 200 bin satan sanatçının konserlerini binlerce insan dolduruyor. Konserinde bedava bilet dağıtılmayan ender isimlerden biri o. Televizyon programı da reyting rekorları kırdı. Özel hayatının konuşulmasından ve müzik dışında herhangi bir konuyla gündeme gelmekten imtina ediyor. Bu röportajda yürüyen konağının kapılarını açtı ve ilk kez müzik dışında da konuştu     

Konserleriniz de dahil, her yere karavanınızla gidiyorsunuz. Uçak korkunuz mu var?

- Uçağı ben kullanmadığım için binmemeye çalışıyorum. Uçakta özgürlüğümü kaybettiğimi düşünüyorum. Bir silindire biniyoruz, hiç tanımadığım insanlar etrafında, önümü görmeden gitmek canımı sıkıyor. Ama tabii ki Amerika’ya giderken ya da acil bir durum olduğunda uçağa biniyorum. Türkiye’de yılda ortalama 150 bin kilometre yol yapıyorum. Hatay Arsuz’tan Edirne Hamitabat Köyü’ne kadar çeşme çeşme her yeri bilirim karavanla gezdiğim için. Avrupa’ya da karavanla gitmişliğim var... Ya da otomobille gidip orada karavan kiralıyorum.

Kışın da karavan mı kullanıyorsunuz?

- Evet evet. Ön lastiklere zincir bağlayınca Abant’a, Kartalkaya’ya bile gidiyorum.

SEYYAR KÖFTECİ SANDILAR KARİZMAM ÇİZİLDİ

Başınıza komik olaylar da geliyor mu?

- Gelmez mi! Geçenlerde Adana’dan gelip Zonguldak’a gidiyoruz, “Mahmut Abi sulu yemek yap da yiyelim” dedim, Ankara tarafında çok güzel bir yer bulduk, çektik sağa. Ben tankları filan temizliyorum. Televizyon açık, cam açık, Mahmut de içeriyi topluyor. Genç bir çocuk geldi camın önüne, “Köfte ekmek ne kadar?” dedi. Bütün karizmam çizildi o anda. Çocuk benim karavanı, seyyar köfteci zannetti! Her şeyi bırak; karavanı yeni almışım, nasıl özeniyorum. “Benziyor mu lan köfteciye!” diye espri yaptım ama çocuk da çok mahcup oldu. Karavancılık bir yaşam tarzı. Üç-beş sene sonra müzikte frene bastıktan sonra dünya turu düşünüyorum. Belgeselcilik yapacağım. Yapılmıştır mutlaka böyle şeyler ama ben farklı bir formatta yapmayı düşünüyorum. İçinde müzik de olacak.

MEZARLIKTAN GELEN ÇIĞLIĞI İYİ BİLİRİM

Babanızı kaybettikten sonra seslendirdiğiniz ‘Cerrahpaşa’ şarkısı çok kişiyi ağlatmıştı. Cerrahpaşa’ya gidebildiniz mi sonra?

- İki kere gittim. Hatta birinde tesadüf, babacığımın yattığı odanın önünden geçtim. Hastanelerin önünden geçerken geceleri ışıklarına bakar; acaba kimin canı yanıyor, kimin ne derdi var, diye düşünürüm. Hastanedeki insanların bakışlarını izlerim. Nemlidir hep gözleri. Ben de “Hayatım boyunca gözlerim nemli kalacak” diye yemin ettim. Gözü nemli insandan zarar gelmez.

Babanızın mezarına gidiyor musunuz?

- Bizim ailemizde mezarlık olgusu çok farklıdır. Babam öldüğünde mezarının başına ışık bağlayıp, üç gün onun yanında yattım. Hala da geceleri mezarlıkta babama çok güzel türküler okurum. Gündüzleri de gider duamı ederim.

Sizi duyduğunu düşünüyor musunuz?

- Tabii ki. Ama duymasa bile ben rahatlıyorum. Benim en büyük hobim gece ikide mezarlığa gitmektir. Ağlarım, dertleşirim, özelimi yaşarım. Mezarlık kültürü benim ruhumu terbiye etmiştir. Dolayısıyla insanların birbirini kırmasını, üzmesini saçma buluyorum. Ne zaman öleceğimi bilmiyorum ama yatacağım yeri kesin biliyorum. Konakoğlu mezarlığı, babamın yanı... Sekiz yüz sene yaşamayacağımı bilerek yaşıyorum yani. Bazı arkadaşlarımız beş yüz sene yaşayacaklarını sanıyorlar herhalde. Eh onlara da hayırlı işler baba! Hiç ölmeyeceğini sanan arkadaşlarıma Allah uzun ömürler versin ama ben öleceğim. Ölüler çürüyen bir dal gibi upuzun yatarlar toprak altında. Kör, sağır, dilsiz ama onların bir sesi vardır. Mühim olan o sesi duyabilmek.

Nasıl bir ses?

- Toprağın altından bir çığlık gelir ve ben o çığlığı duyanlardanım. Mezara girdikten altı ay sonra tahtalar yerleşir, mezar çöker, kara sinekler çıkar. Biz, o kara sineğin çıkacağı zamanı bilerek yaşadık. Maçka’da cenazemizi tabutla gömeriz biz. O bir psikolojik rahatlamadır. Çünkü, bir yakınımın üzerine toprağı atamıyorum. Yapamıyorum ne yapayım! Geçenlerde bir arkadaşımın babası vefat etti, cenaze defnedildi, kafamı bir kaldırdım herkes gitmiş, ben hala oturuyorum. E gidemiyorum ne yapayım; adamı koyduk oraya, hemen bırakıp nasıl gideyim!

DİNLEYİCİM HAYATA DA KADINA DA DOKUNMUŞ BİLİNÇLİ KESİMDİR

Bölge-yöre ayırmadan hemen her yerde aynı büyük ilgiyi görüyorsunuz. Karadeniz’den böyle bir ismin çıkıp tüm coğrafyaya yayılması ilk mi?

- Geçen sene Diyarbakır’da 50 bin kişiye şarkı söyledim. Galiba bir ilk bu. Biz Karadenizliler sporda, sanatta siyasette başarılı olduk ama müzikte sınıfta kaldık. Kemençeyi müzelik ettik. Konservatuvarda okutulmayan tek enstrüman Karadeniz kemençesidir. O yüzden Karadeniz müziğini yayabildiğim için çok gururluyum. Trabzonspor şampiyon olamadı ama ben müzikte şampiyon oldum. Birkaç sene de bu şampiyonluğu bırakmayı düşünmüyorum.

Bu sene en çok satan albüm sizinki. Konserlerinizde de yer bulunmuyormuş. Şehir efsanesi mi gerçek mi?

- Doğru. Benim dinleyicim AB grubudur, raftan CD alır. 200 bin sattığımı 10 yıldır birlikte çalıştığım plak şirketim DMC söyledi. Önümüzdeki günlerde Platin Plak alacağım. Benim dinleyicim hayatı bilen, hayata asılmış, kadına dokunmuş, suya dokunmuş, bilinçli ve kültürlü kesim olduğu için bilet alıyor. Müthiş bir aşk yaşıyoruz Türkiye’nin her tarafında. Ana yanağı gibi vefalı, yarin yanağı gibi asil bir aşk. Bizim aşkımız nefesin nefese vurması değil. Düzeyli insanlara müzik üretiyoruz.

Her 10 yılda bir müzik kültürü değiştiği için mi ”Üç-beş yıl sonra müzikten uzaklaşırım belgesel yaparım” diye düşünüyorsunuz?

- Ağaçlar ayakta ölür diye bir söz var, severim o cümleyi. En çok reyting alan TV programımı 13 bölümde bitirdim, o da bir yiğitliktir. Leman Sam ablam aradı, “Ulan helal olsun” dedi. Bırakamam zannetmiş. Demek ki her şey para değil, paranın satın alamayacağı, verdiği sözü tutan birkaç adam da olsun bu memlekette. Benim TV programını kabul etme sebebim bir dinleyicimin, “Konserinize bilet aldım ama param olmasa sizi dinleyemeyecek miyim?” sözleriydi. Doğru, üst düzey konserlerin bilet fiyatları yüksek oluyor. Üç kişi gelmeye kalksa 250-300 lira para. Hediyem olsun diye 13 bölüm TV programı yaptım, herkes dinlesin dedim; dinledi de.

BENİ TANIMAK İSTEYENLERE  

Ben babamdan cesur ve dürüst olmayı öğrendim.

Atatürk’ten bağımsızlığın kıymetini ve devrimcilik ruhunu öğrendim.

Deniz Gezmiş’in emperyalizme karşı mücadelesinde, ölüme şarkı söyler gibi gidişinden çok etkilendim.

Che Guevara’nın yüzünü hiç görmediği insanlar için bile hayatını feda etmesinden çok etkilendim.

Nazım Hikmet’in vatanseverliği ve şairliğinden çok çok feyz aldım.

Uğur Mumcu’nun yurttaşlık bilinci ve Atatürkçülük’ünden çok nasiplendim

Bülent Ecevit’in mütevazı beyefendiliği ve devlet adamlığını örnek aldım.

Bunlar benim hayatımı şekillendiren olgulardır. Bunlar çok özel insanlar. Bu felsefe doğru bir felsefedir.

HABERE YORUM KAT
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Bunlar da İlginizi Çekebilir