Gürol Ustaömeroğlu

Gürol Ustaömeroğlu

Galiba Yanlış İş Yaptık..

“Ben size soruyorum; ciddi bir problem gördünüz mü ortada?”

            Ulusal kanalların birinde program yapan ünlü gazetecinin sorduğu soruya böyle cevap veriyordu Suriye’li bir vatandaş.

            AK Parti İktidarının komşularla sıfır sorun adı altındaki dış politikasını beğendiğimi ve bu politikayı coşkuyla desteklediğimi defalarca yazmıştım. Ortaya çıkan durumun bir Osmanlı Hinterlandı olduğunu sürekli işlemiştim. Ama Allah kalbimdekini biliyor ya ne yalan söyleyeyim içimde sürekli bir endişe vardı. Böyle bir ortamın her an bozulabileceği, birilerinin bu dostluğa çomak sokacağı korkusu kalbimin bir köşesini nasırlaştırmıştı. Derken bu birileri bu korkularımı sanki eyleme dökme kararı almışçasına bir hareket başlattı. Hareketin amacı güya belliydi; Daha fazla demokrasi..

            Tunus, Cezayir, Mısır, Libya, Bahreyn, Ürdün, Yemen, Suudi Arabistan, Umman, Suriye, Irak, Lübnan ve Fas’da küçüklü büyüklü protestolar ve silahlı çatışmalarla baş gösteren Arap Baharı hareketinin son geldiği nokta şüphesiz Libya’da bütün dünyanın dehşetle izlediği ve Devrim Lideri Muammer KADDAFİ’nin ve oğlunun muhalif guruplar tarafından linç edilmesi idi. İşin enteresan tarafı Libya’da aç, susuz hiçbir insanın  olmamasıydı. Ama ne olmuştu da bu insanlar vahşi bir oyunun birer parçası olmuştu sanıyorum bunu tarihçiler yazmaktadırlar.

            İşte aynı anlarda Suriye’de de baş gösteren gösterilerin bir toplu kıyıma dönüşmesine ramak kalmıştı ki sular biraz durulur gibi olmuştur. Gerçi işin bize yansıyan kısmında Esad Yönetimi’nin şiddet operasyonları önemli bir yer tutmaktadır ama Şam Sokakları’nda söyleşi yapan Türk Gazetecisinin izlenimlerinde böyle bir sorun yok gibidir. Gündüz ve gece hayatı olabildiğince devam etmektedir. Entelektüel Suriyeliler meseleye objektif yaklaşmakta konunun yansıtıldığı gibi olmadığını söylemektedirler. Evet ortada bazı sorunlar vardı ve Esad bu sorunları aşmak için reformlar yapmaktaydı. Ama ne gariptir ki sabırsızlık gösteren Suriye Halkı değil halkı kışkırtan dış güçlerdi. Ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’de bu dış güçlere çanak tutmaktaydı.

            Böyle söylüyordu Şam İnsanı..Yalnızca Şam İnsanı mı? Hayır, orada yıllardır ikamet eden ve iş yapan ülkemiz vatandaşları da Suriyeli insanlar gibi düşünüyordu.

            Suriye’de başlayan gösteriler sırasında Türk Hükümeti’nin takındığı tavrı hala daha anlayabilmiş değilim. Ne olmuştu da 7-8 yıldır süregelen müthiş dostluk havası birden yerini diplomatik uyarılara ve ikazlara bırakmıştı?  Başbakan ve dışişleri bakanımızın sert uyarılarının anlamı neydi? Eğer ortada Esad Yönetimi’nin bir günahı varsa geçen 7-8 yıldaki kardeşçesine ilişkinin anlamı neydi? Muhatabımızın günahını  görebilmek için mutlaka Avrupalı veya Amerikalı bir emperyalist gücün hatırlatmasına mı ihtiyacımız vardı? Kaldı ki şu anda kimse ortalıkta görünmüyor. Yani ihale bizim üstümüze kalmış durumdadır. Bu da kardeşliğe pek yakışmamıştır.

            Suriye neredeyse bizim bir eyaletimiz oluyordu ki tılsım bozuldu. Başbakan ERDOĞAN’ın Suriye ziyareti sırasında 30-40 tane yeni doğan erkek çocuğa Recep Tayyip adını veren ailelerin bugünlerde mahkemelere başvurarak bu isimleri değiştirdikleri gelen haberler arasındadır. Yani Suriye Cephesinde tam anlamı ile Türk hayal kırıklığı yaşanmaktadır. Orada iş yapan işadamlarımızın da tadı tuzu kaçmıştır. Hiç kimse olanlara bir anlam verememektedir.

            Başbakanımızın ve diplomatlarımızın bir an önce bu sarsılan güven ortamını tekrar diriltecek adımları atmaları herkesin beklentisidir. Aksi durumda akla başka şeyler gelmektedir. Sanki İsrail’in gönlünü hoş edecek şeylerle uğraşıyoruz gibi bir duygu oluşmak üzeredir.

YAZIYA YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR