Atatürk'ün Trabzon'a gelişinin 92. yılı: Neler yaşandı?

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk 92 yıl önce bugün Trabzon'u ilk kez ziyaret etti.

Atatürk'ün Trabzon'a gelişinin 92. yılı: Neler yaşandı?

Gazi Mustafa Kemal Atatürk 92 yıl önce Trabzon'a geldi.

"Samsun’a ayak bastığım zaman bana kalp gücü veren vatandaşlarımın ilk sırasında Trabzonluların bulunduğunu asla unutmayacağım." diyerek Trabzon ve Trabzonlular için övgü dolu sözler kullanan Ulu Önder AtatürK'ün Trabzon gezisinde neler yaşandığı kaynaklarda şöyle anlatılıyor;

TRABZON'A ÜÇ KEZ GELDİ

Mustafa Kemal’in Trabzon’a ilk ziyaretleri; 15-17 Eylül 1924 tarihinde, Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması ile Öğretim Birliği devrim yasalarının çıkarılmasının ardından, İstanbul basınında karşı devrimciler tarafından yazılan karalama yazılarının yazıldığı bir döneme rastlıyordu. Burada yaptığı konuşmalarla karşı devrimcilere sert cevaplar veriyor, ulus egemenliğine dayalı genç Türkiye Cumhuriyeti’nin modernleşme sürecinde atacağı adımlar ve izleyeceği politikalar konusunda geniş açıklamalar yapıyordu.

27-29 Ekim 1930 tarihlerinde yaptığı ikinci ziyaretleri, aynı yıl çıkarılan Belediye yasasıyla Türk kadınına verdiği seçme ve seçilme hakkının en önemli uygulama alanı bularak Belediye Meclisine üç bayan üyenin seçildiği günlere rastlıyor, gerçekleştirdiği bu büyük devrimin sonuçlarını yerinde görmek istiyordu. Aynı günlerde, çok partili demokrasiye geçiş arayışlarının sonunda kurulan Serbest Fırka’nın kapatılmış olması, onun yurt gezisine çıkarak halkın nabzını tutmaya çalışması, bu gezinin diğer sebeplerinden biridir.

10-12 Haziran 1937 tarihlerinde yaptığı üçüncü ve son ziyaretleri ise; modern Türkiye Cumhuriyeti’nin yaratılması için gerekli devrim hareketlerinin tamamlanarak aydınlanma sürecinin yaşandığı bir döneme rastlıyor ve burada gördüğü gelişme, sevgi, saygı ve bağlılıktan son derece mutlu olduğu ve kendisinden başka dünya üzerinde hiç bir liderin yapmaya değil, düşünmeye bile cesaret edemediği mal varlığını Türk ulusuna bağışlama kararını vererek, kendi deyimiyle “üzerindeki ağır yükten” kurtuluyordu.

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Trabzon’a yaptığı üç gezide genç cumhuriyetin geleceğine ilişkin yaptığı konuşmalar ve verdiği mesajlar devrim tarihimiz açısından büyük önem arzetmekle birlikte, Trabzon için de sonsuza dek bir onur belgesi olarak da kalacaktır.



İŞTE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN TRABZON'U İLK ZİYARETİNDEN ÖNEMLİ AYRINTILAR

Trabzonlular Mustafa Kemal ile ilk kez ülkede en karanlık günlerinin yaşandığı 1919 yılında tanıştılar. Biri Türkün “bahtı kara maderini” kurtarmak üzere köhne bir gemiyle sonu belli olmayan bir yolculuğa çıkmıştı.

Samsun’a doğru. Diğerleri ise, Pontus çetelerine peşkeş çekilme planları yapılan Trabzon ve Doğu Karadeniz’i kurtarmak için yokluk içinde varlık mücadelesi vermeye çalışıyordu. Anadolu’nun üzerindeki karanlık bulutları dağıtmak için toplanan Erzurum Kongresinde yüz yüze tanışma imkanı buldular Trabzon temsilcileri Mustafa Kemalle. Ve bu birliktelik milli mücadelede giderek sevgi ve bağlılığa, Cumhuriyet’in ilanından sonra ise uygar Türkiye’nin yaratılması ideali uğrunda bir tutkuya dönüştü. Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan Sakarya savaşında Mustafa Kemal’in yanında ölüme koşan Trabzon evlatları, devrimler sırasında da onun ülküdaşı olmayı sürdürerek, en yakınında yer aldılar.

Ulusal bağımsızlık savaşını kazanarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk, ülkesini uygar devletler düzeyine çıkarma mücadelesine başladığında, önünde bir çok güçlükler olduğunu biliyordu. Nitekim bu yönde başlattığı devrimler ; bir yandan İmparatorluğun çağ dışı ümmet düzenine alışanlar ve bundan çıkar sağlayanlar, diğer taraftan onun dehasını anlamakta güçlük çekenler, özellikle satın aldıkları bir kısım basın aracılığıyla bir iftira kampanyası başlatmışlardı. Bu insafsız ve kötü niyetli eleştirilerden büyük rahatsızlık duyan Mustafa Kemal, milli mücadeleyi yanyana ve omuzomuza gerçekleştirdiği halkının arasına girip yine onlarla birlikte kurduğu genç cumhuriyetin geleceğine ilişkin düşüncelerini paylaşmak ve onlardan güç almak amacıyla bir geziye çıkmayı planlamıştı. Dumlupınar zaferinin ikinci yıldönümü törenlerine katılıp bir çok ziyaretlerde bulunduktan sonra, Sonbahar Gezisi adıyla bir program düzenlemiş ve Hamidiye zırhlısıyla İstanbul boğazından geçerek Trabzon’a gelmek üzere Karadeniz’e açılmıştı.

Mustafa Kemal’in Trabzon’a gelmek üzere yola çıktığı haberi 13 Eylül günü şehre ulaşmıştı. Bu sevinçli haber bir anda dalga dalga yayılmış, yediden yetmişe herkes büyük bir sabırsızlık ve heyecan içinde Türkün büyük kurtarıcısına kavuşma arzusuyla sokaklara dökülmüştü. Gözler ufukta kalmış, ancak gemi bir türlü gözükmemişti. Yapılan telsiz görüşmesinden geminin Sinop açıklarında olduğu öğrenilmiş, karşılama heyecanı ertesi güne ertelenmişti.

Nitekim, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın gemisinin 13 Eylül akşamı Sinop açıklarında demirlediği, Cumhurbaşkanlığı Baş Katibi Tevfik tarafından aynı gün bir telgrafla Başbakan İsmet İnönü’ye bildirilmiş; seyahatin oraya kadar güzel geçtiği ve 15 Eylül sabahı Trabzon’da olunmasının planlandığı belirtilerek Mustafa Kemal’in selamları iletilmişti.

Trabzon halkı, 14 Eylül sabahı erkenden onur konuklarını karşılamak üzere yeniden sokaklara dökülmüştü. İstikbal gazetesi, Mustafa Kemal’in ziyaretini baş sayfadan “Gazi Paşa Hazretleri Öğlene Bekleniyor” başlığıyla veriyor ve hazırlıkları şöyle özetliyordu.

“Dün akşam Cumhurbaşkanı Gazi Paşa’yı limanımıza getirmesi beklenen Hamidiye Kruvazörü yetişememiş olup bugün öğlene gelmesi bekleniyor. Karşılama için limanda hazır bulunan Yetimler Yurdu öğrencileri ile bir askeri birlik ikindiden akşam saatlerine kadar limanında beklemişti. Karşılama için bütün hazırlıkların tamamlanmış olması ve uzun bir bekleyişten sonra Gazi Paşa’nın gelmemesi üzerine limanda hazır bulunan Karadeniz gemisinin telsiziyle Hamidiye Kruvazörüne ulaşılmaya çalışıldı. Nihayet gecenin geç saatlerinde alınan haberlerden, Gazi Paşa’yı getiren Hamidiye’nin saat yirmidörtte Samsun açıklarında seyrettiği öğrenildi. Alınan bu bilgi doğrultusunda Gazi Paşa’yı getiren Hamidiye Kruvazörü’nün bugün öğle saatlerinde limanımıza ulaşması bekleniyor.

Trabzon’un onur konuğu olan Gazi Paşa’yı karşılamak, şehrimizde kalacağı süre içinde en güzel şekilde ağırlamak üzere Vali Bey başkanlığında oluşturulan heyet dün Belediye’de uzun bir çalışma yaptılar. Hazırlanan programa göre; Vali Bey ve Komutanlar ile resmi heyetlerin başkanları gemiye çıkıp konukları karşılayacak ve hoşgeldiniz tebriklerini sunacaklar. Memurlar, kentin önde gelenleri, tüccar, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri ile basın mensuplarından oluşacak guruplar ise Liman Dairesi önünde hazır bulunacaklar. Yine tören alanı olarak belirlenen bu alanda askeri birlikler, jandarma ve polis birlikleri resmi karşılama töreni gerçekleştirecekler. İzleyici gurubu olarak katılacak Trabzonlular ise töreni kendileri için ayrılan yerden izleyecekler. Trabzon’un her tarafı askeri birlikler ve halk tarafından zafer takları ve bayraklarla süslendi.” Ancak bu uzun bekleyiş yine hüsranla sonuçlanmış, halk 15 Eylül günü buluşmak üzere yeniden evlerine dağılmıştı.

15 Eylül 1924 Pazartesi

Nihayet beklenen an gelmiş, Hamidiye vapuru ufukta görünmüştü. Bir yandan gemi yavaş ve nazlı bir ilerlemeyle limana yanaşırken, öte yandan iskeledeki mahşeri kalabalık coşkun tezahüratlarda bulunuyordu. Kısa bir süre sonra kaleden ve gemiden toplar atılmaya başlanmıştı. Trabzon’un onur konuğu Gazi Mustafa Kemal’i karaya ayak basacağı yerde karşılamak üzere Trabzon milletvekilleri Rahmi ve Abdullah beylerle Vali Cemal Bey hazır bulunuyorlardı. Kentin ileri gelenleri, asker ve sivil, komutan ve amirler, resmi ve özel bütün kuruluşlar, askeri birlikler, öğrenciler, öğretmen okulu izcileri ve özellikle Latife Hanım’ı karşılamak için gelen Trabzonlu hanımlar tören düzeninde yerlerini almışlardı. İstimbottan; önce Latife Hanım’ın ardından da Mustafa Kemal’in, şimdiki uzun liman mendireğinin yerindeki taş iskelede karaya çıkmasıyla birlikte bütün Trabzonlular için günlerden beri süren vuslat sona eriyor ve sevinç gözyaşları içinde karşılanıyorlardı. Gerçekte bu vuslatın kaynağı ta milli mücadele günlerine dayanıyordu. Acılarla dolu o günler; Mustafa Kemal’in kalbinde bir Trabzon, Trabzon’un kalbinde de bir Mustafa Kemal sevgisi oluşturmuştu.

Trabzonluların günlerce süren bekleyişinden sonra ilk kez görme onuruna eriştikleri Gazi Paşa; Belediye ve çeşitli cemiyetler, meclis ve kurumların başkanları ve üyeleriyle yabancı konsolosların, basın temsilcilerinin çoğunun ellerini sıkıyor; saf bağlamış okullu yetim kız çocuklarına, izcilere, askerlere selam ve övgülerde bulunuyordu.

Gazi Mustafa Kemal Paşa ile birlikte; İstanbul Milletvekili Hamdullah Suphi Bey, Gaziantep Milletvekili Kılıç Ali Bey, Rize Milletvekili Rauf Bey ve Bozok Milletvekili Salih Bey de karaya çıkıyorlardı.

İskeleden meydana çıkan yolun her iki yanını hıncahınç dolduran Trabzonluların; “Yaşa, Büyük Türk Kurtarıcısı ! Hoş geldin Gazi Paşa ! Çok Yaşa ! “ dilekleri ve sevgi gösterileri arasında caddenin her iki yanını dolduran halkın arasından yavaş yavaş ilerleyen Mustafa Kemal, ilk olarak Belediyeyi ziyaret ediyordu. Belediye Başkanının odasında bir süre dinlenen Mustafa Kemal’i, Belediye heyeti, Halk Fırkası yönetim kurulu üyeleri, Ticaret Kulübü başkanı ve daire müdürleri ziyaret ediyorlar ve “hoşgeldiniz” dileklerini sunuyorlardı.

Çay ve sigara ikramından sonra beraberindekilerle birlikte Halk Fırkası’na hareket eden Gazi Paşa, burada da bir süre dinleniyordu. Buradaki ziyaretlerini de kısa tutarak Hükümet binasına geçen Gazi Paşa, bir süre dinlendikten sonra, binadaki kuruluşları gezerek çalışmalar hakkında bilgi alıyorlardı. Salonun çatlak ve kopuk kireçli duvarlarına bastonuyla dokunduktan sonra Vali’ye dönerek;

“Herhalde tamir edilmeli” diye uyarıda bulunuyordu. Tapu dairesinde, kayıtları inceleyip memurlara sorular soran Mustafa Kemal hükümet meydanına çıkarak buradaki askerlerin her takımına ayrı ayrı kısa hareketler yaptırdıktan sonra üst kapıdan çıkarak binadan ayrılıyordu. Binanın ön bahçesinde resmi geçit töreni yapıldıktan sonra otomobiliyle konaklaması için düzenlenen Eski Karargah binasına (Trabzon Müzesi) geçtiler.

Burada da bir süre dinlendikten sonra otomobiliyle Soğuksu’ya çıkan Mustafa Kemal, akşam saatlerinde Belediye tarafından ikametgahlarında onuruna verilen yemeğe katılıyordu. Vali, Belediye Başkanı, Kumandan, Trabzon Milletvekilleri Abdullah ve Rahmi Bey, Mustafa Kemal ile birlikte gelen diğer milletvekilleri, Belediye İdare Meclisi ve Halk Fırkası yönetim kurulu üyelerinden bazılarının katıldığı yemekte söz alan Belediye Başkanı Kazazzade Hüseyin Efendi, Trabzon’un onur konuğuna hitaben halkın duygularını dile getirmek üzere şunları söylüyordu.

“Trabzon halkı, yıllardan beri büyük bir sevgiyle bağlı bulundukları bu yüce kişiliğe kavuşmuş olmalarından dolayı tarifsiz bir mutluluk içindedir. Kurtuluş gösterilerinin bizzat canlı tanığı kendiniz oldunuz. Ancak bu coşku, kalplerdeki saygı, sevgi ve bağlılığın belki de yüzbinde biridir. Sözlerime Türklerin çok bilinen bir duasıyla son vereceğim. Allah büyük Gazi’mizi başımızdan eksik etmesin. Amin.”

Kazazzade Hüseyin Efendi’nin bu konuşmasından son derece duygulanan Mustafa Kemal, Trabzonlular için sonsuza kadar bir övünç belgesi olarak kalacak bir konuşma yaparak şunları söylüyordu.

“Trabzon ve Trabzonluları temsil eden bu önemli kişilerle Trabzon’da aynı sofrada bulunmaktan çok büyük mutluluk duyuyorum. Özellikle bugün yaptıkları coşkulu karşılamadan, gösterdikleri ciddi sevgi ve bağlılıktan dolayı, yüce Trabzon halkına arz etmeyi görev bildiğim gönülden teşekkürlerimi, bu seçkin topluluk aracılığıyla açıklama fırsatı bulduğum için son derece mutluyum.

Efendiler...

Trabzon halkının tamamını birlik ve beraberlik içinde gördüm. Kadınlarının, çocuklarının, ihtiyarlarının gözlerinde yaş gördüm. Bu ne coşkun duygulanma, bu ne sevecenlik, bu ne yüksek soyluluktur.

Açıklamak zorunluluğundayım ki; bugüne kadar yaşadığım hiç bir şeyin bu kıymetli memleket ve yüce halkından bugün gördüğüm ilgi kadar beni etkilememiş olduğunu görmüş ve anlamış bulunuyorum. Şundan emin olabilirsiniz ki; Trabzon ve yüce Trabzonluları ziyaret etmek, yıllardan beri içimde beslediğim derin bir arzu ve özlem idi. Ancak bugüne kadar beni bu mutluluktan yoksun bırakan koşulların neler olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Bugün çok mutluyum. Çünkü bu zamana kadar sevenlerimi görmeme engel olan kötü koşullar ortadan kaldırılmıştır. Çeşitli zamanlarda gönderdikleri telgraflarla beni görme arzularını belirten Trabzon halkının tamamını ziyaret edebilme onuruna erişebilmeyi çok isterdim. Ancak ne yazık ki onlara şimdilik, yalnızca selam ve sevgilerimi sunmak ve saygıyla anmakla yetinmek zorunluluğundayım.


Arkadaşlar...

Beş sene önce ilk kez Samsun’a ayak bastığım zaman bana kalp gücü veren vatandaşlarımın ilk sırasında Trabzonluların bulunduğunu asla unutmayacağım. Sakarya büyük kanlı savaşına Üçüncü Tümen ile yetişen Trabzon evlatlarının savaş alanında gösterdikleri özverili çabaların kıymetli anısı, bilincimde sürekli canlı kalacaktır. Bu yurtsever halka ve o kıymetli kahraman evlatlara sahip bulunan bu değerli yurdunuzu; Ermenistan’a bağlı bir bölge veya Pontus krallığı yapma hayal ve istekleri ile tehditleri ne kadar korkunç bir girişimdi. Kuşkusuz bu korku artık sonsuza kadar hayal olmuştur.

Efendiler...

Vatanın birliğini, özgürlük ve bağımsızlığını sağlayan ulusumuzu Cumhuriyet idaresine ulaştıran devrimlerimi; ekonomik bollukla mutluluğumuzu ve dünya uygarlığında kendimize yaraşan düzeye erişmemizi sağlayacaktır. Halkı zeki, üretken, girişimci ve çalışkan olan Trabzon’umuzu; kısa bir süre sonra ülkenin iç kesimlerine demiryolu ile bağlanmış, güzel bir rıhtım ve limana kavuşmuş olarak görmek en önde gelen dileğimdir. Trabzon; Türk camiasında Cumhuriyet’in zengin, sağlam ve duyarlı en önemli güven kaynaklarından biridir. Cumhuriyet’in bu niteliklere sahip bir kenti, hiç kuşkusuz bayındırlık ve gelişmeyi sağlamak için gerekli araçlara sahip olacaktır.

Sözlerimi bitirirken, saygıdeğer Trabzonlulara sevgi ve saygılarımla, gösterdikleri içten sevgi ve bağlılık gösterilerinden dolayı teşekkürlerimi sunmama aracılık etmenizi rica ederim.”

Trabzon’da geçirdiği ilk günün ardından, halkın tek vücut halinde gösterdiği ilgi ve sevgiden çok duygulanan Mustafa Kemal programın tamamlanmasından sonra Başbakan İsmet İnönü’ye çektiği telgrafta izlenimlerini ve mutluluğunu şu cümlelerle anlatıyordu.

“Bugün kable’z-zeval (öğleden önce) saat onda Trabzon’a geldik. Deniz kıyılarından başlayarak tebrik-i güzergaha şitab eden (karşılama alanına gelen) halkın çok samimi ve kalbi tezahüratı arasında Beledi, Halk Fırkası ve Hükümet’e gidildi. Hükümet civarında kıta’-i askeriyenin teftiş ve resm-i geçidini müteakib şehirde tahsis olunan ikametgaha geldik. Muhterem halkın gösterdiği muhabbetten çok memnunum.”

16 EYLÜL 1924 SALI

Pırıl pırıl bir günde, saatlerin 14.30’u gösterdiği bir sırada Belediye Başkanı Kazazzade Hüseyin Efendi tarafından bir toplantı düzenleniyordu. Bu toplantıya; milli mücadele yıllarında ulusal bağımsızlık ülküsü uğrunda Mustafa Kemal ile aynı cephelerde omuz omuza vuruşan Trabzonlu gaziler de davet edilmişti. Mustafa Kemal’in salona gelmesi ve kurtuluş savaşı gazilerini görmesi üzerine, samimi ve duygu yüklü bir ortam oluşmuştu.

Kahraman Trabzon evlatlarıyla koyulduğu içten söyleşi sırasında onlara “geçim sıkıntısı çekip çekmediklerini” sorması üzerine, içlerinde durumları hiç de iyi olmayanların bulunmasına karşın gaziler hep bir ağızdan, “Hiç bir sıkıntımız yok, çok iyiyiz Paşam, sağolunuz” cevabını veriyorlardı.

Bu cevap üzerine Belediye Başkanı Kazazzade Hüseyin Efendi Gazi Paşa’nın kulağına eğilerek, Trabzon gazilerinin gerçek durumları hakkında açıklamada bulundu.

Yine bu sırada; Kahramanmaraş’ın savunmasında büyük yararlıklar gösteren, makineli tüfeğiyle bir Fransız birliğini dar bir geçitte durdurarak milis kuvvetlerimizin düşman tarafından çevrilmesini önleyen Hüsnü Çavuş, gösterdiği hedef uğruna yıllarca cepheden cepheye koştuğu, omuz omuza vuruştuğu ve kalbinin en müstesna yerinde yaşattığı Mustafa Kemal’in yüzünü görmüş, sohbetinde bulunmuş olmanın verdiği onur ve gururla ayağa kalkarak şunları söylüyordu.

“Muhterem Gazi Paşam

Biz bu hizmetleri; ulusal egemenliğimiz, ulusal bağımsızlığımız için, onurumuz için, Türklüğümüz için, şanlı bayrağımızın gökyüzünde sonsuza kadar dalgalanması için yaptık. Başkomutanımızla, Türk’ün ölümsüz güneşi Gazimizle, yedi düvele meydan okuyup denize döktük. En büyük kıvanç ve övüncümüz, Sizi aramızda ve başımızda görmektir. Ulu Gazi Paşamız, Allah sizleri Türk ulusuna bağışlasın...”


Milli mücadelenin kahraman gazisi Hüsnü Çavuş’un bu sözlerinden çok duygulanan Atatürk salondakilere dönerek:

“İşte vatanı kurtaran ülkü: Kuva-i Milliye Ruhu ! Sağolunuz kahraman vatan evlatları”

diye seslenerek, dünyanın bir türlü çözemediği ulusal bağımsızlık savaşının gizli gücünü açıklıyordu. Gazi Mustafa Kemal Paşa, Trabzon’un kahraman gazileriyle Belediye’de yaptığı bu içten söyleşiden, ulusal kurtuluş savaşının anılarını yeniden yaşamış ve çok mutlu olmuş bir şekilde ayrılarak Hükümet binasına hareket ediyordu.

Burada bir süre Vali Bey ile görüştükten sonra Adalet Bakanlığı’na bağlı kuruluşların yöneticilerini kabul ederek onlardan çalışmaları hakkında bilgi alan Mustafa Kemal, daha sonra Ziraat Müdürü Faik Bey tarafından hazırlanan Trabzon ziraat haritası üzerinden aldığı bilgiden çok mutlu oluyor ve haritanın bir kopyasını alarak Faik Bey’e teşekkür ediyordu. Milli Eğitim Müdürü Şemseddin Bey, İlin eğitim - öğretimi hakkında bilgi verirken özellikle öğretmen sayısının yetersizliğinden yakınıyor ve bu konudaki eksikliklerinin giderilmesini istiyordu.

Gazi Paşa’nın Hükümet ve Trabzon Lisesi’ne yaptığı ziyaret sırasında eşi Latife Hanım; saat 15.00’den 16.30’a kadar konaklamaları için ayrılmış bulunan Eski Karargah binasında Trabzonlu kadınları kabul edip sorunlarını dinleyerek onlara, modern Türkiye Cumhuriyeti devletinin Türk kadınına ne kadar önem verdiğini, toplumsal kalkınma ve gelişmenin kadın-erkek topyekün sağlanabileceğini ve bu yolda gelecek yıllarda bir takım yasal düzenlemeler yapılacağının ilk işaretlerini veriyordu.

Hükümet binasındaki incelemeleri tamamlayarak otomobille Lise’ye geçen Mustafa Kemal’in, bina girişindeki kapının üzerinde yeralan “sultan arması” ve “tuğra” dikkatini çekiyordu. Lise Müdürüne;

“Okulunuzun müzesi yok mudur? Bu armaları oraya koysanız”

diyen Mustafa Kemal bu sözleriyle tarihsel süreç içinde insan eliyle uygarlık adına üretilen değerlerin gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlayacak çağdaş müzecilik konusundaki düşüncelerinin de ipuçlarını veriyordu.

İlk olarak öğretmenler odasına giden Mustafa Kemal, orada bulunan bütün öğretmenlerle birer birer tanışıp bir süre sohbet ettikten sonra sorular sormaya başlıyordu. Sıra Din Dersi öğretmeni Ahmet Hamdi Efendi’ye gelmiş ve ondan “Vela Tin Ve’z-Zeytun” adlı ayetin açıklamasını yapmasını istemişti.

Yine bu esnada Tarih öğretmeni Rıfat Bey, okullarımızda sürdürülen tarih öğretimi anlayışını eleştirdikten sonra:

“Öğretim programlarında Türk tarihine yeteri kadar yer verilmiyor” demesi üzerine Mustafa Kemal :

“Muallim Efendi, bu sözlerinizden çok duygulandım. Artık bundan böyle Türk çocuğu kendi tarihini okuyacaktır, bundan emin olabilirsiniz” diyerek iki saatlik bir konuşma yapıyor ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin yeni tarih anlayışını uzun uzun açıklıyordu. Bu açıklama;

ulusal egemenlik anlayışı üzerine kurulan yeni devletin, “ulusal tarih bilinci” oluşturma yönünde daha sonra yapılacak bir dizi devrimin de ip uçlarını veriyordu.

Öğretmen odasındaki toplantıdan çıkan Gazi Mustafa Kemal, ders dinlemek üzere birinci sınıf öğrencilerinin öğrenim gördüğü bir sınıfa girmek istediğini belirtiyordu. Birden Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı karşısında gören Din Dersi öğretmeni Vasıf Hoca’dan dersin konusunun “Siret-i Nebi ve Kur’an” olduğunu öğrenmesi üzerine bir öğrencinin Kur’an okumasını istiyordu. Hakkı Okan adlı öğrencinin Kur’an’dan bir sure okuması ve sorduğu sorulara doğru cevaplar vermesi üzerine memnun olan Gazi Paşa öğrenciye teşekkür ediyordu. Yeniden Vasıf Hoca’ya dönen Mustafa Kemal’in, ondan da “İnşirah” suresini okumasını ve yorumlamasını istemesi üzerine heyecanından yüzü sararan Vasıf Hoca :

“Yanımda tefsir kitabı yok, bu yüzden sizi memnun edecek bir tefsir yapamam” diye cevap veriyordu. “Birkaç satırlık bir sureyi yorumlamak için tefsir kitabına ne gerek var” diyerek sureyi kurallarına uygun olarak kendisi okuyor ve herkesin anlayabileceği bir Türkçe ile yorumluyordu. Yanında bulunan Tevfik Hoca’ya dönerek, sureyi okurken veya yorumlarken herhangi bir yanlışlık yapıp yapmadığını sorması üzerine Tevfik Hoca :

“Paşam kutsal dinimiz yalan söylemeyi ve ikiyüzlülük yapmayı bağışlanmayacak suçlardan sayar. Bu durumu gözönünde bulundurarak konuşuyorum. İnşirah suresini Kur’an okuma kurallarına uyarak ve her kelimesinin hakkını vererek okudunuz. Yorumunu da halkımızın konuştuğu arı ve duru Türkçe ile yaptınız. Siz Allah’ın ulusumuza armağan ettiği eşsiz bir lidersiniz. Bu güce dayanarak, acımasız düşmanlarımızı dize getirdiniz. Kurtardığınız topraklar üzerinde, temeli insan sevgisine ve bilime dayanan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdunuz. Ant içerek belirtmek isterim ki, kişiliğinize beslediğimiz sevgi, saygı ve güven sonsuzdur. Kısa zamanda dinimizi, dilimizi ve ekonomimizi düzlüğe çıkaracağınızdan kuşkumuz yoktur. Sizi bütün gücümüzle desteklemek insanlık borcumuzdur.” diye cevap vererek hep birlikte sınıftan ayrılıyorlardı.

Daha sonra Trabzon Lisesi’nin “Spor Yurdu”nu ziyaret eden Mustafa Kemal, okul hatıra defterine kendi el yazısıyla spor tarihimize geçen :

“Bedeni idman, fikri idmanla müvazi gitmelidir”sözlerini yazıyordu.

Trabzon Lisesi’nde yaptığı gezi ve incelemeleri tamamlayan Gazi Paşa buradan ayrılarak Kavak Meydanı’nda bulunan İpek Fabrikası na gitti. Burada büyük bir ilgi ve dikkatle incelemelerde bulunduktan sonra fabrikanın büyütülmesi ve üretimin artırılması dileklerini belirtti. Ardından Memleket Hastanesi‘ne giden Mustafa Kemal, burada bütün odaları birer birer gezerek incelemelerde bulundu. Hastaneden ayrıldıktan sonra geçen yıl açılmış bulunan Ticaret Okulu ziyaret edildi.

Öğretmen Okuluna gelen Gazi Paşa, okulda bir süre incelemelerde bulunduktan sonra okulun hatıra defterine şu ölümsüz cümleleri kaydediyordu.

“24 Aralık 1919 tarihinde Fevzi Paşa Hazretleri’nin dikkatini çeken öğrenci sayısı 25 iken bugün 16 Eylül 1924’de 176 olmuş. Aradan geçen süre ve koşullar dikkate alındığı zaman mutluluk duymak gerekir. Ancak ülkenin gereksinim duyduğu öğretmen sayısı düşünülecek olursa bu sayının yüz kat daha artırılması gerekir. Sayısal açıdan var olan bu eksikliği giderebilmenin tek yolu, yetişen öğretmenlerin bilgi ve becerilerinin yüksekliği ile mümkündür. Ziyaretimdeki gözlemlerim ve edindiğim izlenimler bana bu güvenceyi vermiş urumdadır. Bundan dolayı müdür ve öğretmenlere teşekkür ederim.

Yeni kuşak en büyük Cumhuriyetçilik dersini, bugünkü öğretmenlerden ve onların yetiştireceği öğretmenlerden alacaktır. Onu da anımsatırım.”

 

Öğretmen Okulu’ndaki incelemelerini tamamladıktan sonra Gazi Paşa caddesinin temel atma törenine katılmak üzere okuldan ayrılıyordu. Milli mücadelenin önemli merkezlerinden biri olan Trabzon ve Trabzonluları onurlandıran Atatürk’ün, Belediye Meydanı’nda gezdiği bir sırada, o zamanki Şems Oteli ile Sulu Han arasında durarak :

“Buradan denize ulaşan bir cadde açınız” diye buyurmaları üzerine, Belediyece gerekli hazırlıklar tamamlanarak 16 Eylül 1924 Salı günü akşam saatlerinde temel atma töreni düzenleniyordu. Bugün, Gazi Paşa Caddesi olarak anılan caddenin açılışını yapıyor ve buradan otomobiliyle Halk Fırkası’na geçiyordu..

Trabzon’un onur konuğu olan Gazi Paşa’nın onuruna Halk Fırkası tarafından Fırka binasında bir akşam yemeği veriliyordu. Yaklaşık ikibuçuk saat süren ve Halk Fırkası yönetim kurulu üyeleri dışında bir kaç seçkin davetlinin katıldığı yemekte, Fırka üyelerinden Hacı Kadızade Arif Efendi, Trabzonluların duygularını belirtmek üzere Gazi Mustafa Kemal’den izin alarak şu konuşmayı yapıyordu.

“Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız

Kentimizi onurlandırdıktan sonra Fırka’mızın davetini geri çevirmeyip aramıza katılarak bizleri de onurlandırdığınız için yüce kişiliğinize ve Hanımefendi’ye sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Beş yıl önce korkunç bir ümitsizlik içinde kıvranan ulusumuzu iç ve dış düşmanlardan kurtararak “Türk’ün Büyük Kurtarıcısı” sanını kazandınız. Bundan sonra da Türk ulusunun çağdaş uygarlıklar düzeyine çıkarılması için bilimsel, sosyal ve ekonomik alanda yapacağınız devrimlerle, ulusa önderlik edeceğinizden eminiz. Kurtarıcı Gazi’lerinin devrim sancağı altında; Trabzon gençleri ve yaşlılarının yenilik ve gelişme yolunda her türlü çaba ve özveriyi göstererek yürümekte olduklarından emin olunuz. Fırkamız; bizleri onurlandırmanızdan yararlanarak huzurunuzda bu gerçeği arz etmeye fırsat bulmuş olmaktan dolayı son derece mutludur.”

Bu anlamlı ve duygulu konuşmadan etkilenen Gazi Paşa; “Cumhuriyet’in anlamı ve amaçları” konusunda tarihsel önem taşıyan şu konuşmayı yapıyordu.

“Muhterem Efendiler

Trabzon’u, temiz kalpli saygıdeğer Trabzonluları gördüğüm, onların temsilcileriyle tanışma olanağı bulduğum için çok mutluyum. Bana, Cumhuriyet Hükümetimizin büyük Fırkası’nın Trabzon’daki saygın temsilcileriyle bir arada bulunma olanağını sağladığınızdan sonsuz mutluluk duydum.

Arkadaşlar

Halk Fırkası; ülke ve ulusun her türlü güvenlikten yoksun kılınarak kaderiyle başbaşa bırakıldığı kargaşa ortamında, halkın tamamını içine alarak sağladığı kutsal bir güç ve yetenekle iç düşmanları yoketmiş, dış düşmanları ülke toprakları dışına çıkararak ulusuna özgürlük ve egemenlik sağlamış kutsal bir örgüttür. Halk Fırkası, dayanaktan yoksun hiç bir söze ilgi göstermeden Türk Cumhuriyeti’ni kuran devrimci bir ruhun, bir ulusça yeniden biçimlenmesi ve yaratılmasıdır. Halk Fırkası, Türkiye’yi uygar dünyaya taşıyan ve orada yükselmesi görevini üstlenen inançlı bir Fırka’dır. Onun için, Başbakan İsmet Paşa’nın başkanlık ve idare ettiği Halk Fırkası’nın Genel Başkanı olmak, benim için ayrı bir övünç kaynağıdır.

Arkadaşlar

Bu nedenle, bir Cumhurbaşkanı’nın Fırka başkanlığıyla ilgili olmasını ikide bir tekrar edenler ve bütün dünya bilsin ki; benim için bir yanlılık vardır. O da cumhuriyet yanlılığı, düşünsel ve sosyal devrim yanlılığıdır. Halk Fırkası’nın ülküsünün temelinde bu asıl ilke bulunduğuna göre, Türk ulusunun hiç bir bireyinin bu olayın dışında kaldığını düşünmek istemiyorum. Onun için bir yandan Cumhurbaşkanı olduğum halde, diğer yandan Fırkamızın Onursal Genel Başkanlığı görevini de sürdürüyorum. Böylece yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti’nin sağlamlaştırılması ve güçlendirilmesine hizmet ettiğim kanısındayım.

Muhterem Arkadaşlar

Düşünsel ve sosyal devrimlerde bana sağladığınız güç ve yürekliliğe özellikle teşekkür ederim. Fırkamız; ulus içinde, onunla birlikte ülkemizi kurtarmak ve bağımsızlığımızı sağlamak için öncülük yaptığı gibi, düşünsel ve sosyal devrimlerin gerçekleşmesinde de önderlik edecek ve kesinlikle başarılı olacaktır. Fırkamız gücünü ve büyüklüğünü, ulusumuzun yüksek ve yaşamsal çıkarlarını savunmasından almaktadır. Bugüne kadar yapılanlar ve gelişmeler bunu açıkça kanıtlamaktadır. 

Arkadaşlar

Ulusun güven ve bağlılığı ile uygarlık ve yenilikler yolunda kuşkuya yer olmaksızın büyük bir çaba ve kararlılıkla yürüyelim.”

Gazi Mustafa Kemal, önemli açıklamalar yaptığı Halk Fırkası ziyareti esnasında, Erzurum valisi tarafından gönderilen deprem felaketine ilişkin telgrafı alıyordu. Vali telgrafında, depremin yarattığı hasarın büyüklüğüne ve halkın üzüntüsüne değindikten sonra Gazi Paşa’ya Erzurum’a gelerek halkı teselli etmesi dileğini iletiyordu. Bunun üzerine Karadeniz gezisini kısa keserek Erzurum’a gitme kararı alan Mustafa Kemal, Erzurum Valiliğine bir telgraf çekerek duyduğu üzüntüyü belirtiyor ve kendisine ayrıntılı bilgi verilmesini istiyordur.

Erzurum’da meydana gelen deprem felaketi nedeniyle sahil gezisi programını keserek deprem bölgesine giderek halkın yaralarının sarılmasına karar veren Mustafa Kemal, Başbakan İsmet Paşa’ya bir telgraf çekerek yeni planını bildiriyor, aynı zamanda eşiyle birlikte izlemeyi planladığı Muhsin Ertuğrul yönetimindeki Darü’l-bedayi topluluğunun Yıldız Sineması’nda sahneledikleri “Dörtcihaz” adlı oyunu izlemekten vazgeçerek istirahatine ayrılan Eski Karargah Binasına gidiyordu.

17 Eylül 1924 Çarşamba

Bugün öğle saatlerine kadar konuk edildiği Eski Karargah Binasında Trabzon tüccar ve esnafını kabul ederek söyleşilerde bulunan ve sorunlarını dinleyen Mustafa Kemal, kent halkının şikayet ve dileklerinin çözüme kavuşturulması amacıyla Başbakan İsmet Paşa başta olmak üzere ilgililere talimatlar veriyordu.

Gazi Mustafa Kemal’e aktarılan en önemli sorunlardan biri olan ve yörede yaşayan halkın büyük bir bölümünün yaşamsal sorunu olan tütün meselesine ilişkindir. 1916-1918 yılları arasında bölgede yaşanan Rus işgali sırasında Reji idaresine teslim ettikleri tütünlerin parasını alamayan Akçaabatlı (Pulathane) tütün üreticileri, bu mağduriyetlerinin giderilmesi için yıllardır uğraştıklarını, Reji idaresi ile mahkemelik olduklarını ancak bir çözüm bulamadıklarını belirttikten sonra Akçaabat Halk Fırkası Heyeti Reisi Süleyman aracılığıyla Mustafa Kemal’e başvurarak bu sorunun çözülmesi konusunda yardım istiyorlardı. Başbakan İsmet Paşa’ya gerekli talimatı veren Mustafa Kemal,Ticaret ve Maliye vekillerini ilgilendiren sorunun ivedilikle çözümlenerek Akçaabatlı tütün üreticilerinin mağduriyetlerinin giderilmesini istiyordu. Ziyaretine gelen bir kısım işadamının; Trabzon ve Akçaabat’a elektrik tevdii imtiyazının kendilerine verilmesi için başvuru yaptıklarını, ancak herhangi bir sonuç alamadıklarını belirtmeleri üzerine bu konuda da Başbakan’dan bilgi istiyor.

Sonunda ayrılık vakti gelip çatıyor, Hamidiye Kruvazörü’yle Rize’ye gitmek üzere saat 12.30’da otomobille iskeleye inen Gazi Mustafa Kemal, buradan Vali, komutan, askeri birlikler, resmi heyetler ve Trabzon halkı tarafından yaşlı gözlerle uğurlanıyordu.

Kaynak: Trabzon Vakfı

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Resmi İlanlar
Trabzon Haber