“En kritik darbe…"

Başbakan Ahmet Davutoğlu, çözüm sürecine en kritik darbe olacak gelişmelerin 6-7 ekim olayları sebebiyle yaşandığını belirterek, “Yani tekrar bir şiddet ve terör estirerek bütün bu süreci bir anlamda en başına döndürecek sıfırlayacak bir birkaç günlük str

“En kritik darbe…"
Başbakan Ahmet Davutoğlu, çözüm sürecine en kritik darbe olacak gelişmelerin 6-7 ekim olayları sebebiyle yaşandığını belirterek, “Yani tekrar bir şiddet ve terör estirerek bütün bu süreci bir anlamda en başına döndürecek sıfırlayacak bir birkaç günlük stresli bir dönem yaşandı. Biz ise hükümet kanadı olarak 2013 nevruzunda neredeysek şimdi aynı yerdeyiz. Ne yapılması gerekiyorsa onu yapıyoruz” dedi.
 
Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Başbakan’la Özel Yayın”da TRT Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Nasuhi Güngör’ün gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı. Güngör’ün “AK Parti Başbakanlığı ve Genel Başkanlığınız döneminde de kongre konuşmanızda da, grup konuşmanızdan da birkaç gündeki görüşme trafiğine baktığımızda bir çözüm süreci trafiği var. Sanki her an daha güzel bir finale doğru gidecekmişiz gibi bir izlenim var kamuoyunda,. Bunu paylaşır mısınız neler oluyor?” sorusu üzerine Davutoğlu, “Doğru. Bizim gerek olağanüstü kongrede gerek 2005’ten Cumhurbaşkanımızın Diyarbakır konuşmasından bu yana her kritik aşama en öncelikli projelerimizden en öncelikli konularımızdan biri çözüm süreci oldu. Çünkü bugün geçen hafta İstanbul kongresinde de söyledim, birlik, vahte bu toplumun mayasını dokumak ve geleceğe hazırlamak bakımından büyük önem taşıyor. Hem toplumsal birliğimizin zemini kuvvetlenmeli hem de demokratik alanın güçlendirilmesi lazım. Biz çözüm süreciyle bir taraftan kültürel sosyal dokuyu daha pekiştirmeyi düşünürken bir taraftan da Türkiye şiddet dilinin, şiddet kültürünün, silahlar veya terör üzerinden konuşarak bir sonuç elde etmeye dayalı anlayışın tümüyle bütün bu süreçlerin dışına itilmesi gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.
 
“OLMASINI İSTEYEN KADAR OLMAMASI İÇİN ÇABA SARF EDEN TARAFLAR VAR”
 
“Demokratik siyasetin gereği yapılmalı, burada herkes görüşlerini ifade edebilmeli, hiçbir engel olmamalı ama kimsede kendi siyasi düşüncesini şiddet kullanarak empoze etmeye kalkmamalı” diyen Davutoğlu, “Çok çetin süreçlerden geçti bu süreç. Yani Oslo süreci, Habur tecrübesi, son çözüm süreci yani 2013 nevruzunda bir anlamda ivme kazan çözüm sürecinin özgünlüğü tamamiyle yerli ve bu ülkenin aktörleri arasında yürütülen müzakerelerle görüşmelerle, istişarelerle seyretmiş olması… Akil insanlar heyeti toplandı ve çok önemli bir aşamadayken taahhüt edildiği gibi tüm silahlı unsurların yurt dışına çıkması beklenirken gezi provokasyonu oldu. Daha sonra yine birçok provokasyonlarla karşılaşıldı. Çözüm sürecinin olmasını isteyen kadar olmaması için çaba sarf eden taraflarda var. Hem içerde hem de dışarıda. Olmasını isteyen taraf ben şimdi bütün Anadolu’yu geziyorum Diyarbakır’da sıradan sokaktaki bir vatandaşımız, İzmir’deki ile aynı hissi taşıyor. Kongrelerde de bunu görüyorum” şeklinde konuştu.
 
“OLAĞANÜSTÜ GELİŞMELERE İMZA ATTIK”
 
Çözüm sürecine toplumsal desteğin çok kuvvetli olduğunu söyleyen Davutoğlu, şunları kaydetti:
 
“Yaptığımız bütün anketlerde çözüm sürecine destek de varda, başarılması halinde çok önemli bir aşamanın geçileceğine dair güçlü bir inançta var. Dolayısıyla bu konuda hiç tereddüt yok. Toplumsal destek çok güçlü. İki yıldır anneler ağlamasın dediğimiz şekilde böyle yüreklere ateş düşmeyen bir dönem yaşanmış olması önemlidir. İki yıldır zor süreçler geçti. Burada bize çözüm sürecine en kritik darbe olacak gelişmeler 6-7 ekim olayları sebebiyle yaşandı. Yani tekrar bir şiddet ve terör estirerek bütün bu süreci bir anlamda en başına döndürecek sıfırlayacak bir birkaç günlük stresli bir dönem yaşandı. Biz ise hükümet kanadı olarak 2013 Nevruzunda neredeysek şimdi aynı yerdeyiz. Ne yapılması gerekiyorsa onu yapıyoruz. Yasal çerçeve gerekti dendi işte yasal çerçeveyi Haziran’da çıkardık. Yasal çerçeveye bağlı olarak kurullar oluşturduk. Daha dün ben ilgili bütün arkadaşlarımı da çözüm süreci kurulunu tekrar topladım. 15 günde bir… Çok olağanüstü bir hal olmadıkça ama hafta sapması olmuyor bir araya geliyoruz. Ritmi tutmaya çalışıyoruz. Ritmin bir ayağı Türkiye’de demokratikleşme çabalarıdır. Biz konuda olağanüstü hamleler yaptık. Olağanüstü gelişmelere imza attık.
 
Diğer ayağı güvenliktir, kamu düzenidir. Kamu düzenin olmadığı hiçbir yerde çözüm veya herhangi bir konuda ele alınamaz. Üçüncü bir ayağı da buna destek veren bütün aktörlerin toplumsal tabanının güçlendirilmesi. Son günlerde bu anlamda ciddi bir ivme var. Ümit ederiz önümüzdeki günlerde bunun kıymeti doğru anlaşılır. Biz hükümet olarak zaten bu kurulları işleterek irademizi ortaya koyuyoruz. Bizim tarafta açık söylemek gerekirse çok güçlü bir irade var. Muhataplarımız anlamında toplumun bütün kesimlerini muhatap görüyoruz. Burada herkes üzerine düşeni yapması lazım. Herkes üzerini düşeni yapması derken, kastettiğimiz temel hususta kimsenin tek taraflı açıklamalarla, emrivakilerle ya da şu süreç böyle işleyecek yok bu olmazsa olmaz şartlı reflekslerle yürümemesi lazım. Çözüm her şeyden önce terör, şiddet ve silahlı bir mücadele yönteminin terk edilmesi anlamına gelir. Demokratik siyaset içerisinde her şey konuşulur. Her özgürce konuşa bilir ama bunun öncelikli olarak atılması gereken adımı Türkiye silahlı mücadeleyi kendilerince öngören taraflar ve tarafın tarafları kesinlikle bu yöntemi terk ettiklerini ifade etmelidir.”
 
“EĞER ELLER TETİKTEYSE HER AN PROVOKASYONA HAZIR DEMEKTİR ORTAM”
 
“Silahlı bırakma ya da benzeri başlıklarla ilgili o özel tarafın ya da kesimin bir direnci mi var?” sorusu üzerine Davutoğlu, “Tabi bunu olmamasını istemeyenler var. Olmasını isteyen taraflar olduğu gibi olmaması isteyen taraflarda var. Çünkü eğer eller tetikteyse her an provokasyona hazır demektir ortam. Şimdi Türkiye kamu düzenin olduğu ve HDP milletvekilleri itibariyle de söylüyorum seçimlerle işbaşına gelen bütün milletvekillerinin her türlü görüşücü açıkça sergileye bildiği bir ülke. Hiçbir sınır bu anlamda kayıt, yasak yok. Her şey konuşulabiliyor. Bu ortamda özellikle seçime giderken halkın iradesinin sandığa yansıması büyük önem taşıyor ve böylesi bir baskı ortamının, çatışma ortamının yani 6-7 ekim olaylarında olduğu gibi şehirlerimizde büyük bir travma sebebiyet verecek bir ortamın doğmaması önemli. Doğmaması yetmez bunun bir daha gündemde olmayacak şekilde bir güçlü irade sergilenmesi önemli. Bu da demin söylediğim silahların terk edilmesi ve bu çerçevede her şeyin hukuk içinde yapılıyor olması, bu noktada adımlar atıldığında her konu tartışıla bilir her çerçeve üzerinde konuşulabilir” diye konuştu.
 
“DEMİRTAŞ’IN CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE KULLANDIĞI DİL DOĞRU DİLDİ”
 
“Bu yönde ciddi bir trend ivme olduğu kanaatindeyim. Onun için çözüm süreci kurulunda dün bunu tekrar konuştuk. Arkadaşları tekrar görevler verdik” diyen Davutoğlu, şunları söyledi:
 
“Bizim hükümet olarak bu kurullarda görevi belirsiz arkadaş yoktur. Herkesin üstlendiği ve 15 gündü bir bizzat benim denetleyerek kimin ne yaptığını bizzat dinleyerek yürüttüğümüz bir süreç bu. Herhangi bir yerde güvenlik sıkıntısı varsa çözüm sürecini olumsuz etkileyecek provokasyon varsa bunlar ortadan kaldırılması, İçişleri Bakanımızın, MİT Müsteşarlığımızın görevidir istihbari olarak yürütülen çalışmalar yada yapılacak olan görüşmelerde yine müsteşarlığımızın yaptığı görüşmeler vardır. Siyasal anlamda süren diyaloglar çerçevesinde Başbakan Yardımcımızın Sayın Akdoğan’ın yürüttüğü görüşmeler var. Diğer aktörler yani HDP dışında bölgede birçok aktör var. Onlarla yürütülen görüşmelerde Sayın Bülent Arınç’ın üstlendiği görevler var. Hepsinin koordinasyonu da 15 günde bir araya gelip yapıyoruz. Yani irademiz güçlü neyin yapılacağı konusunda net bir tutumumuz var. Önemli olan herkesin üzerine düşeni yapması ve 2013 nevruzunda verilen sözün yerine getirilmesi biz bunu bekliyoruz. 2013 nevruzunda verilen söz ve martında 2015’de Türkiye’de silahlı unsurların çekilmesi daha sonra silahlı yöntemlere bir son verilmesini bekliyoruz. Bunu da sürecin bir ana unsuru, bir ana eksini olarak görüyoruz. Aksi takdirde eğer bir silahlı mücadele yürüyecekse devlet bu konuda kendisini taraf kabul etmez. Ama konuşacaksak birlikte bir yola gideceksek ki HDP’nin Sayın Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde kullandığı dil doğru dildi. Ben kendisine de ben kendisine ziyarete geldiğinde tebriklerimi illettim.”
 
“BİR TAHRİK DİLİYDİ”
 
Ancak Demirtaş’ın Kobani’de kullandığı dilin bir şiddet dil olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Bir tahrik diliydi. Eğer o olmamış olsaydı bugün geldiğimiz noktaya ekim ayının sonlarında gelmiş olurduk ve şuanda çok daha ileri bir aşamada olabilirdik. Ama tahrik dili ve kamu düzenine meydan okuyan dil bugün Kılıçdaroğlu’nun kullandığı dilde aynı dil yani o dile kapılmamak lazım. Hukuk düzeni içinde herkes görüşünü sergiler ama halkın huzurunu bozacak hiçbir şeye açık ve net söylüyorum hiçbir şeye fırsat vermeyiz. Bu konuda atılacak adımlara da ihmal göstermeyiz. Daha sonra yine HDP’nin son tartışmalarda daha bir değişik toplumlara açılma çabası var. Bunlar güzel. Herkesin normalleşmesi lazım. Ben HDP’nin Türkiye’nin her yerinde siyaset yapmasını savunurum, MHP’den her yerde siyaset yapmasını savunurum. Bazen üzerimize çok gelindiğinde sayın Bahçeli’ye doğuya gidin dediğimizde aslında siyasetin normalleşmesi adına söylüyoruz. Yani bir şekilde zor durum da sokmak için değil. Herkes her yerde siyaset yapabilmeli. Herkes her yerde düşüncesini ifade edebilmeli. Bunu yapabilen tek parti, AK Parti. Çünkü toplumsal dokuyla bizim karşılığımız var, toplumsal dokuyla bizim bütünlüğümüz var” dedi.
 
“HER PARTİNİN BU İLKEYE DÖNÜŞMESİ LAZIM”
 
Dün Meclis grubuna hitap ettiğinde bütün salonu gözüyle taradığını belirten Davutoğlu, “Sağdan sola yukarından aşağıya ve aynı sırada Türkiye’nin her köşesinden gelen milletvekillerimizi ve misafirlerimizi göre biliyorum. Herkesi tanıdığım için bundan gurur da duyuyorum. Her partinin bu ilkeye dönüşmesi lazım. Toplumun bütünün kuşatan bir dil ve yöntem geliştirilmesi lazım. HDP’nin önünde bugün böyle bir imkan var. Bir yol ayrıma da var. Ya silah, terör, şiddet ve buna dayalı bir dil ya da siyaset, barışçıl yöntemler, gayet medeni bir şekilde yarış gerektiğinde karşıtlı eleştiri ama hiçbir zaman şiddet değil. İşte bu yol ayrımında olduklarını görüyorum karşı tarafından, bu yol ayrımında doğru kararlar verirlerse kendileri içinde ülke içinde böyle içinde çok güzel şeyle noktalanır çözüm süreci ama bu yol ayrımında provokatörlere dışarıdan gelip kulaklarına fısıldanan bazı şeylere bunları bilerek söylüyorum, yani dışarıdan bir takım unsurların kulaklarına fısıldadığı şeylerle hareket etmeye kalkarlarsa… Dışarıdan bunun içinde tahmin edebileceğiniz unsurların tümü var. Burada halkın bütünü istiklal savaşını, bu halkın bütünü 1950’de demokrasi mücadelesine girişti. Bu halk doğuda da çekti acıyı orta Anadolu’da da batıda da. Yine bu halkın bütünü 12 Eylül’de acıyı çekti. Herkes çekti. O acıları bitirecek olan şey demokrasi ve barışçıl yöntemler.
 
Bugün HDP’nin İmralı’nın her taraf ve aktörlerin karar vermesi gereken nokta bu. Demokratik siyasi mücadeleye dönüşecekler mi veya bunla mı yürüyecekler yoksa çağ dışı 70’li 80’li yıllarda kalmış bugün de o yıllardan devam yöntemlerle Suriye’yi, Irak’ı kana boyamış silahlı yöntemlerle mi? Silahlı yöntemin karşısında devletin geri adım atacağını kimse düşünmeli. Ama biz HDP eşit şartlarda siyasi mücadele yapan bir partiyiz. Burada herkes kendi görüşünü bu eşitlik içinde söyler. Bu nevruz yepyeni nevruz yepyeni bahar olur" ifadelerini kullandı.

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Gündem