Düzce felaketi unutulmadı!

Onur Orhan ve Ömer Ürer - Düzce depreminin 12. yıl dönümünde, enkaz altından çıkarılanlar o anları bir kez daha hatırlamanın üzüntüsünü yaşıyor. Düzce depremine 5 katlı bir binanın altındaki kasap dükkanında yakalanan ve derin dondurucu sayesinde hayatı k

Düzce felaketi unutulmadı!

Onur Orhan ve Ömer Ürer - Düzce depreminin 12. yıl dönümünde, enkaz altından çıkarılanlar o anları bir kez daha hatırlamanın üzüntüsünü yaşıyor.

Düzce depremine 5 katlı bir binanın altındaki kasap dükkanında yakalanan ve derin dondurucu sayesinde hayatı kurtulan 29 yaşındaki Eser Ergün, arkadaşını ziyarete gittiği kasap dükkanında depreme yakalandığını, yıkılan binanın kirişlerinin şans eseri yanında bulunan derin dondurucunun üzerine düşmesi sonucu hayatta kaldığını söyledi.

O gün derin dondurucu sayesinde hayata bir kez daha adım attığını vurgulayan Ergün, ziyarete geldiği arkadaşının depremde hayatını kaybettiğini, bunun derin üzüntüsünü yaşadığını söyledi.

Deprem anında yaşantıların tekrar gözden geçirildiğini ifade eden Ergün,"Çok değişik bir duygu. Yaşantımı tekrar gözden geçirirken zaten 5 saat geçmişti. Daha sonra ölen arkadaşımın akrabaları bizi bulunduğumuz yerden çıkardılar" dedi.

Deprem anının yaşanması çok kötü duygu olduğunu dile getiren Ergün, şunları kaydetti:

"Düşünemiyorsun. O an zaten aklından bin bir türlü şey geçiyor. Öleceğim mi ölmeyeceğim mi ikilemine girdiğin zaman insanlar kötü oluyor. Depremden sonra liseyi devam ettirebilmek için Trabzon'a gittim. Orada da sürekli sallandım. Psikoloji zaten bozuluyor. 2-3 sene onunla uğraşıyorsun. Hala da ufak bir sarsıntı olsa ister istemez etkileniyorsun."

Van'da yaşanan depremin yaşadığı anları tekrar gözünün önüne getirdiğini belirten Ergün,"Van depreminde 102 saat sonra kurtulan Yunus isimli bir çocuk vardı. Daha sonra malesef hastanede hayatını kaybetti. O çocukla aynı durumu hissettiğime inanıyorum. Çünkü aynı hisler. Ben 5 saat kaldım ama benim enkazdan çıkma günüm aklıma geldi. Çocuk AKUT ekibine bakarak,'Beni kurtarın' derken depremi yaşadığımda onun yaşında olduğum için aynı duyguları yaşadım" diye konuştu.

-Eniştemin cesedini saatinden tanıdım

Merkez üssü Kaynaşlı olan Düzce depremine kahvehaneye gittiği sırada yakalanan ve enkaz altında 23 saat kurtarılmayı bekleyen Hasan Emuce, "O an ölmek hiç aklımın ucundan geçmedi"dedi.

Üzerindeki cesetlerle 23 saat boyunca kurtarılmayı bekleyen Emuce, Aa muhabirine yaptığı açıklamada, o an bağrışmalar dışında hiçbir şey duymadığını anlattı. Emuce,"Kirişin beni ensemden kapmasıyla ikiye katlanmış bir vaziyette kaldım. Artçı depremler yaşanmaya başladığında da geriye doğru düştüm. İkinci artçı depremin yaşanmasıyla zaten o bağrışmaları da duyamadım. Ben de kendimi o esnada geri atmasaydım belki ölebilirdim. Kucağımda insanlar var ama kim olduğunu tanıyamıyorum. Her yer karanlık. O an gerçekten anlatılabilecek gibi değil" dedi.

Dar alanda hareketsiz bir şekilde kurtarılmayı beklediğini söyleyen Emuce, yaşadıklarını şöyle özetledi:

"Ayağım da karşı taraftaydı. Hiçbir şekilde çekme imkanım yoktu. Üzerimde cesetlerle 23 saat boyunca kurtarılmayı bekledim. O an ölmek hiç aklımın ucundan geçmedi. Çok büyük artçılar oluyordu. Ben aşağısının kopacağını, buradar sıyrılıp daha da enkaz altına düşeceğimizi düşündüm. Bir tek o aklımda vardı. Sonra cep telefonum aklıma geldi. Telefonun ışığıyla üzerimdeki cesedin saatine bakınca o an cesedin eniştemin cesedi olduğunu anladım. Eniştemin cesedini saatinden tanımıştım."

Enkazın altında kendisiyle birlikte iki kişinin daha sağ kaldığını belirten Emuce, onların gayreti sonucu delik açıldığını, bu şekilde seslerini AKUT ekibine duyurmaya çalıştıklarını kaydetti.

Enkazın altından kurtarılmaları için AKUT ekibinin binayı komple kaldırması gerektiğini bildiren Emuce,"O da mümkün olmayacağı için ben de AKUT ekibine murç ve keski getirin dedim. Böylelikle kirişi kırıp çıkmayı düşünüyordum. Çünkü yanıma girme şansları sıfırdı. Ben verilen aletlerle önümdeki kirişi vura vura kırdım. Ondan sonra ayağımı yine alamadım. Demirler engelliyordu. Ondan sonra AKUT ekibinin yardımıyla cesedin ve demirlerin üzerimden kaldırılmasının ardından sürüne sürüne enkazdan çıktım" diye konuştu.

-Helalleştik, vasiyet ettik

Düzce depremine, Kur'an-ı Kerim okurken 6 katlı binada yakalanan ve 9 saat sonra enkaz altından çıkarılan 20 yıllık imam İbrahim Özdede, "O saatleri" göçük altında kaldığı binanın bulunduğu yerde Aa muhabirine anlattı.

Kurtulmasının büyük bir şans olduğunu belirten Özdede, şöyle konuştu:

"Ben Ya'sin'in sonunu okuyordum. Tam o esnada bir sarsıntı oldu. Bir anda binanın yıkıldığını gördüm. Biz altı katlı binanın ikinci kattaydık. Nasıl çıkabilirim diye düşünmeye başladım. Hacı efendi iki torunuyla kapıdan çıkarken göçük oldu, ben o sırada geri döndüm. Hacı efendi ve ailesinden 9 kişi vefat etmişti. Biz 9 saat civarında enkazın altında kaldık. Ben yüzüm kapalı bir şekilde enkaz altındaydım. Kolum kirişin altındaydı. Nefes alamıyor çok çaresiz bir durumdaydık. Ben özellikle sadece sağ kolumun hareketiyle bir şeyler yapmaya çalışıyordum. Ceketimin astarını ağzıma maske olarak kullandım. Kravatımı da sağ kolumu parçalanmış bir şekilde gördüğüm için kan akımından ölmeyeyim diye ağzımla koluma bağladım. Çünkü uzun soluklu bir zaman. Uzun süre ne ses duyduk ne de sesimizi duyurabildik. Karşımızda çocuklar 'anne bizi kurtar' diyorlardı. Anne de

'kurtaracağım yavrum' diyordu. Bir müddet sonra hiç kimseden ses gelmedi. Maalesef onlar da vefat etmişler. O çaresizlik içinde ben orada bir dostun olduğunu düşündüm. Benim için dost sadece yüce Allah'mış. Okuyarak, tevekkül ederek onu düşünüyordum. Keşke ona karşı daha fazla kulluk yapabilseydim diye düşünüyordum. Yattığımız yerde parke kırıkları varmış. Onları açıkta kalan elimle parke kırıklarını ittikten bir müddet sonra oraya hava akımı geldi. O hava bizi rahatlattı. Ondan sonra biraz sesleri duyar olduk" dedi.

Umutlarının tükendiği noktada yakınında ve onunla aynı kaderi paylaşan arkadaşları ile helaleştiğini belirten Özdede şöyle devam etti:

"Nefes alacak halim kalmamıştı. Müezzin kardeşim benden biraz daha uzaktaydı. Birbirimizle helalleşiyorduk. Kim ölürse birbirimizin çocuklarına bakalım diye vasiyet ettik birbirimize. Sabaha karşı artık sesler iyice net geliyordu. Yaklaştıklarını anlamıştım. Bitmiş tükenmiş haldeyken AKUT ekibi bize ulaştı. Kolum kirişin altında kaldığı için çıkamıyorum. Kolumu kaybetmemek için çırpınıyorum. AKUT ekibinin çaresizce dışarıda konuştuklarını duydum. Hocamızı artık çıkaralım. Kolunu kesmek zorundayız diye söylüyorlardı. Yarabbi dedim eğer kolum kesilirse bundan sonra ben imamlık yapamam, senin yüce kudretine inanıyorum, kudretinle şu kolumun buradan çıkmasını nasip et diye dua ettim ve doktor tam kesmeye gelirken kolum çıktı diye bağırdım. Onlar da çok şaşırdılar. Yüce Allah sıkıştığımız yerde yardım etti."

-Hayata protez bacakla tutunmaya çalışıyor

Deprem anında kirişin altında kalarak kangren olan bacağını kestirmek zorunda kalan Musa Çarıkçıoğlu, o anın üzüntüsü tekrar yaşasa da yüzündeki ince tebessümünde hayatın her şeye rağmen hala devam ettiği mesajını taşıyor.

Ayağını kaybettiğini fakat yaşama sevincini hiçbir zaman kaybetmediği dile getiren Çarıkçıoğlu, deprem öncesinde inşaat işçiliği yaptığını o dönemden sonra çalışamadığı için emekli olduğunu belirtti.

Enkaz altıda yaşadıklarının tam anlamıyla bir mucize olduğunu belirten Çarıkçıoğlu, o gün yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Deprem günü camiden çıkarak kahveye gittim. Amcamın oğlu ile çay içerken, ben burada oturmak istemiyorum. Deprem olacak. Işıkara öyle söylüyor dedim. O da bana Işıkara Allah'ın işine niye karışıyor dedi. Tam o esnada deprem oldu. Ben hemen cama yönlendim. Kafama o esnada bir cisim düştü ve ben orada yere düştüm. Yere düştükten sonra ayağıma kiriş binince ben orada 4 saat boyunca kurtarılmayı bekledim. Enkaz altından çıktıktan sonra beni İstanbul'daki hastaneye sevk ettiler. Hastaneye götürülürken Sakarya'da kendimden geçtim. Sonrasında hemşire gelerek nabız yoklaması yaptı. Hemşire durumumu kontrol ettikten sonra şoföre biraz daha hızlı olmasını söyledi. Yolculuğun ardından beni araştırma hastanesine getirdiler. Orada,bir sürü soru sordular. Ben de oradaki doktorlara hocam dedim, bana ahiret sorusu sormayın. Benim ayağım bütün olsun benim olsun dedim. Bana senin ayağın kangren oldu, keseceğiz dediler. Orada tabi niye bekliyorsunuz diye sorduğumda dediler ki kim imza atacak. İmzayı da ben kendim attım. Ondan sonra ayağım kesildi. Şu anda şükürler olsun burada ailemle birlikte sıcak yuvamdayım" 

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Gündem