Metin Feyzioğlu'nun dedesi Kim?

Hukuk profesörü olarak akademik hayatın içinde başarılarıyla adından söz ettiren Prof.Dr.Turhan Feyzioğlu’nun siyasete girişi 1956-57 ders yılı açılışında yapmış olduğu konuşmanın ardından başladı. Feyzioğlu,konuşmasında, o tarihlerde Doçent olan Aydın Ya

Metin Feyzioğlu'nun dedesi Kim?
Hukuk profesörü olarak akademik hayatın içinde başarılarıyla adından söz ettiren Prof.Dr.Turhan Feyzioğlu’nun siyasete girişi 1956-57 ders yılı açılışında yapmış olduğu konuşmanın ardından başladı. Feyzioğlu,konuşmasında, o tarihlerde Doçent olan Aydın Yalçın’ın profesör ünvanının hükümete takılı kalmasını şöyle eleştiriyordu:  “ üniversitelerin bu husustaki vazifelerini yapabilmesi,üniversitelerin huzur içinde çalışmasıyla mümkün olur. Bu ise akademik teminat ister; hakikatlerin rahatça aranmasını ve bulundukları zaman da serbestçe söylenmesini” ister. Bu konuşmanın gazetelere yansımasının ardından Demokrat Partili yöneticiler konuşma için araştırma istediler.Milli Eğitim Bakanı da üniversite senatosuna başvurarak konuşma konusunda görüş istedi. Üniversite senatosu konuşmanın bilimsel içerikli olduğu yönündeki görüşü bildirdi. Buna rağmen Turhan Feyzioğlu bakanlık emrine alındı Bu gelişmenin ardından Turhan Feyzioğlu istifa ederek üniversiteden ayrıdı.
 
‘Çetin Muhalefet’
Üniversitedeki görevinden sonra Feyzioğlu, kendini yenileme çabası içerisinde olan Cumhuriyet Halk Partisine katıldı. Partiye girişinden kısa bir süre sonra Parti Meclisi üyeliğine ve Merkez Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi. Üniversite öğretim üyeliğinden gelmenin avantajıyla kısa sürede partinin önemli sözcülerinden biri oldu. 1957 seçimleri ile Turhan Feyzioğlunun uzun milletvekilliği yaşamı da başlamış oldu. Sivas’tan milletvekili seçilen Feyzioğlu meclis dışında başladığı muhalefete mecliste de devam ederek ‘Çetin Muhalefet’ olarak kendisinden söz ettirdi.
 
27 Mayıs askeri müdahalesinden sonra ise Feyzioğlu ODTÜ rektörü olarak üniversiteye döndü. Ancak Feyzioğlu’nun üniversitedeki görevi fazla uzun sürmedi. Bunun sebebi Milli Birlik Komitesinin 147 öğretim üyesini üniversiteden uzaklaştırmasıydı. Bu kararı haksız bulan Feyzioğlu bir süre sonra rektörlük görevinden istifa etti. Turhan Feyzioğlu rektörlük görevinden ayrıldıktan sonra anayasa ve seçim kanununu hazırlamak üzere oluşturulan komisyon başkanlığını yürüttü. Oluşturulan Kuru Meclis’e de üniversite kontenjanından seçilen Feyzioğlu II.Cemal Gürsel Hükümetinde de Milli Eğitim Bakanı olarak görev aldı. Ancak bakanlık görevi de uzun sürmeyecekti. 147’ler hakkında istediği kanun çıkarılmayınca 3 Mart 1961 tarihinde bu görevinden de istifa etti.
 
Feyziğolu,siyasi hayatın tekrar serbestleşmesinden sonra 1961 Ekim seçimlerinde memleketi Kayseri’den milletvekili seçildi.Siyasi hayatına kaldığı yerden devam eden Feyzioğlu, 1961-64 yılları arasında arasında kurulan İnönü hükümetlerinin değişmez bakanlarından oldu,9.İnönü hükümetinde Başbakan yardımcısı olarak görev yaptı.
Ancak Feyzioğlu’nun İnönü ile olan bu yakınlığı uzun sürmedi. İlk anlaşmazlık Turhan Feyzioğlu’nun, Cumhuriyet Halk Partisi -Adalet Partisi koalisyonunu savunması ile çıktı. Nihayetinde İnönü 25 bağımsız vekilin desteğini alarak 25 Aralık 1963 tarihinde bir azınlık hükümet kurdu. Turhan Feyzioğlu ise azınlık hükümetinin ülke sorunlarına çözüm getirmeyeceği gerekçesiyle bu hükümette görev almadı.
 
"CHP, sosyalist bir parti değildir ve olmayacaktır."
 
Hükümet kurma konusundaki bu ihtilafın ardından asıl büyük tartışma ise CHP’nin kendisini ‘Ortanın Solu’ olarak konumlandırmasıyla baş gösterdi. 1965 seçimleri öncesinde partiye yeni bir yön verme arzusundaki İnönü CHP’nin yerinin kuruluşundan beri ortanın solu olduğunu ifade etmeye başlayacaktı. Bu konumlandırma sebepsiz değildi. 1960’lı yıllar sol düşüncenin Türkiye’de kendini hissettirmeye başladığı yıllardı. CHP’nin büyük destek aldığı üniversite gençliğinin, Türkiye İşçi Partisinin sol söylemlerine yaklaşması CHP’nin sol konusunda bu politika değişikliğinde önemli etkisi olmuştu.
 
Turhan Feyzioğlu bu politika değişikliğini- ortanın solu düşüncesi-  Türkiye’de komünizmin önünün alınması için iyi bir yol olduğu düşüncesiyle başlangıçta destekleyecekti. Ancak Feyzioğlu’nun bu tavrı kısa sürede değişti. Ortanın solu düşüncesinin bir slogan olmaktan çıkıp içinin Akis,Kim,Yön gibi dergilerde, Milliyet,Ulus,Cumhuriyet,Akşam gibi gazetelerde başta Bülent Ecevit,Doğan Avcıoğlu,Mümtaz Soysal gibi partililer ve yazarlar tarafından sosyalizm ile doldurulmaya çalışılmasına karşı  muhalefet etmeye başladı. Feyzioğlu ortanın solu düşüncesinin, parti içindeki bir grup tarafından daha fazla sola çekilmesi olarak nitelendirdiği bu çalışmaları tehlikeli bir yol olarak niteliyordu. Turhan Feyzioğlu yalnız da değildi. 9-12 Ağustos 1966 tarihinde toplanan CHP parti meclisinin yayınladığı bildiride ortanın solu deyiminin yer almasına birçok partili muhalif kaldı.
 
Ortanın Solu tartışmaları arasında CHP 18.Kurultayını yaptı. Kurultaya giderken saflar artık belirginleşmeye başlamıştı. Parti içinde üç farklı kanat bulunmaktaydı. Bunlardan birincisi ortanın solu ( basının ifadesiyle Ecevit’in solları) ,ikincisi ortanın sağı, üçüncüsü ise ortacılardı. Parti içindeki bu farklı eğilimlere rağmen partinin bir güç kaybına uğramaması adına dengeler gözetildi. Kurultay sonrası yayınlanan bildiride CHP’nin partiler yelpazesi içinde ortanın solunda bulunduğu, ortanın solu deyiminin kapsamını parti programının belirlediği ifade edildi. Kurultay bildirisinde partinin ortanın solunda bulunduğu ilan edilmesine karşın parti içinde önemli bir ağırlığı olan ortanın solu karşıtlarını memnun etmek için de şöyle net bir ifade kullanıldı: CHP’nin programı,dünyada mevcut partilerden herhangi birinin programının,doktrinin kopyası veya taklidi değildir. CHP’nin programı, yalnız başına Türkiye’nin ihtiyaçlarından ve sorunlarından doğmuş tedbirlerdir. Bu esaslar içinde CHP,sosyalist bir parti değildir ve olmayacaktır.”
 
Partinin ortanın solunda, fakat sosyalist olmadığı ve olmayacağının belirtilmesi gruplar arasındaki mücadelenin bittiği anlamına gelmiyor aksine mücadelenin yeni başladığını gösteriyordu. 18.Kurultay sonrasında parti yönetimine ortanın solu ekibi hakim olacak ve genel sekreterliğe Bülent Ecevit seçilecekti. Turhan Feyzioğlu ise tüm bu gelişmelere karşın partiden ayrılmayacak ve mücadelesini parti içinde sürdürmeye çalışacaktı. Nitekim parti genel merkezine Bülent Ecevit ve arkadaşları hakimken, partinin meclis grubunun yönetimini liderliğini Turhan Feyzioğlu’nun yaptığı grup kazandı. Turhan Feyzioğlu ve arkadaşlarının bir diğer başarısı ise grup yönetim kurulu ve haysiyet divanı seçimlerinde ortanın solu adaylarının seçimini engellemek oldu. Bu gelişmeler CHP içinde Turhan Feyzioğlu’nun başını çektiği güçlü bir muhalefetin varlığını gösteriyordu.
 
Parti içindeki bu mücadele 25 Aralık 1966 tarihinde yapılan Parti meclisinde de devam etti. Parti Meclisi toplantısına yine ortanın solu tartışmaları damgasını vurdu. İsmet İnönü ve Bülent Ecevit ortanın solu fikrini toplantıda savunurken Turhan Feyzioğlu ve arkadaşları CHP’nin hiçbir zaman sosyalist bir parti olmadığını ve olmayacağını dile getirecekti. Nihayetinde yayınlanan bildiride İnönü ve Ecevit’in dediği oldu ve ortanın solu ifadesi yayımlanan bildiride yer aldı. Bunun üzerine Turhan Feyzioğlu’nun da dahil olduğu 8 üye bu bildiriye karşı olduklarını kamuoyuna açıkladılar. Bildiriye muhalif olan bu 8 kişi bu tarihten itibaren Türk siyasetinde 8’ler olarak adlandırıldılar.
 
'Atatürk'ü sosyalist ilan edenler kimin emrindedirler bilmeyiz ama,biz Atatürk’ün emrindeyiz.'
8’lerin bu muhalefetine İsmet İnönü’nün cevabı küçük kurultayı toplantıya çağırmak oldu. Ancak burada İnönü’nün taleplerine karşın bu kişiler güvenoyu aldılar. Küçük kurultaydan istediği sonucu alamayan parti yönetimi olağanüstü kurultayı toplantıya çağırarak 8’lerin parti dışına çıkarılması için en önemli adımı attı.Olağanüstü kurultayın bir tasfiye kurultayı olduğu İsmet İnönü’nün ifadelerinde açıkça kendini gösteriyordu: “ Mücadelenin son günlerinde bu sekiz arkadaş,teşkilatla doğrudan doğruya temasa geçme safhasına gelmişler,muhaberelerle, toplantı ve ziyaretlerle CHP’ni sosyalist olmaktan kurtarma görüşü içinde faaliyetlerini zirveye çıkarmışlardır…Taraflar arasındaki fark şudur ki,genel sekreter ve merkez yönetim kurulu,seçimden gelen bir tabii teşekküldür. Genel başkanın idaresi altındadır. Sekizler grubu isi kendi iradeleri ile teşekkül etmiş, bilinmez kimin emrinde ayrı iddiaları,davaları,hükümleri olan bir takımdır”
 
Turhan Feyzioğlu İnönü’nün bu ifadelerine bir bildiriyle aynı sertlikte cevab verdi: ‘Ulus gazetesinde tarihi gerçeklere rağmen Atatürk’ü sosyalist ilan edenler kimin emrindedirler bilmeyiz ama,biz Atatürk’ün emrindeyiz,bir  CHP sorumlusunun dergisinde Lenin ağzıyla demokratik rejimden “ burjuva yutturması” diye bahsedilmesini hoş görenler,kimin emrindedir bilmeyiz ama,biz anayasanın emrindeyiz, Atatürk’ün kurduğu gazetede Stalinci,Doğu Almanya’yı göklere çıkaran yazı serisinin yayınlanmasını savunan ve haklı gören kimseler,kimin emrindedir bilmeyiz ama,biz aklımız,vicdanımız,sarsılmaz inançlarımızla milletimizin emrindeyiz”
 
Güven Partisi
 
Gergin geçen kurultay parti yönetiminin istediği şekilde sonuçlandı. Tüzüktü yapılan değişiklikle Turhan Feyzioğlu ve arkadaşlarının partiden ihracının önü açıldı.  Bu gelişmelerin ardından Turhan Feyzioğlu ve arkadaşları CHP’den istifa ettiler. Bu istifaların ardından Türk siyasetine yeni bir partinin dahil oldu. Turhan Feyzioğlu ve arkadaşları Güven Partisi adıyla yeni bir parti kurdular.Bu parti CHP’nin izlemekten vazgeçtiği belirtilen Atatürkçü yolda, Türkiye’yi aşırı sol ve aşırı sağ tehlikelere karşı koruyacak bir parti olarak konumlandı. Aşırı sağa ve aşırı sola karşı bir merkez ve toplayıcı parti olmak, demokratik rejimin devamını sağlamak ve Atatürk’ün milliyetçilik anlayışından uzaklaşılmasını engellemek partinin öne çıkan politik görüşleriydi.
 
 
Turhan Feyzioğlu ve Güven partisi 1980 askeri darbesine kadar geçen süre içinde demokratik düzenin devamından yana bir politika izlediler. 1968 öğrenci ve işçi olaylarına karşı çıktılar ve siyasetlerini antikomünizmin üzerinde konumlandırdılar. 12 Mart muhtırasını da,  ülkeyi bir uçurumun kenarından döndüren ve demokratik düzenin devamını sağlayan bir müdahale olarak değerlendirdiler ve desteklediler. Komünizme karşı birlik oluşturma düşüncesiyle Güven Partisi, Yeni Türkiye Partisi ve Millet Partisi ile 17 Aralık 1971’de birleşerek milliyetçi cephe oluşturdular. Bu birleşme sonrası partinin ismi Milli Güven Partisi oldu.  
 
Turhan Feyzioğlu’nun bir diğer önemli faaliyeti CHP’den kopanların kurduğu Cumhuriyetçi Parti ve  İsmet İnönü’nün partiden ayrılması sonucunda partiden ayrılanların kurduğu Bağımsız Halkçılar grubu ile birleşmek oldu. 1973 yılındaki bu birleşmenin ardından partinin ismi Cumhuriyetçi Güven Partisi olarak değiştirildi. Ancak bu birleşmeler 1973 yılı seçimlerinde istenilen başarıyı getirmedi.  Cumhuriyetçi Güven Partisi seçimlerden sadece 13 milletvekili çıkarabildi.  Buna karşın Turhan Feyzioğlu ve partisi Türk siyasetinde önemli bir rol oynadı. 1980 askeri darbesine kadar geçen sürede birçok hükümetin içinde yer almayı başardı.
 
12 Eylül 1980’de gerçekleşen askeri darbeye Turhan Feyzioğlu’nun bakışı beklenildiği gibiydi. Feyzioğlu askeri müdahaleyi demokrasiyi kurtarma hareketi olarak görerek ve açıktan destekler bir tutum sergiledi. Bir ara, yeni dönemin başbakanı olarak adı geçti. Kenan Evren tarafından desteklenmesine rağmen askerler ve kamuoyundan gelen tepkilerin sonucunda hükümet kurma çalışmalarını yarım bırakmak zorunda kaldı. Bu son siyasi faaliyetinden sonra Turhan Feyzioğlu siyasetten çekildi. Tekrar akademik çalışmalarına döndü.   
 
 Kaynaklar: 
 Gürcan Bozkır, Prof.Dr. Turhan Feyzioğlu'nun Siyasi Kişiliği
 Feroz Ahmed,Demokrasi Sürecinde Türkiye,1945-1980
 Suna Kili,1960-1975 Döneminde Cumhuriyet Halk Partisinde Gelişmeler

HABERE YORUM KAT
Haberlere yorum yapanlar genel kuralları kabul etmiş sayılırlar. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler
Gündem